Gişenin Yüzünü Güldüren Sıkıcı Filmler!

19 Aralık 2015

Yılsonuna yaklaşırken, gişe rakamları belirginleşmeye başladı. Son birkaç haftadır esen Düğün Dernek 2 rüzgârı, Star Wars fırtınasıyla kesintiye uğrasa da, yılı 4 milyon sınırında kapatacak gibi duruyor. Kasım ortasında gösterime giren Ali Baba ve Yedi Cüceler ise iki milyona yaklaşamadı bile… Rakamlar Düğün Dernek diyor ama bana göre on tane Düğün Dernek filmi, bir tane kötü Cem Yılmaz filmi etmez!

Kasım – Aralık aylarında film festivallerinde olduğum için yerli gişe filmlerini genelde seyirciyle birlikte sinema salonlarında izledim. Bunun bir başka nedeni de, artık pek çok gişe filmlerinin pek çoğunun basın gösterimi yapmıyor olması… Böylece olası kötü eleştirilerin önlerine geçtiklerini düşünüyorlar. Geçtiğimiz haftalarda Düğün Dernek 2: Sünnet’in giriştiği bu uygulamaya, hiç beklemediğim bir isim daha katıldı: Çağan Irmak. Bu hafta gösterime giren Nadide Hayat filmini, sinema yazarlarından korkuyla kaçıran Çağan Irmak’ın da böyle hesaplar içine girmesi düşündürücü… Çağan Irmak’tan, yeni bir Babam ve Oğlum izlemenin imkânsız hale geldiği belli oldu…

Elbette bu konuda sinema yazarlarına değer veren isimler de var. Cem Yılmaz bunlardan yalnızca biri… Ne olursa olsun, filmini basının değerlendirmesine izin veriyor. Hatta en kötü filmini çekmiş olsa bile! Ancak itiraf etmek gerekirse, geçtiğimiz ay gösterime giren Ali Baba ve Yedi Cüceler, Cem Yılmaz sinemasını çok seven biri olarak beni bile hayal kırıklığına uğrattı… İçinin sinema sevgisiyle dolu olduğu, hemen her filminde belli olan Cem Yılmaz, filmografisinin en yüzeysel ve baştan savma işine imza atmış. Gülme vaadiyle sinemaya çağırılan seyirci için tam anlamıyla hüsran. Kendisini tekrar etmeye başladığına göre, Cem Yılmaz’ın da tükendiğini söyleyebiliriz.

Fakat yiğidi öldür hakkını yeme derler ya… Evet, Cem Yılmaz’ın son filmi, bütün filmlerinden kötü; ama Cem Yılmaz’ın Ali Baba ve Yedi Cüceler’i, bu yılın gişe rekortmeni Düğün Dernek 2’den çok daha iyi! Cem Yılmaz’da bulunan “sinema yapma” endişesini diğerlerinin taşımadığını görmek üzüntü verici. Hokkabaz’ı çeken, Her Şey Çok Güzel Olacak filminde oynayan hatta senaryosunda parmağı olan, Türk sinemasına katkısı yadsınamayacak isimlerden biri Cem Yılmaz. Bunların hiçbiri tesadüfî işler değil; çünkü Cem Yılmaz sinemayı seviyor, filmlerini sinema için yapıyor! O yüzden de filmi kötü olsa bile içerdiği yapım değeri (production value) ile diğerlerinden ayrılıyor.

Peki ya Düğün Dernek?

Garantili formüller, zorlama espriler, orijinallikten uzak, abartılı, karikatürize karakterler ve anlaşılmayan yığınla diyalog… Sinema adına elle tutulur tek bir yanı yok. Selçuk Aydemir’in kalemi çok yavaşlamış… Kıvrak ve zekice üretilmiş tek bir espri yok. Film, diyaloga boğulmuş. Karakterler tiplemelerini abartıp “şive yapmaya çalışırken” ne dedikleri anlatamıyor. Laflar ağızda bu kadar gevelenince hikâye de o derece zayıflıyor, zorlama mizahı da yok oluyor. Sesli filmleri lanetleyen büyük usta Charlie Chaplin, bu filmi izlese ne derdi acaba? Düğün Dernek’in de düştüğü hata burada… Düğün Dernek 2, bayat ve basit esprilerin bileşiminden ibaret yalnızca!

Hâlbuki Murat Cemcir ve Ahmet Kural’ın televizyondaki dizileri öyle miydi? Televizyon için yapılmış bir elin parmağını geçmeyecek sayıda, nitelikli ve kaliteli işten biriydi İşler Güçler ve Kardeş Payı… Onur Ünlü’yle birlikte televizyonun seviyesini arttıran nadir isimlerdendi Kural-Cemcir ikilisi…

Ne oldu da, televizyonda bu kadar orijinal işler yapan, zekice diyaloglarla bizi kahkahalara boğan isimler bu kadar sığ yapımlarla karşımıza çıkmaya başladılar? Amaç, sadece gişe yapıp para kazanmak mı? Yoksa sinema, gerçekten değersiz mi bu sinemacıların gözünde?

Düğün Dernek’i sinemaya gidip izlemeye bile gerek yok! Banda kaydet, dinle, ancak bu kadar komik olur. Kaldı ki, sinemada izlemek zorunda kalmış biri olarak, seyircinin filme hiç tepki vermediğini de söylemeliyim. Neredeyse hiç kimse gülmedi esprilere, salonu inleten tek bir kahkaha duymadık. Hatta film çıkışında seyircilerin kendi aralarında “niye bu kadar çok abartmışlar bu filmi, hiç gülmedim” dediklerini duydum… İnsanlar filmin iyi olacağına şartlandıkları için kötü olacağını düşünmüyorlar. Ama Düğün Dernek 2, onca gişe yapmasına rağmen, muadilleri gibi, her açıdan kötü bir film! Hele o Adile Naşit özentisi karakter neydi öyle? Sesinden, gülüşüne, ellerini göğüslerine vurmasına kadar berbat bir Adile Naşit taklidiydi. Ne gerek var böyle abartılı bir yoruma?

İyi reklam, ilk filmin rüzgârı, 1400 salonda birden gösterime girmesi ister istemez gişe yaptırdı ama ne yazık ki, Düğün Dernek kendi kıymetiyle değil, PR desteğiyle öne çıkan bir film. Ahmet Kural’la, Murat Cemcir bir sinema gelecekleri olsun istiyorlarsa, gerçek sinema yapmak niyetindeyseler şayet, bir an önce Düğün Dernek’ten sıyrılmalılar. Ha yok, hap yapalım para kazanalım ise maksat… O zaman devam…

blank

Başak Bıçak

1987 yılında İzmir'de doğdu. İzmir Özel Tevfik Fikret Lisesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olduktan sonra Türkiye Cumhuriyeti Tarihi üzerine yüksek lisans yaptı. Bilhassa Fransız Devrimi olmak üzere Avrupa Tarihi üzerine uzmanlaştı.

Sinema özel tutkusu ve 2012 yılından bu yana filmler üzerine yazılar yazıyor. Akşam Gazetesi, Film Arası Dergisi ve Cinedergi yazarı... Dans, seyahat, fotoğraf ve şarap meraklısı...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Asylum İçin Durmak Yok Yola Devam

Tarzından hiçbir şekilde ödün vermeyen The Asylum yapım şirketinin en
blank

Aynı Salondalar Ama Hiç Karşılaşmadılar: Ali ile Ayşe’nin Hikayesi

Ali ve Ayşe gençliklerini doyasıya yaşayan iki insan, tanışmıyorlar çünkü