80’lerde ve 90’ların başında çocukluğunu yaşayan bir jenerasyon için bir fenomendir G.I. Joe… Benim için de G.I. Joe hayatım boyunca en sevdiğim şeylerden biri olmuştur. Aslında Hasbro şirketinin ürünlerini satmak için reklam olarak bir dizi çizgi roman ve sonra çizgi film olarak başlamış bir pazarlama furyasıdır G.I. Joe. Tıpkı diğer pazarlama ürünü çizgi filmler Transformers, He-Man, Thundercats gibi… Her bölümünde, izleyen çocuklara yeni karakterler tanıtıp, çocukları anne babalarına “anne lütfen hadi bana G.I. Joe alalım” demeleri için beyinlerini yıkayan, süper eğlenceli ve aklımızı başımızdan alan bir dizi çizgi filmdir bunlar. G.I. Joe ile Amerikan bayrağı ellerinde, çeşitli silahlar ve moda defilesinden çıkmış gibi düzinelerce asker karakterin peşinde rüyalara fantazyalara daldık hepimiz. O renkler, karakterler, silahlar, ciuv ciuv laser ışınları, Cobra’lar, savaş gemileri, maskeler, uçaklar, hovercraft’lar… Kendi adıma konuşmak gerekirse, bugün belki bir çok büyük bütçeli Hollywood filmine burun kıvırıp onları sanat değerinden tamamen yoksun, sadece pazarlama ürünleri olmakla yargılayıp, nefret etmeme rağmen, zamanında G.I. Joe’yu çok seviyordum! E hala da seviyorum. Ama şimdi yıllar sonra tekrar dönüp bakıyorum da herkesin devamlı birbirine ateş ettiği ancak kimsenin ölmediği, yaralanmadığı gerçeği, nasıl olmuş da küçükken hiç gözüme batmamış anlayamıyorum…
Önceleri Amerikan ordusunun adamcıkları olarak başlayan G.I. Joe ‘action figure’ serisi gitgide iyinin kötüye karşı mücadelesi temasıyla önce “G.I Joe vs Cobra” haline gelmiş, ardından da bütün seriye bir bilimkurgu havası hakim olmuş. Herhalde beni de G.I. Joe’ya en çok bağlayan serideki bu bilim kurgu havası olacak. İleri derecede gelişmiş teknoloji ürünü silahlar, zırhlar, Viper’lar falan derken iş savaş robotlarına kadar gidiyor (Göğsünde hologram olan siyah BAT’ler – Battle Android Trooper’lar)
1986 yılında HASBRO firması önce Tranformers, ardından da My Little Pony’nin uzun metrajlı çizgi filmlerini gösterime sokuyor. Ancak bu iki film de gişede çok başarısız oluyor. (Ben Transformers’ın uzun metrajlı çizgi filmini yıllar sonra izledim ve rezilliğine inanamadım. Filmin daha ilk 15 dakikasında o güne kadar yara almayan karakterler bir anda neredeyse hepsi ölüyor, ve yerlerine yeni karakterler çıkıyor. HASBRO’nun yeni oyuncaklar satmak için yaptığı gereğinden fazla aç gözlü ve ucuz bir politika sonucunda film izlenmez bir hale gelmiyor). HASBRO, gişedeki bu başarısızlıklardan sonra G.I. Joe: The Movie’yi direk video piyasasına sürmeye karar veriyor. Bu talihsiz durum olmasaydı G.I. Joe: The Movie’nin sinemada oldukça iyi iş yapacak olduğunu düşünüyorum açıkçası. Çünkü film kesinlikle 80’lerin Amerikan çizgi filmleri içinde en etkileyici ve eğlenceli. Dahası, filmde bilm-kurgu unsurlarının daha da ötesinde, grotesk, organik ve Lovecraft-vari yeni bir dalga hakim.
G.I. Joe: The Movie, bir kere muhteşem bir açılış sekansına sahip. Hala bugün bazen DVD’ye koyup izlerim. En son youtube’dan 9 part halinde izledim. Siz de izleyin… Harika bir şarkı eşliğinde Özgürlük Anıtı’na saldıran Cobra’lar ve onlarla savaşan jetpack’li Joe’lar! Haha! Saçma olduğu kadar eğlenceli, muhteşem ahenkli bir sekans. Malesef, eminim ki bu sene vizyona girecek olan G.I. Joe sinema filminde bir tane bile bu sahneyle yarışabilecek sahne bulamayacağız. Hatta şu an bu yazıyı yazarken youtube’dan bu sahneyi açtım müziği dinliyorum! … Bu muhteşem açılıştan sonra ise Pythona’nın Cobra karargahına giriş sekansı var. Ki bu sahne belki daha bile harika! Müzik ve kurgu 10 numara. Bazı ses efektlerinin direk olarak Star Wars’dan alındığı bu sekansta, o güne kadar G.I. Joe’da hiç rastlamadığımız doğaüstü bir karakter ile tanışırız. Pythona, G.I. Joe’ların seneler boyunca yapamadığını 5 dakika içinde yapıp, bütün engelleri aşarak Yüce Selpentor’un tahtına ulaşırken, biz izleyenler mest oluruz. Sırf bu ilk 15 dakikası için bile G.I. Joe: The Movie, bir kült klasik kabul edilmelidir.
(Dikkat burdan sonrası spoiler içerir)
Ama ilerleyen dakikalarda işler iyice zıvanadan çıkacaktır. 40.000 yıldır yerin altında gizli bir medeniyet olarak saklanan “yılan insanlar”, saklandıkları yerden çıkmışlardır. Aslında Cobra organizasyonunun atası olduğunu öğrendiğimiz bu “yılan insanlar” (Cobra-La), bütün insanlığı “tohum”lar sayesinde kendileri gibi “yılan insanlar”a çevirmeyi planlıyorlardır. Kumandan Globolus, Pythona ve Nemesis Enforcer… sanırım bu isimler birçoğumuzun tüylerini diken diken etmeye yeterlidir.
Aslında G.I. Joe: The Movie, Cobra-La’nın işin içine girmesiyle, hedef seyirci kitlesi olan küçük çocuklara o güne kadar görmedikleri bir korku filmi ortamı sunacaktır. Kumandan Kobra’nın başarısızlık sebebiyle cezalandırılarak, zorla tohumlara kafasının sokulması ve “hayırrrr, yapmayınnn, aaaeeeeeeeee!” diye çığlıklar atmasını bu filmi izlemiş hiçbir çocuk unutamaz (ve belirtmeliyim ki bu filmde genel olarak Türkce dublaj baya iyidir.) Tohumlara kafası sokulduktan sonra yarı insan yarı yaratık bir hilkat garibesine dönen Kumandan Kobra, ilerleyen dakikalar boyunca “ben inssssssandım, insssandım ben” diye ağlayacak ve sonunda bir yılana dönüşüp gidecektir. Kimsenin ölmediği, zarar bile görmediği bir çizgi film dizisinde bir anda böyle birşeyle karşılaşmak beni küçükken şok etmişti açıkcası.
Bir de, Cobra-La medeniyetinin dev böcek-gemi’leri ve böcek-bina’ları vardır. Cobra-La medeniyeti adeta Lovecraft’ın hikayelerinden fırlamış bir dünyadır. Uzun yıllar önce dünyada yaşamış ve şimdi geri dönen bir ırk olan Cobra-La, baştan sona Lovecraft unsurlarıyla bezenmiştir. Hatta biraz da Japon dev canavar filmlerinin etkisi vardır Cobra-La medeniyetinde. Bir köprü ters dönen dev bir böceğe dönüşür, havada uçan midesinde asker taşıyan bir yaratığın ses telleri bir asker tarafından çekilince yaratık bağırarak merkeze geldiğini bildirir, toprağın içinden çıkan sarmaşıklar Joe’ların ayaklarına dolanarak onları bir ağacın çevresinde tutsak eder… Bu gibi grotesk ve organik Lovecraft-vari korku filmi detayları G.I. Joe: The Movie’ye bambaşka bir hava verir. Hatta bu sarmaşıklı ağacı görünce Joe’lardan Quick Kick, “What is this? The Twilight Zone?!” der. Yani ortamı direk kült TV dizisi Alaca Karanlık Kuşağı’na benzetmiştir. Başka bir sahnede Jinx, Falcon’a “bir sonraki buluşmamızda korku filmi yaşamak yerine izleyelim olur mu!” der. Sanki G.I. Joe: The Movie, çocuklarını filmin başına bırakıp giden anne babalardan gizli bir şekilde, ilerledikçe daha da karanlıklaşır…
HASBRO’nun diğer uzun metraj çizgi filmlerinin aksine, G.I. Joe: The Movie’de yeni karakterlerin tanıtımı da son derece başarılıdır. Sadece Cobra-La ve onların yeni grotesk ordusu değil, Joe’ların da yeni çaylak elemanları son derece güzel işlenmiştir. Tunnel Rat, Law & Order, Jinx, Mercer, Red Taurus gibi yeni karakterler G.I.Joe’nun bütünlüğünü bozmaz. Aksine zenginleştirir.
Filmle ilgili enteresan bir not da Duke’un ölümüdür. Aslında filmde Duke, Selpentor’un attığı ve kalbine saplanan bir yılan ile can verir. Herkes ağlar ve film devam eder. Ancak sonradan yapımcıların ısrarı sebebiyle filmin sonuna çok ucuz bir şekilde radyodan bir ses eklemiştir; “bu arada Duke komadan çıktı, kurtuldu” diye… ve yine rivayet o ki filmin Japonca’sında bu eklenti yokmuş, Duke ölüyormuş yani.. Başka bir enteresan not da filmin ismi ile ilgili. Filmin ismi Avrupa’da “Action Force: An International Hero” olarak değiştirilmiş. Joe’ların bağırdığı “Yo Joe” narası da “Full Force!” gibi saçma sapan birşeye çevrilmiş…
Birçok sahnesindeki Türkçe diyalogları ezbere bildiğim G.I. Joe: The Movie, benim için çok önemli bir yere sahip. Bir pazarlama ürünü olsa da, fantastik ve karanlık öğeleriyle aslında kendine has bir yere sahiptir. Tekrar tekrar izlemekten hiçbir zaman sıkılacağımı sanmıyorum… Saygılar…
İlkokul yıllarında okul bahçesinde iki gruba ayrılırdık, bir taraf Cİİ AY COOOOOO, diğer taraf KOBRAAAAAAA diye bağırır sonra da allah ne verdiyse birbirimize dalardık:) rütbelerimiz bile vardı…
Ben Hasbro’nun pazarlama tuzağına gerek kalmadan toplamaya başlamıştım şahsen oyuncakları. Hatta öyle ki girmesi zor sayılabilecek liseme, kolej sınavlarına hazırlanırken girdiğim deneme sınavlarındaki başarılarıma endeksli g.i. joe shopping spree’lerinin etkisi büyüktür. Sağol Hasbro!
Kumandan Kobra’ya olanlar beni çok etkilemişti o yaşımda hatırlıyorum. Hiç beklemiyordum o zamana kadar etrafta şekil yapan (ama genelde de bölüm sonlarında “Retreat” diye bağırarak geri çekilen) Kobra’nın bir anda harcanmasını. Bir de Tunnel Rat (http://www.yojoe.com/action/87/87card/tunnelrat.jpg) çok başarılıydı, oyuncaklar arasında Alley Viper (http://www.brianstoys.com/store/images/products/GIJoe/ARAH/1989/Carded%20Figures/GIJoe_1989Carded_AlleyViperC8.jpg) ile birlikte en sevdiklerimdendi. Transformers’in göreceli başarısı beni yeni filmle ilgili olarak umutlandırıyor. En azından sinemada fx dinlemek/izlemek için iyi bir fırsat olur kanısındayım. Sanatsal yönüyle ilgili yorum yapmayı düşünmek bile zaten boş geliyor…
Günümüzde dev boyutlu iğrenç Action Man’e morph etmiş olan bu güzelim oyuncakları ve beraberindeki pazarlama materyalinin tümünü saygıyla ve tebessümle anıyoruz.