Gotik Bir Dinozor Macerası: Jurassic World Fallen Kingdom (2018)

14 Haziran 2018

Kahvaltıda dinozor yumurtası yemek ister misiniz? Jurassic World senaristleri pek yakında, en azından kurgusal düzlemde, bunu mümkün kılabilir çünkü seri bambaşka bir alana evrilmeye ve moda tabirle, bir evren inşa etmeye başlıyor!

90’larda tüm dünyada bir dinozor çılgınlığı başlatan meşhur Jurassic Park filmi, CGI efektleriyle hava atmakla yetinmiyor, başarılı bir roman uyarlaması olarak da ilgiyle izleniyordu. Bu film öyle güçlü bir etki yarattı ki, yer-gök dinozorlarla doldu! Maketler, figürler, 3D kartpostallar ve daha neler neler…

Jurassic çağı, 2015 yılında gelen filmle güçlü bir şekilde devam edeceğini ispatlamıştı. Bana göre orijinal fikir fazlaca zorlanmıştı. Neredeyse bunun Jurassic filmlerine bir hakaret olduğunu düşünüyordum. Koskoca T-Rex dururken, laboratuvar ürünü Indominus Rex’in filmin asıl kahramanı yapılmasına, Raptorlardan film kahramanı yaratılmasına şiddetle itiraz etmiştim. Gel gör ki film tüm zamanların en çok kazanan 5. filmi oldu ve yeni bir dinozor çılgınlığı yarattı. Anlaşılan o ki insanların dinozorlara ilgisi hiç bitmeyecek ve Hollywood bunu sonuna kadar sömürmeye kararlı.

blank

Yeni Jurassic filminin senaryosu iki parçanın birleştirilmesinden ibaret. İlk kısımda bir önceki filmde canlarını zor kurtaran ikilimiz Owen Grady (Chris Pratt) ve Claire Dearing (Bryce Dallas Howard) öğreniyorlar ki, meşhur dinozor adası Isla Nublar’ın bir yanardağ patlaması ile okyanus sularına karışması ve burada yaşayan mahlukatların telef olması an meselesi… Bunu engellemek için tek bir yol var, Arcadia adındaki gemiyle adaya dönüp kurtarabilecekleri kadar dinozoru kurtarıp bir tür Nuh’un Gemisi macerası yaşamak. Hangi aklı evvel bunu yapar? Senaristler de böyle düşünmüş olacaklar ki Claire’in karakterinde epeyce modifikasyon yapmışlar. Şirket kadını olan Claire Dearing yaşadığı tecrübelerden ders çıkararak azılı bir dinozor aktivistine dönüşmüş. Adaya bir milyarderin sponsorluğunda gidip dinozorları kurtarmaktan yana hiç tereddüt etmiyor. Owen’a gelince… Bakmayın onun o ıssız adam triplerine, Claire’e hala sırıl sıklam aşık ve o nereye, Owen oraya… Biri hacker, diğeri her işten anlayan iki Sanço Panço karakter de yanlarına eklenince ekip tamam oluyor ama elbette işin içinde başka bir iş var!

Dinozorları adadan çıkarma kısmı filmin ilk epizodu ve tam bir aksiyon bombası… Görsel efektler muazzam, CGI’ın vanasını açmışlar ancak animatronikleri kullanmaktan da vazgeçmemişler. Yakın plan dinozor sahnelerinde çok başarılı pratik efekt kullanımları var. İlk filmin çığır açan özel efekt geleneği devam ediyor. Bu kısım tamamlandıktan sonra filmin asıl derdine geliyoruz ve işin rengi burada biraz değişiyor. El Orfanato (Yetimhane) filminin yönetmeni J.A. Bayona, Jurassic macerasına kendi yorumunu katmayı ihmal etmiyor ve bu andan itibaren filmi neredeyse gotik bir canavar filmi gibi tasarlamaya, kurgulamaya başlıyor. Jurassic evreninde yaşanan bir Hammer kabusu… Enteresan!

blank

Ne yazık ki yönetmenin ürkütme çabasına eşlikçi olamayacak kadar bayat bir senaryo ve doz aşımı seviyesindeki klişe kullanımı yüzünden bu kısım filmin asıl etki alanını oluşturmaktan uzak. İzleyenler filmi yine ada sekanslarıyla hatırlayacaklar. Finale doğru film şaşırtıcı ve aptalca bir politik doğruculuğa sürükleniyor ve devam filmlerinin post apokaliptik setine bahane olacak şekilde bitiyor. Politik doğruculuğun akılcılıktan uzaklaşarak insanlığın sonunu getireceğine bu film sayesinde ikna oldum! Hele de bazı eleştirmenlerin bunu övüyor, alkışlıyor olması tam bir şamata! Evrimle ilgili onca şey okumuş biri olarak, gelişmiş bir primat türü olan insanlar sürüngenlerin atası dinozorlar arasında dostluk kurma çabasını gereksiz bir empati olarak yorumluyorum. Bu ancak gişe kaygılı bir Hollywood fantezisi olabilir, alkışlayıp komik duruma düşmeyelim!

Tek hücrelilerin bile yapmayacağı kadar angutça davranarak dinozorların neslinin devamını sağlayan kahramanlarımızı haklı bulmamız için küçük tuzaklar kurulmuş. Öncelikle serinin daha önceki filmlerinde de mevcut olan ama bu kadar gözümüze sokulmayan bir ¨dinozorlar kötü adamları yer¨ durumu var. Üstelik bu katil dinıozorlar da yine insan eliyle yaratılmış Frankenştayn (Dinoştayn mı demeli?) canavarları… Geçen bölümde Indominus Rex, bu kez Indoraptor!

blank

Bu modifiye dinozorlar filmdeki kötü adamları itinayla seçip yemekle meşgul ve kahramanlarımız da onlarla mücadele ediyor. Terminator 2’de iyi robot olarak dönen Arnold misali, T-Rex ve Raptor kardeşlerimiz bir tür yardımcı kuvvet. Bu harala gürele aksiyon fırtınası esnasında hiç iyi karakteri kaybetmiyor olmamız tuhaf. Evet, dinozorları seviyoruz ama bahçede T-Rex besleyecek kadar değil!

Uzun lafın kısası; Jurassic World 2, bildiğiniz gibi… Bol bol T-Rex böğürtüsü, Raptor asabiyeti ve yine laboratuvar ürünü süper dinozor belası… Kafayı boşaltmak için iyi bir fikir ama daha fazlası değil. Senaryoda çok fazla açık var ve bunu kapatmanın tek yolu aksiyonun gazına basmak, yapımcılar da öyle yapmışlar. Kurguda da kimi sıkıntılar sezdim öyle ki film önemli bir karakterini unutarak bitiyor! Yine de her yaştan çocuk bu filmi keyifle izleyebilir.

murattolga@otekisinema.com

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Dark City / Gizemli Şehir (1998)

Dark City her ne kadar Matrix fırtınasından sonra kenara atılmış
blank

The Atomic Submarine (1959)

türünün meraklılarının kaşırmaması gereken siyah-beyaz bir 1950'ler b-bilimkurgu kült klasiği