Adından anlaşılacağı üzere Going to Pieces: The Rise and Fall of the Slasher Film, korku sinemasının belki de en çok sevilen türlerinden biri olan ‘slasher’ hakkında bir belgesel. Adam Rockoff’un aynı isimli kitabı baz alınarak çekilen belgesel, korku severlere doksan dakikalık keyifli bir yolculuk vadediyor.
Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca
Going to Pieces, türün ortaya çıkışını, seksenlerdeki yükselişini, gözden düşüşünü ve doksanların sonuna doğru evrilerek tekrar yükselişe geçişini, türün öne çıkan örneklerinden unutulmaz sekanslar eşliğinde anlatıyor. John Carpenter, Wes Craven, Sean S. Cunningham, Tom Savini, Greg Nicotero ve Rob Zombie gibi türe ait filmlerin yapımında görev almış önemli isimlerle ve türü takip eden yazarlarla yapılan röportajlar ile de destekleniyor.
Aynı kitaptaki gibi bölümlere ayrılan Going to Pieces, Psycho ve Peeping Tom ile başlayan ‘slasher’ serüveninin, Halloween ile kuralları koymasını ve Friday the 13th ile şaha kalkışını, adı geçen filmlerde görev almış sinemacıların dile getirdiği anekdotlar eşliğinde akıcı bir dille anlatıyor. Açıkçası ‘slasher’ ile ilgili az buçuk araştırma yapmış birinin denk gelmediği bir anekdota rastlamak mümkün değil ama hepsini bir araya toplaması bakımından önemli. Özellikle Cunningham’ın ağzından dinlediğimiz Friday the 13th’in ortaya çıkış hikâyesinin, her korku severin ilgisini çekeceğinden eminim.
‘Slasher’ özelinde korku filmlerinin, yapım şirketleri, film eleştirmenleri ve tabii ki muhafazakâr topluluklar ile olan ilişkileri de belgeselde önemli bir yer kaplıyor. Fred Walton’ın 1986 tarihli filmi April Fool’s Day’in yapım hikâyesi kadar, gösterime girmesinden önce dağıtım işini üstlenen yapım şirketinin Walton’dan habersiz yürüttüğü yanıltıcı reklam kampanyasının öyküsü de sinema endüstrisi hakkında önemli ipuçları ihtiva ediyor. Dünyaca meşhur eleştirmenler Siskel ve Ebert’in ‘slasher’ları hasta ruhlu insanlar tarafından üretilen kadın düşmanı filmler ilan edişlerini şaşkınlıkla izliyoruz. Gerçi bugün bile hala bu kafada olan bir dolu eleştirmen mevcut ya, neyse. Ve söz savunmanın mantığıyla belgeselde yer alan sinemacıların hepsinden bu konu hakkında birkaç şey söylemeleri istenmiş. Bir de tabii ki korku filmlerinin ezeli düşmanı muhafazakâr gruplar var. Silent Night, Deadly Night’ın televizyona verdiği reklam sonrası oluşan “filmin reklamları kaldırılsın ve hatta film gösterimden kalksın” kampanyaları üzerinden, tam bir sosyolojik vaka olarak isimlendirilebilecek bu grupların korku filmlerine olan anlamsız düşmanlıklarını izlemek de ilgi çekici.
Going to Pieces, tam anlamıyla tatmin edici bir belgesel olmasa bile türe aşina olmayanlar için giriş dersi niteliğinde iyi bir başlangıç olabilir. Türe hâkim bünyeler için eski defterleri yeniden gözden geçirme şansı sağlamasının yanı sıra birçok klasiği tekrar izleme isteği uyandırması da muhtemel ki her iki durumda da izleyen kârlı çıkıyor.
Çok merak ettim ancak Türkçe altyazısı yok sanırım. Bilen-bulan yardımcı olursa çok mutlu olurum.