Gamera, Japon sinema endüstrisinin yarattığı Gojira’dan (Godzilla) sonra belki de en ünlü canavardır. Basit olarak uçan, ağzından alev topları fırlatan, dev bir kaplumbağa olarak tarif edebileceğim Gamera, 1965 yılında Daiei Motion Picture Company tarafından o yıllarda büyük sükse yapmış olan Toho Studios’un Gojira’sına rakip olarak ortaya çıktı. Sekiz filmlik serüveninin ardından 1980 yılında sahnelere veda eden Gamera, bu yazının başlığında yer almayı sonuna kadar hakeden Shusuke Kaneko sayesinde 1995 yılında eskisinden daha görkemli olarak geri döndü. Japon Sineması’nın can damarlarından biri olan kaiju türünün (Japon dev canavar filmleri) unutulmaz simalarından Gamera, her daim kalbimizde yaşamaya devam edecek.

blank

Gamera beyazperdede ilk olarak 1965 yılında gözüktü. 1980 yılına kadar toplam sekiz adet Gamera filmi yapıldı. Bu süreçte çekilen filmlerin hepsinin senaryosu Nisan Takahashi’ye ait iken bir film hariç hepsini Noriaki Yuasa yönetti. Bahsi geçen sekiz filmin kronolojik olarak sıralaması şöyle:

blank* Daikaijû Gamera (The Giant Monster Gamera, 1965)
yönetmen: Noriaki Yuasa – senaryo: Nisan Takahashi

* Daikaijû kettô: Gamera tai Barugon (The Great Monster Duel: Gamera vs. Barugon, 1966)
yönetmen: Shigeo Tanaka – senaryo: Nisan Takahashi

* Daikaijû kûchûsen: Gamera tai Gyaosu (Giant Monster Mid-Air Battle: Gamera vs. Gyaos, 1967)
yönetmen: Noriaki Yuasa – senaryo: Nisan Takahashi

* Gamera tai uchu kaijû Bairasu (Gamera vs. Outer Space Monster Viras, 1968)
yönetmen: Noriaki Yuasa – senaryo: Nisan Takahashi

* Gamera tai daiakuju Giron (Gamera vs. the Devil-Beast Giron, 1969)
yönetmen: Noriaki Yuasa – senaryo: Nisan Takahashi

* Gamera tai Daimaju Jaiga (Gamera vs. Monster X, 1970)
yönetmen: Noriaki Yuasa – senaryo: Nisan Takahashi

* Gamera tai Shinkai kaijû Jigura (Gamera vs. the Deep Sea Monster Zigra, 1971)
yönetmen: Noriaki Yuasa – senaryo: Nisan Takahashi

* Uchu kaijû Gamera (Space Monster Gamera, 1980)
yönetmen: Noriaki Yuasa – senaryo: Nisan Takahashi

1965 yılındaki ilk filmin ardından Japonya’da özellikle çocuklar tarafından büyük bir ilgi ile karşılaşan Gamera’nın devam filmlerinin çekilmesine karar verildi. Daiei Motion Picture Company’nin 1971 yılındaki iflasına kadar her sene bir Gamera filmi çekildi. İflasından sonra şirket 1974 yılında Tokuma Shoten tarafından satın alındı. Yeni yönetim 1980 yılında Gamera serisine devam etme kararı aldı ve ortaya 1980 yılı yapımı film çıktı. Uchu kaijû Gamera (1980) filminde yönetmen Yuasa ve senarist Takahashi artık ellerindeki malzeme ile yapılacak her şeyi yaptıklarına inandıklarından (tabii ki stüdyonun da onayı ile) Gamera’yı öldürmeye karar verdiler. Bu ilk Gamera serisinin son ayağında ölen uçan dev kaplumbağa, beyazperdede tekrar canlanmak için onbeş yıl kadar beklemek zorunda kalacaktı.

Bu arada Daiei Motion Picture Company eğer iflas etmeseydi Gamera serisine hız kesmeden devam etmeyi düşünüyordu. Hatta 1972 senesi içinde çekilecek olan ve büyük olasılıkla Gamera vs. Garasharp olarak isimlendirilecek filmin yapım öncesi bütün hazırlıkları tamamlanmıştı. Bu gerçekleşme şansı bulamamış olan hikayenin eskizler, basit maketler ve ses efektleri ile yapılmış olan yaklaşık üç dakikalık özeti Gamera box set içinde Gamera severlere sunuldu.

1965-1980 yılları arasındaki seride Gamera’nın ortaya çıkış hikayesi, tarih öncesi çağlardan kalma dev bir kaplumbağa olan Gamera’nın kutuplarda donarak günümüze kadar geldiği ve bu bölgede gerçekleşen atomik bir patlama sonucu tekrar canlandığı şeklinde anlatılıyordu.

1995-1999 yılları arasındaki üç filme baktığımızda Gamera’nın hikayesinin bambaşka bir boyuta taşındığını görüyoruz. Yüzeysel de olsa kayıp kıta Atlantis’ten bahsedilerek Gamera’nın aslında Atlantis’te yaşayan ileri teknoloji sahibi insanlar tarafından yarı organik yarı robot şeklinde tasarlanıp yapıldığı, ana görevinin dünyayı ve insanlığı korumak olduğu tezi üzerinden hareket ediliyor. Atlantislilerin böylesi bir projeye girişme sebeplerinin ise mükemmel bir canlı yaratma deneyleri esnasında kontrolden çıkan denekleri dev kuşlar Gyaosların insanlara saldırması ve bu saldırının Atlantislilerin (ya da başka bir deyişle dünyada yaşayan bütün insanların) sonunu getirmesi olabileceği anlatılıyor.

blank

Aslına bakacak olursak 65-80 arasındaki dönemde çekilen Gamera filmlerinin basit birer Godzilla taklidi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. O döneme ait bütün kaiju filmlerinin olduğu kadar eğlenceli olan ve daha çok çocuk izleyicilere yönelik çekilen Gamera filmleri, 1995 yılında işin içine Shusuke Kaneko girdikten sonra bambaşka bir hale bürünüyor. Kendi efsanesini yeni baştan yaratan Gamera, Godzilla taklidi olmaktan kurtulmakla kalmıyor, tamamen yeni kimliği ve yeni baştan yazılan başarılı öyküsü ile ayakları üzerinde durmayı başarabilen bir canavar haline dönüşüyor. Kaneko, işin kolayına kaçıp eskiden piyasada iş yapmış, izleyici tarafından kabul görmüş bir canavarı ve onun öyküsünü alıp eskiye oranla gelişmiş bir teknoloji ile yeniden çekmek yerine daha zor olanı tercih ediyor. Eski hikayeyi yok sayarak Gamera’nın hikayesini yeniden yazmaya cesaret ediyor ve bunda da kesinlikle başarılı oluyor. Tam bu anda yazının başlığını hatırlatmakta fayda var, lafın özü Kaneko, Gamera’ya yeniden can veriyor, hem de hiç olmadığı kadar güçlü.

Ekstra bir not olarak bu seride yer alan üç filmin senaryosunun Kazunori Ito tarafından yazıldığını eklemek isterim. Ito’nun, yönetmenliğini Mamoru Oshii’nin yaptığı Kokaku kidotai (Ghost in the Shell, 1995) ve Kido keisatsu patoreba: The Movie (Patlabor: The Movie, 1989) isimli animelerin de senaryo yazarı olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Şimdi geçtiğimiz hafta keyifle izlediğim bu üç filme kısaca göz atalım istiyorum:

Gamera daikaiju kuchu kessen

(Gamera: The Guardian of the Universe, 1995)

blankJaponya açıklarında plütonyum taşıyan bir gemi okyanusun ortasında sürüklenmekte olan bir adaya çarpar. Hemen gerekli yerler haberdar edilir. Bu mercan adasına benzeyen garip ada hakkında inceleme yapmak üzere hükümet tarafından görevlendirilen Prof. Kusanagi ve ekibi olay yerine gelir. Adada (inanılmaz derecede 2001: A Space Odyssey (1968) filmindeki taş bloğu andıran) siyah taştan yapılmış bir abide ve virgül şeklini andıran garip şekilli bir sürü küçük ebatta taş bulurlar. Ekipten birinin abideye dokunması ile abidenin tuzla buz olması bir olur. Aynı anda bütün ada titremeye ve parçalara ayrılmaya başlar. Üzerine çıktıkları bu adacık senelerdir görev beklemekte olan devasa bir kaplumbağanın kabuk bağlamış sırtından başka bir şey değildir. Adanın üzerinde buldukları küçük taşlardan biri Prof. Kusanagi’nin kızı Asagi’ye hediye olarak verilir. Asagi garip bir şekilde bu taş sayesinde dev kaplumbağa ile iletişim kurmaya başlar.

Bu esnada Japonya açıklarındaki bir adada aniden ortaya çıkan dev kuşlar bütün ada halkını yemiştir. Dr. Nagamine ve diğer biliminsanı arkadaşları, bu kuşlar hakkında araştırma yapmak üzere adaya giderler. Hükümet, insan yiyen dev kuşlar hakkındaki ilk bilgileri aldıktan sonra kuşları öldürmek yerine canlı olarak ele geçirip incelemeye karar verir. Dev kuşları yakalamak için kendilerince plan yapan hükümet, askeri güçleri devreye sokar. Hükümet bu dev kuşlara Gyaos adını verdiğini açıklar. Görünürde tuzağa düşen Gyaoslardan biri kurtulur. Aniden ortaya çıkan uçan dev kaplumbağa tuzaktan kurtulan Gyaos’u öldürür. Bu arada diğer Gyaoslar da tuzaktan kurtulup kaçarlar. Hükümetin daha sonra Gamera adını vereceği bu dev kaplumbağa güya planlarını bozmuştur, bu yüzden düşmandır. İnsanlar tarafından yanlış anlaşılan Gamera’nın yok edilmesi kararlaştırılır. Gamera bir yandan insanlığı tehdit eden Gyaoslara karşı savaşırken, öte yandan kendisine bütün gücüyle saldıran askerlerle uğraşmaktadır.

Bu film ile yeni mitini izleyicilere kabul ettiren Gamera, serideki diğer filmlerin de önünü açmıştır. Gamera: The Guardian of the Universe’ün sağlam senaryosunu, ilgi çekici müziklerini, zayıf kalsa bile alttan alta verdiği çevreci mesajlarını ve bürokrasinin işleyişi hakkındaki eleştirel yaklaşımını bir kenara bıraksak bile, elimizde bugün dahi göze hoş gelen devasa canavarların Tokyo’nun merkezinde kora kor savaşmalarını izlemek kalıyor ki bu bile filmi seyredilmeye değer kılıyor. Maketlerin ve özel efektlerin günümüz standartlarına göre hala görsel açıdan doyurucu kalmayı başarabilmiş olmasını ayrıca takdir etmek gerektiğini düşünüyorum.

Gamera 2: Region shurai

(Gamera 2: Attack of Legion, 1996)

blankJaponya’nın Sapporo bölgesine bir meteor düşer. Bu olaydan sonra bölgede birtakım gariplikler başgösterir. Hemen akabinde bir metroya böcek şeklinde garip yaratıklar saldırınca dünyanın uzaydan gelen bir tehlike ile karşı karşıya olduğu anlaşılır. Böceklere İncil’den alınma Legion ismi verilir. Bu saldırı sonrası ortaya büyük bir çiçeğe benzeyen garip bir şey çıkar. Bunun Legionların üremesi için bir koza olduğunu anlamaları uzun sürmez. (Buradaki koza Aliens (1986) filmindeki kozayı fena şekilde andırıyor.) Eğer kozanın içindeki böcekler dünyaya gelip saldırıya geçerse dünyanın sonunun çok kısa zamanda geleceğini anlayan hükümet, saldırı için çok geç kalmıştır. Neyse ki tehlikeyi zamanında sezen Gamera harekete geçer ve kozayı yerle bir eder. İlk raundu kaybeden Legionların pes etmeye niyeti yoktur. Ama Gamera dünyayı ve insanlığı korumaktan asla vazgeçmeyecektir.

Genelde devam filmlerinin ilk film kadar başarılı olduğuna rastlamak pek sık görülen bir durum değildir. Ama bu genelleme bu seri için geçerli değil. Özellikle görsel açıdan bence serinin en başarılı filmi. Bu filmde en dikkat çekici nokta, canavarların tasarımında çıtanın bir parça daha yükselmiş olması ve canavarların birbirleriyle savaşmaları için aceleci davranılmaması olmuş diyebilirim. Senaryo ilk filmde olduğu gibi özenli. Daha da önemlisi “rastgele bir sebep uyduralım, şu canavarları bir an önce kapıştıralım, zaten izleyici sadece bunların kapışmasını görmek istiyor” yanılgısından uzak durulmuş. Her bir detaya gerekli hassasiyetin gösterildiğini hissettiren bir film, Gamera 2: Attack of Legion.

Gamera 3: Iris kakusei

(Gamera 3: Revenge of Iris, 1999)

blankAyana Hirasaka, 1995 yılında yetim kalmıştır. Annesi ve babası, Gamera’nın Gyaoslar ile savaştığı zaman, Gamera’nın yürürken haliyle yıktığı binalardan birinin altında kalmıştır. Bu yüzden Ayana, Gamera’dan ölümüne nefret etmektedir. Ayana, küçük kardeşi ile beraber şehirden uzak bir köyde akrabalarının yanında yaşamaktadır. Bir gün köyün yakınlarındaki bir mağaraya sınıf arkadaşlarına cesaretini kanıtlamak için girer. Mağara rivayetlere göre efsanevi yaratık Ryuseicho’nun yattığı yerdir. Mağaranın içinde hiç kimsenin yerinden oynatmayı başaramadığı kutsal bir taş vardır. Gene rivayetlere göre bu taş yerinden oynadığında Ryuseicho yeniden doğacaktır. Ayana nasıldır bilinmez bu kutsal taşı yerinden oynatır, Ryuseicho yeniden doğar ve Ayana mağarada serinin ilk filminde Asagi’nin Gamera ile ilişki kurduğu taşa benzer bir taş bulur. O da bu taş ile Iris adını verdiği canavar ile ilişki içinde olacaktır. Ayana, Iris’i besler, büyütür. Iris kısa sürede devasa bir boyuta ulaşır, artık Ayana’nın getirdiği yiyecekler ona yetmemektedir. İlk önce ormandaki hayvanlarla, daha sonra ise yakın köylerdeki insanlarla beslenmeye başlar.

Bu arada Gyaoslar bütün dünyada tekrar görülmeye başlamıştır. Gyaosları yok etmek için tekrar ortaya çıkan Gamera, Gyaosları teker teker avlamaya başlar. Ama bu saldırılar esnasında birçok insan ölmektedir. Herkes bu ölümlerden Gamera’yı sorumlu tutar. Bütün bu karmaşa arasında Iris, Ayana’nın intikamını almak üzere Gamera ile dövüşmek için Kyoto’ya doğru yola çıkmıştır bile.

Serinin üçüncü filminde performansın düşeceğini düşünüyorsanız fena halde yanılıyorsunuz derim. İlk iki filmin artıları, artan bir grafikle bu filmde de varlıklarını sürdürmeye devam ediyor. Görsel açıdan çok lezzetli sahneler filme ayrı bir renk katarken, senaryo eskisine nazaran karmaşıklaşarak daha da çekici bir hal alıyor. Genel olarak bu tip serilerde numara yükseldikçe senaryodaki basitlikler artar ve film insanın canını sıkmaya başlar. Gamera için bu durum söz konusu bile değil. Sözün özü Kaneko’nun Gamera üçlemesi için canavar filmlerinin başyapıtı demekte beis görmüyorum.

2006 yılında senaryosunu Yukari Tatsui’nin yazdığı, yönetmenliğini Ryuta Tazaki’nin yaptığı Chiisaki yusha-tachi: Gamera (Gamera the Brave) isimli bir Gamera filmi daha çekildi. Bu film konu olarak hem 65-80 dönemi filmlerden hem de 90lardaki üçlemeden ayrı durmaktadır. Ama gene de 65-80 dönemine yakın duruyor diyebiliriz. Daha çok çocuklara hitap eden bu film, Kaneko’nun üçlemesindeki karanlık havadan bir hayli uzağa düşüyor.

Bugünlerde sinema ile ilgili nerdeyse herkesin gündemini meşgul eden Avatar (2009) gibi filmlerden medet ummak yerine ben hala geçmişin tozlu rafları arasında beni bekleyen yeni mücevherler peşinde koşmayı yeğliyorum. Kaneko’nun Gamera üçlemesini de bu filmler arasına rahatlıkla koyabilirim. Özellikle canavar filmlerine düşkün bünyeler için ferahlatıcı bir etkisi olacağına emin olduğum bu üç filmi şiddetle tavsiye ederim. Ben izlerken çok eğlendim. Siz neden mahrum kalasınız ki?

Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

5 Comments Bir yanıt yazın

  1. Eline sağlık Murat. Her ne kadar korkutmaktan çok şirin (dikkat, komik değil) bulsam da, bu tür yaratıklara bu aralar epey ilgi duyuyorum. O yüzden çok makbul geçti.
    Bir de, afişlerin güzelliğine bakar mısınız?!

  2. Hollywood’dan bir Gamera remake’i gelse eğlenceli olur : )

  3. Hollywood asla bu kadar serbest salınım yapamaz gibi geliyor Can… Canına okurlar Gamera’nın… Tatsız tuzsuz bir şey çıkar ortaya… Sen Amerikan Godzilla’sını sevmişmiydin mesela?

  4. Olursa “hamburger filmi” olur. Dalyan gibi Godzilla hapi miıl menu oyuncağı olur.

    Çok sıkı bir yazı olmuş Murat Kızılca. İnsana bulup izleme iştiyakını inkişaf ettiriyor. Tebrik ederim.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Killing Ground ve Ghost House Üzerinden Toplumsal Cinsiyet Rolleri

Yakın tarihli iki korku filmini -Killing Ground ve Ghost House’u-
blank

Beyazperdede Bir Kadın Distopyası: A R A B E S K

Ekranda tam bir “post-modern kadın düşmanlığı” çağı yaşanıyor. Erkek oyuncular