Pek bir numarası olmayan ilk bölüm ve şahane bir ikinci bölümden sonra her şeyi mahveden bir final bölümü ile Korku Sokağı’ndaki gezimizi sonlandırıyor, meraklısının ağzına bir parmak bal çalarken bambaşka hassasiyetleri kovalayan olan yeni bir Netflix tür çorbasında daha buluşmak üzere diyoruz.
Üçlemedeki filmler için yazdığım yazılardaki en ağır cümleleri bu bölüm için kuracağım. Olay şu, bu bölüm sırf Korku Sokağı bir “üçleme” olsun diye yazılıp çekilmiş gibi duruyor. Yolunda gitmeyen bir sürü şey var ama serinin en kötü iki oyuncusunu 1994’ten alıp 328 yıl öncesine, 1666’ya yollamışlar ve korkunç aksanlarıyla rol kesen bu ikiliyi izlemek azap verici.
1666, türün zirvesinde duran The Witch’in tariflerini alan ve yanlış uygulayan bir film/bölüm olmuş. Sarah Fier Cadısının lanetinin kökenini öğrenmek için seyretmeye devam ettim ama 1994 bölümünde 10 dakikalık bir flashback sekansla halledilebilecek orijin hikayesini alıp tam bir film çekmek üçlemeyi yavanlaştırıyor. İlk bölüm ve bu bölüm tek bir film olarak çekilebilir, serinin en iyi bölümü olan 1978 ise yan hikâye olarak sunulabilirdi. Zaten, 1666’nın hikayesi tükenince film yine 1994 yılından devam ediyor her şey daha da sıkıcılaşıyor.
Korku Sokağı 1666, bir sürü twistle dolu. Bunların bazıları kolayca tahmin edilebilir şeyler ama cadının hikayesinin/trajedisinin işlenişi enteresan. Burada A Nightmare On Elm Street (Elm Sokağında Kâbus – 1984) filmindekine benzer bir durum var. O filmin manyağı Freddy Krueger en az 20 çocuğu öldürmüş bir katildir. Öfkeli ebeveynler tarafından yakılarak cezalandırılmış ama intikam için geri dönmüştür. İlk iki film, Korku Sokağı’nın cadısı Sarah Fier’ın da benzer bir motivasyonla geri dönerek, gençlere cinayet işleten bir laneti yaydığını düşündürüyor ancak 1666, dönülmez yazan yerden dönerek hikâyeyi başka bir yere sürüklüyor. Tam da Netflix patronlarının istediği yere…
Seyircinin, Sarah Fier’ın kim olduğunu ve kötülüğün asıl kaynağını öğrendikten sonra hala seyredecek bir 40 dakikası var ve bu süreyi sıkılmadan tamamlamak imkânsız. Finalde Shadyside ve Sunnyvale arasındaki sınıfsal çatışmanın kaynağını göstererek, fakir ABD eyaletlerinin zengin eyaletlere olan nefretini işaretlemeden duramamışlar. Hala bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum. Shadyside laneti hikâyeyi yürütmeye tek başına yeterdi.
Korku Sokağı Üçlemesi, Netflix’in yapım zaaflarını her dakikasında taşıyan ama sıcak yaz günlerinde kolayca tüketilebilecek bir filmler serisi. Eğer, yeni nesil seyirciyi referans aldığı işlere yönlendirirse mutluluk kaynağı ancak o işlerin hiçbirindeki etkileyiciliğe sahip değil. Çok bir şey beklemeden izleyin, iyi seyirler.
Murat Tolga Şen – murattolga@gmail.com