Nisan ayı yaklaşırken sinemaseverlerin içinde bir kıpırtı olur. Eğer bir festival müdavimi ya da sinemayı seven biriyseniz bu kıpırtının nedeninin yaklaşan “sinema günleri” olduğunu hemen anlarsınız. Bu ayı, sinemaseverler için “ayların en güzeli” yapan da İstanbul Film Festivalidir.
Öteki Sinema için yazan: Özcan Coşkun
İşte bir Nisan ayı daha kapıya dayandı. Sadece İstanbulluların değil sinemaya gönül vermiş herkesin gönlünde yer etmiş bir etkinliktir bu film festivali. Festival, bu yıl 33. kez sinemaseverlere perdelerini açacak.
Yeni İran sinemasının öncülerinden Söhrap Şehidsales sinema için, “bir güzel yalan” demişti. Bu “güzel yalan”ları sabırsızlıkla bekleyen nice sinefil vardır şimdi. Kim bilir kimler iki hafta sürecek bu sinema şöleni için okulunu kıracak, işini asacak. İki haftalığına sinema gündemini 33. kez düzenlenecek İstanbul Film Festivali işgal edecek.
Hayat meşgalesine düşmüş olan birey için sinema, kendini sorguladığı, “sanatın bir yakarış olduğu”nu kavradığı bir alandır çoğu zaman. Festivalin önemi de dünya sinemasından örneklerle zengin bir sorgu alanı oluşturuyor olmasıdır.
Bugün sinemanın etkilemediği bir kültürden veya toplumdan söz etmek mümkün değil. İnançları, kültürleri ve yaşayışları farklı bireyleri, toplumları birleştiren şeylerin başında sinema geliyor. Modern çağın bir ürünü olan sinema, modern çağda kendince bir yaşam sürdürmenin çabası içinde olan her bireyi etkiliyor kuşkusuz. Sürekli bir kültürel dalgalanmanın olduğu dünyada, etkisini(gücünü) kaybetmeyen alanlardan biridir sinema. İtalyan sinemasının şahı Federico Fellini, “sinema, hayatı anlatmanın kutsal bir biçimidir” demiş. Evet, sinema zamanımızın en iyi hayat anlatıcısı. Bu yıl da festival sayesinde birbirinde farklı hayatları hikaye tadında izleme fırsatımız olacak. İnsanın kendini, başkalarını keşfedeceği iki haftalık sinema yolculuğu… Bilmediğimiz dünyalarda kaybolup, ışıkların yanmasıyla tekrar kendi dünyamıza döneceğimiz iki haftalık bir yolculuk. 200’ü aşkın filmin görücüye çıkacağı festival bize dolu dolu bir yolculuk sunacak gibi.
Tüketmeye alışmış zamane insanının tüketemediği alanlardan biridir sinema. Yine filme doyacağımız bu iki haftalık sürede, sinemaseverler salondan salona koşturacak. Yani keyifli bir koşturmaca bekliyor sinefilleri. Birbirinden farklı ve özel bölümlerin bol olduğu festival, “güzel yalan”larla baş başa kalma olanağı sunuyor. Fellini’ye uyarsak “bir sirk, bir cambazhane, delilerle dolu bir gemide yolculuk” başlamak üzere.
Perdeler üzerinden imgelerin akışını seyretmeye ramak kala, sinefiller için birkaç öneride bulunalım: Yüzüncü yılını kutlayan sinemamızın hatırına, “Türk Klasikleri Yeniden” bölümünden izleyebildiğiniz kadar film izleyin. Bu fırsatı kaçırmayın. Bunun dışında “Dünya Festivallerinden” bölümünden ‘İnce Buz, Kara Kömür’, ‘Kefaret’, ‘İda’, ‘Nükleer Santral’; “Yeni Bir Bakış” bölümünden ‘Paralel Evren’, ‘Kurt Kapıda’; “Mayınlı Bölge” bölümünden ‘Şiddet Güzeli’, ‘Sokak Köpekleri’ ‘Polis Memurunun Karısı” filmlerine rahatlıkla gidilebilir öyküler barındırıyor.