Geleceği odağına alan, bunu farklı konular dahilinde bizlere sunan pek çok film izlemişizdir. Ancak şunu da kabul etmeliyiz ki özellikle yerli yapımlardan bahsediyorsak bu tarz konulara giren film sayısı oldukça az.
Bu cesareti göstermek hem teknik anlamda hem de senaryo bağlamında biraz cesaret istiyor. Son dönemde genç sinemacıların elini taşın altına sokmaya başladıklarını görüyoruz. İşte bu çalışmalardan birisi de ikinci kısa metraj denemesiyle yine farklı bir işe imza atan Fatih Yürür’ün son filmi ‘Geleceği Olmayan Adam’…
Öncelikle filmden bahsetmek isterim; film, bir sorgu odasında iki polis ve bir zanlının etrafında gelişiyor. Zanlı gelecekten geldiğini iddia ederken tabii ki polisler buna inanmayarak zanlıyı kıskaca almaya çalışıyorlar. Gelecekte ne denli bir felaket meydana geldiğini, zanlının gelecekten gelerek bizzat kendi karısını ve çocuğunu bu felaketten “korumak” amacıyla öldürmesini şaşkınlıkla izliyoruz. Öyle ki böyle bir kısa metraj çalışmasında bu kadar sürükleyen, bu kadar “sakın bitmesin, ne olmuş öğrenelim” dedirten film sayısı benim açımdan herhalde oldukça azdır. Oyuncu seçiminin üzerinde titizlikle durulduğu çok açık. Oyunculuklar o kadar gerçekçi ki kendinizi sorgu odasında hissetmemenize imkan yok. Geleceğe hep umutla bakmayı (iyimser bir inatla) tercih eden bizler için aynayı tersten gösteren bir yapım Geleceği Olmayan Adam… Ancak dahası, gerilim dolu hikayesi ile içimizi daha da karartan ve bizi düşünmeye sevk eden bir yapım. Bu bağlamda bizim gibi korku/gerilim severlerin ‘düşünme paylığı’nı ziyadesiyle tadında veriyor.
Genç yönetmen Fatih Yürür’ün ilk filmi ‘Zemin Kat’taki kendine has tarzını yeni filmine de yansıttığını söylemek mümkün. Ama sanırım en sevdiğim özelliği konusu ne olursa olsun her hâlükârda bu tarzı zekice kullanarak seyirciyi kilitlemesi, merak içinde bırakması. Kendine has üslubu ile yarattığı atmosferi bu denli iyi kullanabilmesi… Bizler gelecekte meydana gelebilecek potansiyel felaketleri pek çok yabancı filmde gördük, ancak bunu bir yerli yapımda, hem de tek mekanda izlemenin keyfi tartışılmaz. Öyle ki geleceğin bizim ağzımızla, bizim doğallığımızla, bizim tabiatımızla sorgulanması, bizi yabancı bir yapımdan daha çok meraklandırıyor. Neticede bu tarz türe/konuya genel manasıyla hasret insanlarız. Bunun olanaklarla da ilgisinin olmadığını yine filmden anlamak mümkün. Sadece tek bir mekanda, geleceğe-geçmişe dair bizi heyecanlandıran, bizi geren bir yapımın ortaya çıkartılabileceğinin kanıtıdır Geleceği Olmayan Adam… Bu nedenle bu durumun, hayal gücü ve cesaretle ilgisi olduğunu söylemek mümkün.
Bilim kurgu/gerilim türünü harmanlayarak enfes bir seyirlik sunan Geleceği Olmayan Adam’a göz gezdirmeden güne devam etmeyin. Zira yerli kulvarda böyle kaliteli yapımları her zaman izleme şansı yakalamak mümkün değil.
Egemen Tokatlıoğlu