Film türleri eşit yaratılmamış nitekim. Bir stüdyonun düşük maliyetli, prestijli, ödül avcısı dram filmlerinden senede 2-3 tane çekeceğine emin olabilirsiniz. Ama bilimkurguya gelince işler değişiyor. Filmlerin maliyetlerinin yüksek olması müthiş bir gişe baskısı doğuruyor. Bu da çoğunluğun veya en düşük ortak seviyenin beğenisine hitap eden filmlerin çekilmesine sebep oluyor. Filmler birbirinin kopyası haline geliyor, türler kısırlaşıyor. Uzay Operası iyiden iyiye seyrekleşirken giderek serileşen, serileştikçe de pazarlaması kolaylaşan Marvel Sinematik Evreni yılda 2, hatta bazen 3 filmle sinemalarda arz-ı endam ediyor.
Guardians of the Galaxy, “Peki bu ikisinin bir ortası yok mu?” diye soranların imdadına Hızır gibi yetişiyor. Hem konu, hem de görsel tasarım olarak Marvel’in diğer filmlerine hiç benzemiyor. Birkaç tek cümlelik gönderme ve Koleksiyoncu haricinde Marvel Sinematik Evreni’ne (MSE diyelim kısaca) ait olduğuna dair hiçbir emare yok. Bu evreni seviyorum, ama Thor’lardan, Demir Adam’lardan, Kaptan Amerika’lardan ve Yenilmezler’den sonra Guardians of the Galaxy, çölde vahaymış gibi geliyor. Buna karşın film, aslında MSE’de önemli bir yere sahip, çünkü güç taşlarından üçüncüsünün ortaya çıkışını anlatıyor. Kaptan Amerika’daki Tesseract ve Thor: The Dark World’deki Aether’den sonra MSE’nin hikâyesini bir adım daha ileri getiriyor. Filmin bir diğer görevi de, kozmik kahramanları (Marvel’in dünya dışı kahramanları bu şekilde tanımlanıyor) sinematik evrene getirmek.
Fakat bütün bunlar olmasa bile Guardians of the Galaxy iyi film. Bir film genelde ya sıradan bir insanın başına gelen sıra dışı bir olayı, ya da sıra dışı insanların hikâyesini anlatır. Guardians of the Galaxy, beş sıra dışı süper kahramanı seyirciye başarıyla anlatıyor. Aslında bu süper kahramanlarının sıra dışılıkları sıradanlıklarından kaynaklanıyor. Thor gibi iyilik timsali soylulardan, Kaptan Amerika gibi idealistlerden ziyade pot kıran, hata yapan, bencil varlıklar bunlar. Başka ortakları noktaları da var. Mesela hepsi yalnız ve ihanet etmek için de, dost kazanmak için de sebepleri var. İki saatlik film, süresini akıllıca kullanarak karakterlerinin hepsini tanıtıyor, hikâyesini anlatıyor, bunu yaparken aksiyonu da ihmal etmiyor. En çok hoşuma giden yanı hikâyenin üç çatışmasını tek hamlede ve bir dakikada çözen başarılı finali olan filmin tek silahı senaryosu değil. Oyunculuklar başarılı, kurgu iyi. Marvel filmlerinde son dönemde gördüğümüz bilgisayardan çok pratik efektler kullanma akımının bir parçası olduğundan efektler de harika ve film güzel görünüyor.
Guardians of the Galaxy, koltuğunun altında pek çok karpuz taşıyor ve hiçbirini yere düşüp patlatmadan hedefine ulaşmayı başarıyor. Diğer Marvel filmlerinden farklı olması filmin lehine çalışıyor. İlgi çekici karakterleri, layığıyla anlattığı hikâyesi, iyi ayarlanmış aksiyon dengesiyle yakın dönem eğlence sinemasının iyi örneklerinden biri. İzlenmeli.