Jaws serisinin dördüncü filmde bitmediğini, beşinci bir filmin daha olduğunu biliyor muydunuz? Ya da meşhur Evil Dead serisinde 3 değil de tam 8 film olduğunu?

70’li ve 80’li yılların korku filmlerinin, özellikle İtalyan yapımlarının, izini sürmek sanıldığından çok daha fazla çaba gerektirir. İtalyan yapımı bir korku filmi, orijinal isminin tam tercümesi olmaktan uzak ticari bir İngilizce isimle Amerika pazarına açılır, başı sansürle veya başka bir sebepten ötürü derde girerse ya da hayal ettiği satış rakamlarına ulaşamazsa başka bir İngilizce isimle tekrar yayınlanır. Keza bir başka önemli pazar olan İngiltere’de de benzer süreçlerden geçer ve aynı film birbirleriyle alakasız birçok isim ile bilinir olur. Her versiyonun ayrı bir posteri, ayrı bir VHS kapağı, hatta bazı durumlarda (uydurulmuş) ayrı yönetmen ve oyuncu isimleri olduğu da göz önüne alınırsa işler seyirci için iyice sarpa sarabilir. Hele ki internetin olmadığı ve bilgiye ulaşmak için arama motorlarından fazlasının gerektiği dönemlerde, böylesi tuzaklara düşerek aynı filmi farklı isimlerle defalarca kiralayıp ya da satın alıp izlemek işten bile değildir. Ama karmaşa sadece bununla sınırlı kalmaz. Bir de yine özellikle İtalyan yapımcıların sıkça başvurduğu “gayriresmî devam filmleri” meselesi vardır ki orada işler iyice arapsaçına döner.

blank

Aslında olay özünde çok basittir. Gişe canavarı bir Amerikan filmi, İtalya’da gösterime girer ve önemli bir hasılat elde eder. Bunu gören bazı uyanık yapımcılar, ellerindeki hazır filmi, Amerikan filminin İtalyanca isminin yanına “2” ekleyerek isimlendirir ve ilkiyle ilgili olup olmamasına aldırmadan gösterime sokar. Amaç gişede daha fazla iş yapmaktır. Ya ellerindeki filmin iş yapacağına inanmıyorlardır ya da biraz daha fazla kazanmanın ne zararı olabilir ki diye düşünürler.

İtalyan korku sinemasının bir dönemine damgasını vurmuş “gayriresmî devam filmleri”nin ilk meşhur örneklerden biri büyük usta Lucio Fulci’nin zombi klasiği Zombie Flesh Eaters’dır (Zombie, 1979). Zombi kültünü ateşleyen George A. Romero’nun meşhur “Dead Serisi”nin ikinci ayağı olan Dawn of the Dead (1978), Avrupa gösterimleri için Dario Argento tarafından yeniden kurgulanır, filme Argento ile özdeşleşen Goblin grubunun yaptığı müzikler eklenir ve İtalya’da “Zombi” ismiyle gösterime girer. Sağlam bir gişe hasılatı elde eden filmin ticari başarısından nemalanmak isteyen yapımcılar, Fulci’nin hiçbir şeyin devamı olmayan yeni zombi filmini “Zombi 2” ismiyle gösterime sokar. Fulci, defalarca yaptığı açıklamalarda, bu isim olayının kendi haberi ya da izni olmadan gerçekleştiğini beyan etmiştir. Sonrasında işler iyice karışır. Ticari kaygıyla devamlı değişen isimlendirmeler yüzünden farklı ülkelerde farklı “zombi” serileri oluşur. Hatta 90’lı yıllarda Amerika’daki bazı video şirketleri birbirleriyle alakasız (büyük çoğunluğu İtalyan) korku filmlerini Zombie 1-2-3 şeklinde sıralayarak satışa sunar ve İtalyanların ‘isimden nemalanma’ taktiğini bizzat kendileri uygular.

blank

“Gayriresmî devam filmleri” dönemini biraz daha kurcaladığımızda, ortada senaryo dahi yokken, sadece ismi kullanarak filmini pazarlayan İtalyan yapımcılara bile rastlamak mümkündür. Ciro Ippolito, Ridley Scott şahikalarından Alien’ı (1979) izledikten sonra ‘Alien 2’ isminde bir filmi rahatlıkla pazarlayabileceğini fark eder ve daha tek bir kare bile çekmeden satışı gerçekleştirip 400 milyon lireti cebine koyar. Ancak gelen parayla kendine Jaguar marka bir araba, diğer yapımcı arkadaşına da bir Mercedes satın alır. İş filmi çekmeye gelince de Mario Bava’dan yardım ister. Ancak Bava, çok meşgul olduğunu söyleyerek reddeder. (Mario Bava’nın elinden çıkma bir Alien 2 nasıl olurdu acaba diye düşünmek bile heyecan verici.) Sonrasında iş başa düşer ve genelde yapımcılık ile iştigal eden Ippolito, yönetmen koltuğuna oturmak zorunda kalır ve ortaya çok ama çok ucuz Alien 2: Sulla Terra (Alien 2: On Earth, 1980) çıkar. Böylece İtalyanlar, James Cameron’ın Aliens’ından (1986) çok daha önce sahte bir devam filmi çekerek hiç de fena olmayan bir kazanç elde etmeyi başarırlar. Bir ara Bruno Mattei’nin yöneteceği bir Alien 3 projesi de gündeme gelir ama sonradan rafa kalkar.

blank

Dönemin en kafa karıştırıcı serilerinden biri de La Casa serisidir. Korkuseverlerin başucu filmlerinden, Sam Raimi imzalı The Evil Dead (1981) ve Evil Dead II (1987), İtalya’da sırasıyla “La Casa” ve “La Casa 2” isimleriyle gösterime girer. Her iki film de İtalya’da çok iyi gişe yaparlar. Hemen ertesi sene Joe d’Amato’nun blankyapımcılığında çekilen Ghosthouse (Umberto Lenzi, 1988), sanki Evil Dead serisinin devam filmiymiş gibi “La Casa 3” ismiyle gösterime girer ve iyi bir gişe başarısı elde eder. Joe d’Amato’nun açıklamalarına göre isim değişikliği yapımcı arkadaşı Achille Manzotti’nin fikridir ve gişe başarısının arkasındaki en önemli sebeptir. Joe d’Amato aynı taktiği yapımcılığını üstlendiği Witchery (Fabrizio Laurenti, 1988) ve Beyond Darkness (Claudio Fragasso, 1990) ile sürdürür ve filmleri “La Casa 4” ve “La Casa 5” isimleriyle gösterime sokar. Sonraki senelerde La Casa serisine iki film daha eklenir ama eklenen filmlerin daha eski tarihli olması kafaları iyice karıştırır. ABD yapımı House serisinin ikinci filmi House II: The Second Story (1987) “La Casa 6”, yine aynı serinin üçüncü filmi The Horror Show (1989) da “La Casa 7” ismini alır ve böylece Sam Raimi’nin iki Evil Dead filmine, birbirleriyle alakasız beş filmin eklenmesiyle oluşan sahte seri tamamlanmış olur. Giriş paragrafında 8 tane Evil Dead filmi olduğunu söylemiştik, burada 7 filmin bahsi geçiyor, sekizincisi nerede derseniz gayet resmi devam filmi Army of Darkness’ı (1992) unutmayın derim. Bu arada ilginçtir; etrafta o kadar sahte La Casa dolaşırken, Army of Darkness İtalya’da “L’armata delle tenebre” ismiyle gösterime girmiştir.

La Casa serisinin sonuna ulanan son iki filmin de içinde olduğu House serisi de dönemin garipliklerinden payına düşeni alır. Bu sefer İtalyanların hiçbir günahı yoktur. Serinin ilk iki filmi House (1986) ve House II: The Second Story (1987) hem Amerika’da hem de Amerika dışında gayet iyi iş yapar. Ünlü yönetmen ve yapımcı Sean S. Cunningham’ın beyanatına göre; üçüncü filmin ön satışından gelen parayla seriyle ilintisiz yeni bir korku filmi çekilir. Dağıtımcı şirket, filmi Amerika’da The Horror Show (1989) ismiyle piyasaya sürerken, Amerika dışına “House III: The Horror Show” ismiyle pazarlar. Serinin üçüncü filmi daha sonra çekilir fakat karışıklığın üstesinden gelebilmek için House IV (1992) olarak isimlendirilir.

blankİtalya’nın nevi şahsına münhasır yönetmenlerinden Bruno Mattei, bir dönem insanların çekinerek denize girmelerine sebep olacak kadar etkili Jaws’a (1975) üç devam filminin yetmediğini düşünmüş olacak ki seriye gayriresmî bir devam filmiyle katkıda bulunur(!). Cruel Jaws (1995) ismini taşıyan film, serinin ilk filmleri de dahil olmak üzere birçok filmden arakladığı köpekbalığı görüntülerinin yanı sıra müziklerini de Star Wars’tan ödünç alır. Mattei’nin bir başka sabıkası da Shocking Dark adıyla da bilinen Terminator 2’dur (1989). Serinin resmi devam filminden iki sene önce piyasaya sürülen filmde bir Terminator vardır ama senaryo bütünüyle üç sene önce sinemalarda gösterilen Aliens’tan araklanmıştır. Evet, Mattei’nin filmleri yazıda bahsi geçen diğer örneklerden farklıdır. Yalnızca iş yapan bir filmin ismini sömürmekle kalmamış, birçok filmden arakladığı parçalarla bir bütün oluşturmaya çalışarak ‘sinemada kolaj’ konusunda ustalık rütbesini bileğinin hakkıyla kazanmıştır.

İlk iki film hariç kalanı gayriresmî devam filmlerinden oluş(turul)an Demons serisi ve ‘en kötü filmlerin en iyisi’ (best worst movie) olarak yaftalan Troll 2 da kafa karıştırıcılıkta hiç de aşağı kalmayan yapım öyküleriyle, en azından adını anmamız gereken örneklerdendir. Görüldüğü üzere dönemin uyanık yapımcıları, biraz daha fazla kazanabilmek uğruna sinemaseverlerin kafalarını bulandırmaktan imtina etmemişlerdir. Neyse ki 90’lı yılların sonunda artık ağzı yanan seyircinin bu tip filmlere fazla rağbet etmemesi, internetin de devreye girmesiyle bilgi akışının hızlanması ve telif konusunda artık uluslararası alanda daha rahat müdahele edilebilmesi gibi muhtemel sebepler nedeniyle “gayriresmî devam filmleri” dönemi sona ermiştir.

Murat Kızılca

Not: Daha önce CineDergi Mayıs 2017 sayısında yayınlanmıştır.

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Gecelerin Ötesi’ndeki Türkiye

Daha acı verici olanı ise bugün Türk Sineması’nın aynı sorunları
blank

Max’in Çılgın Dünyası

Max'in Çılgın Dünyası: Dile kolay Mad Max üçlemesinin üzerinden, en