Güle Güle Prenses: Carrie Fisher’ın Ardından…

30 Ocak 2017

“Yardım et Obi-Wan, sen benim tek umudumsun.” sözü ile bir diktatörlüğe karşı çıkan, karşısındaki babası bile olsa kötülüğe boyun eğmeyen, galaksinin en güzel ve en güçlü kadını Prenses Leia rolü ile Star Wars sevdalılarının hep el üstünde tuttuğu büyük oyuncu Carrie Fisher’ın ardından onu özlemle anıyoruz.

blank

Siz bu satırları okurken bu lanet 2016 yılından da kurtulmuş olacağız. Bir değişiklik olacak mı bilmiyorum ancak hayatın pek iyiye gideceği konusunda da fazla beklentim yok. Aramızdan kimleri almadı ki 2016, ses sanatçıları, oyuncular, çocukluğumuzdan bize ne anı kaldıysa bir bir silip süpürdü. Yaşamının bir bölümünü Türkiye’de de geçirmiş dünyalar güzeli Zsa Zsa Gabor (1917 – 2016)’dan seksenler müziğine yön vermiş George Michael (1963 – 2016)’a, şarkıları ile pek çoğumuza ilham vermiş efsane Leonard Cohen (1934 – 2016)’den ilk aşkımız Prenses Leia’ya can veren unutulmaz Carrie Fisher (1956 – 2016)’a pek çok rol modelimiz, kahramanımız, aşkımız, hayallerimizin kahramanları tek tek çekip gitti bu hayattan.

Carrie Frances Fisher şarkıcı Eddie Fisher ve aktrist Debbie Reynolds’ın kızıydı. Daha iki yaşına gelmeden babası annesinin yakın arkadaşı Elizabeth Taylor’la yaşamaya başlayacak ve boşanacaklardı. Küçük Carrie mutluluğu edebiyatta bulmuş ve dünya klasiklerinden kafasını kaldırmamıştı. Ailesi bu yüzden ona kitap kurdu derdi. 1973 yılında Central School of Speech’de oyunculuk okumaya başladı. Böylece ilk filmi Shampoo (1975) ‘da Warren Beatty, Julie Christie ve Goldie Hawn gibi yıldızlar ile oynama şansı buldu. Asıl büyük çıkışını ise 1977 yılında Prenses Leia rolünde Star Wars ile yapacaktı.

blank

Daha 19 yaşındaki Fisher George Lucas’ın bilim kurgu filmi Star Wars(ya da sonraki adıyla Star Wars: Episode IV – A New Hope)’da Mark Hamill ve Harrison Ford ile müthiş bir sinerji yakalamıştı. Yaşamının sonlarında yayınladığı The Princess Diarist otobiyografisinde de Ford ile yakınlaşmalarını ayrıntıları ile anlattı. Böylece uzun yıllar hayranlarının merakla beklediği aralarında bir çekim olup olmadığı sorusu da cevap bulmuş oldu.

Star Wars ilk üçleme ve geçtiğimiz yıl vizyona giren The Force Awakens’ın dışında Fisher The Blues Brothers, The Man with One Red Shoe, Hannah and Her Sisters, When Harry Met Sally gibi pek çok filmde karşımıza çıktı.

blankÖzel yaşamı da kariyeri gibi hızlı ilerliyordu, 1983 yılında müzisyen Paul Simon ile evlendi. İkili uyuşturucu bağımlılığı gibi problemlerden inişli çıkışlı bir beraberlik yaşadılar. Yalnızca bir yıl süren evliliklerinden sonra da yıllar boyunca pek çok kez bir araya geldiler.

13 yaşında marijuana ile tanıştığını söyleyen yıldız, yirmilerine geldiğinde kokain ve LSD kullanmaya başlamıştı. 1987 yılında yazdığı yarı otobiyografik romanı Postcards from the Edge’de bağımlılığını anlattı. Eser kısa zamanda çok satanlar listesine girmeyi başardı ve Fisher’a yazma konusunda şevk verdi. Daha sonra filme de çekilen eserde Meryl Streep başrolde oynayacaktı.

Bir röportajında uyuşturucu bağımlılığı ile ilgili “Alkol kullanamıyordum, alkole karşı alerjim var derdim. Ben de hissettiğim gibi hissetmemek için ne olsa kullanmaya başladım.” diyordu.

1985 yılına gelindiğinde Fisher’a Bipolar teşhisi konmuştu. Bir akıl hastalığı olan bipolar bozukluk teşhisi Fisher’ın gel gitlerini de açıklıyordu. Fisher kendini kısa sürede akıl sağlığı hastalıkları ile ilgili insanları bilgilendirmeye verecekti.

Doksanlar Fisher’ın kendini yazıya, senaryolara ve Bipolar farkındalığa adadığı yıllardı. Tek çocuğu üç yıl beraber olduğu Bryan Lourd’dan olan Billie Lourd’u 1992 yılında doğurdu.

The Force Awakens ile Fisher bir kez daha Leia rolüne girdiğinde gözler tekrar kendisine döndü. “Bu rolün hayatımı değiştireceğini düşünüyordum ama ne yönde olacağını hiç bilemedim” diyordu. 2016 Saturn Ödüllerinde en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülüne aday olan Fisher bu arada 2017’de vizyona girecek devam filminin de çekimlerini tamamlamıştı.

Fisher 23 Aralık Cuma günü Londra’dan Los Angeles’a dönerken uçakta kalp krizi geçirmiş ve hastaneye kaldırılmıştı. Kızı Billie Lourd adına açıklamayı Simon Halls şu şekilde yaptı;

“Büyük bir üzüntü ile kızı Billie Lourd sevgili annesi Carrie Fisher’ın bu sabah 8:55 sularında öldüğünü doğrulamaktadır. Kendisi tüm dünyaca sevildi ve her zaman özlenecektir. Tüm ailemiz adına destekleriniz ve dualarınız için teşekkürler.”

blank
Kahramanın kurtardığı değil, kahramanları kurtaran kadın olan Prenses Leia karakteri popüler kültür yağmasından nasibini aldı ve serinin favori karakteri oldu.

Geçen ay Rolling Stones’a verdiği röportajda “Ölmekten korkuyor musunuz?” sorusuna Fisher “Hayır ölmekten değil ama ölüyor olmaktan korkarım. Ona bağlantılı olan acı beni korkutuyor. Ölmek üzere olan insanların yanında bulundum ve hiç eğlenceli görünmüyordu. Fakat bu olacaksa, yanımda beni seven birinin olmasını isterim.” diyordu.

2008 yılında kaleme aldığı Wishful Drinking adlı kitabında “Genç arkadaşlarıma nasıl gidersem gideyim benim ay ışığında kendi sütyenim tarafından boğulduğumu söyleyin.” demişti. Lucas sette beyaz kıyafetler içindeki Fisher’ı görünce “o sütyeni çıkarmalısın” der. Fisher nedenini sorunca Lucas “Çünkü uzayda iç çamaşırı yoktur.” diyecektir.

Fisher’a göre Lucas bunu o kadar kendinden emin söylemiştir ki sanki uzayda uzun bir zaman geçirmiş ve orada iç çamaşırına rastlamamıştır. Lucas açıklamasına şöyle devam eder “Uzayda yer çekimi yoktur. bir süre sonra vücudun genişlemeye başlar ancak sütyenin genişlemez ve sen de kendi sütyenin yüzünden boğulursun.”

Biz de onun anısına saygıyla ay ışığında kendi sütyeni yüzünden boğularak aramızdan ayrıldığını okurlarımıza iletmek istedik. Geçtiğin yeni galakside sonsuz mutluluklar prenses.

Bu yazı ilk defa cinedergi 2017 ocak sayısında yayınlanmıştır.

blank

Masis Üşenmez

1979 İstanbul doğumlu yazar ilk sinema deneyimini Superman ve Star Wars’la yaşayıp kendini çizgi roman ve bilim kurgu dünyasına atar. 2006 yılında "Öteki Sinema" kadrosuna katılır ve sitenin gelişiminde önemli rol üstlenir. Halen Öteki Sinema'da editörlük ve Cinedergi'de yazarlık yapmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Çocukluğumun Sinemaları: Saray Sineması

Saray Sineması hep en mahçup hatıralarımın mekanı olmuştur. Aslında o
blank

Türk Sinemasının En Çok İzlenen Filmi Recep İvedik mi?

Türkiye’nin sinemasını yapan adamların çoğunun bu işe hep bir bakkal,