Avusturya sineması; sanat sinemasının, art-house tarzın deyim yerindeyse kutsal kasesi gibi bir şey… Ayrıca Avusturya sineması deyince her şeyler Michael Haneke’nin gerisinde ya da etkisinde kalıyor gibi. Ya da bu belki de sadece Haneke’nin naçiz sanatının bünyemde yapmış olduğu etkidir. Avusturya’da göl kenarındaki bir evde geçen Goodnight Mommy, başlar başlamaz aklıma Funny Games’i getirdi. Ondan mıdır nedir, daha filmin başında gerildim. Film ilerledikçe de gerilmekte hiç de haksız olmadığımı gördüm.
Goodnight Mommy, Haneke ile karşılaştırdığınızda “light” kalabilecek bir Avusturya filmi. Ancak her şeye rağmen, bittiğinde suratınızda 30876 ile 894738’yi kafadan çarpmaya çalışıyormuş gibi bir surat ifadesi bırakmayı da ihmal etmiyor.
Günümüz sanat sinemasının bazı olmazsa olmaz halini almış kuralları var. Mümkün olduğunca az oyuncu kullanmak, meseleye minimalist bir bakış açısı ile yaklaşmak, filmin bütününe göre bir anda anlamsız davranışlarda bulunan karakterleri dahil etmek, uzaklara bakan yetişkinler ve tuhaf oyunlar oynayan çocuklar falan gibi… Ama asıl önemlisi binlerce farklı anlam içerebilecek imgeler ve elbette sembolizm. Siz “o böcek duvarda niye geziyordu acaba” diye düşünedururken, bitiveren filmdir has sanat filmi. Goodnight Mommy bu imgelerden bolca içeriyor. Ama şükür ki onlarca başarısız örnekte olduğu gibi, peşi sıra arzı endam eden bir imge festivalinden ibaret de değil.
Filmin yönetmenliğini Severin Fiala ve Veronika Franz yapmış. Her ikisi de yönetmen olarak yeni isimler ama özellikle Franz, bir başka ruh hastası Avusturyalı yönetmen olan Ulrich Seidl ile yaptığı çalışmalarla biliniyor. Franz, Seildl’ın en hakikatli filmlerinden olan Dog Days‘in (2001), Import/Export‘un (2007), Paradise üçlemesinden Paradise: Faith‘in (2012) ve Paradise: Hope‘un (2913) senaryosunu aynı zamanda eşi olan Seidl’la birlikte yazmış. Her biri birbirinden harika olan bu filmlerin senaristinin çektiği filmi tabi ki izlemeliydim ve izledim.
Filmin süper orijinal bir konusu yok. Hatta Amerikan sinemasında benzerleri bolca bulunan ve neredeyse klişeleşmiş bir konu olarak bile görülebilir. Ne var ki bunu ancak film bittiğinde anlıyorsunuz. Çünkü film sonunda ters köşe yapıyor. Ayrıca evde dönüşümün simgesi olmasının yanı sıra, daha pek çok şeyi de imgeleştiren hamam böceklerinden bir akvaryum dolusu var. Buradan da anlıyoruz ki, aslında bir şeyler ya değişecek ya da çoktan değişmiş bile.
İkizler Elias ve Lukas, Avusturya kırsalında bir göl kenarında yer alan modern mimarili evlerinde annelerini beklemektedirler. Anneleri bir takım tıbbi operasyonlar geçirmiş ve yüzü gözü sargılarla sarılı olarak eve döner. Önceleri bu operasyonları neden geçirdiğini bilmiyoruzdur. Ayrıca annemiz, biraz tuhaf ve değişik davranmaktadır. Üstelik zaman zaman kan lekeleri ile süslenen o sargılar içinde, tıpkı bir super kahraman filmi villain’ını andırmaktadır. 9-10 yaşlarındaki ikizler kısa sürede annelerinin aslında anneleri olmadığından şüphelenmeye başlarlar. Ortada ciddi deliller yoktur, ama anneleri o değilmiş gibidir. Bu şüphe, yavaş yavaş onları esir alır. Bu sırada anneleri, Lukas ile konuşmayı da ısrarla reddetmektedir. Elias, Lukas’ın özür dilemesini söylese de, Lukas özür dilemez. Ve ikizler, yüzü gözü sargılı bu kadının aslında anneleri olup olmadığını anlamak için giderek tehlikeli bir hal alan bir oyun oynamaya başlarlar…
Goodnight Mommy, her şeyin kararında olduğu bir film. Ama bu, film güvenli sularda yüzüyor anlamında değil. Tam tersine son derece “iyi”, gayet güzel kotarılmış anlamında. Şiddet var, ama bir “gore” ya da “torture porn” değil. Gerilim var, ama bu salt bir gerilim filmi değil. Psikolojik derinlik ve gerginlik hat safhada, hatta filmin en büyük kozu, lakin hikaye yekten psikolojik gerilime dayandırmıyor kendini. Aksiyonu da eksik etmiyor (eylemsellik anlamında, yoksa arabalar falan infilak etmiyor). Bu öğelerin hepsi birbirini kucaklıyor ve ortaya kalitesini teslim etmemiz gereken bir iş çıkıyor.
Finale kadar her iki hikaye de son derece inandırıcı. Annelerini tanıyamayan, anneleriyle yabancılaşma yaşayan ikizlerin hikayesi de son derece gerçek, ikizlerin annesinin kendi kendine yaşadığı yabancılaşma da… Kimin daha gerçek ve kimin haklı olduğunu ayırt etmek güçleşiyor zaman zaman. Ta ki finale kadar.
Eğer Türkiye’de biri bu filmi çekmiş olsaydı, Goodnight Mommy bir başyapıt olurdu. Ancak Avusturya sinemasından bahsediyoruz. Avusturyalı yeni bir yönetmen için “iyi bir başlangıç” olarak değerlendirebiliriz. Ama gerçekten de iyi bir başlangıç diyelim. Veronika Franz ve Severin Fiala, beni takipçileri hanesine ekleyebilirler. İyicene saçma sapan ya da çok kötü bir iş yapana kadar, ne yapsalar izleyecekler arasındayım artık.