halloween3poster-1Gece bir benzine istasyonuna gizemli birileri tarafından izlendiğini söyleyerek sığınan Harry Grimbridge (Al Berry), Dr. Daniel Challis’in (Tom Atkins) gözetimi altında hastaneye yatırılır. Aynı gece bir başka adam hastaneye girerek önce Harry’i öldürür, sonra intihar eder. Daniel soruşturma sırasında Harry’nin kızı Ellie (Stacey Nelkin) ile tanışır. Ellie ve Daniel, şüphelerini paylaşmaları sonucunda beraber Harry’nin çalıştığı Silver Shamrock isimli oyuncak fabrikasına gitmeye karar verirler. Cadılar Bayramının yaklaşması ile, Silver Shamrock’ın piyasaya sürdüğü yeni maskelerin yoğun reklamları yapılmaktadır. Yerleştikleri motelde yörede bulunanların, fabrika sahibi Conal Cochran (Dan O’Herlihy) gibi İrlandalı göçmenlerden oluştuğunu öğrenirler. Aynı yerde tanıştıkları oyuncak dükkanı sahibi turistler ile beraber fabrikaya girerler…

——

Halloween II’nin (1981) kazandığı iyi gişe başarısına rağmen Michael Myers’i daha fazla sömürmek istemeyen* John Carpenter ve (diğer yazar, aynı zamanda kimi Carpenter filmlerinin yapımcısı olan) Debra Hill seriden farklı bir film çekilmesinde ısrar ederler. Projelerine göre bu film, her yıl yeni bir tanesi gösterime girecek bir tür antoloji serisinin ilki olacak, ayrıca her film ile asıl Halloween öyküsüne uzaktan da olsa bağlanacaktır. Debra Hill’in tanımına göre bu serideki filmler “bıçak” değil, (Halloween III’de de gönderme yapılan Don Siegel’ın Invasion Of The Body Snatchers’ı (1956) gibi) “pod” filmleri olacaktır. Carpenter’ın isteği doğrultusunda öykü ve senaryo için, kendisinin hayranı olduğu, ünlü Quatermass serisinin yaratıcısı Nigel Kneale’e teklif yapılır. Daha çok paranoyaya dayanan psikolojik bir korkunun ağırlıklı olduğu Kneale’in senaryosuna yapımcı Dino De Laurentiis tarafından, daha fazla şiddet ve kan için müdahahe edilir. Her ne kadar konu genel olarak değiştirilmediyse de kanlı-canlı korku filmlerinden hoşlanmayan Kneale hem senaryodan hem de yönetmen Stone’dan memnuniyetsizliğini ifade eder ve projeden isminin çıkarılmasını ister. İsmi filmden çıkarılmadığı için film gösterime girdikten sonra bu yönde dava açar. (Not: John Carpenter, Nigel Kneale’e Prince Of Darkness’da (1987) tekrar saygılarını sunar: Senarist olarak kendi adını değil, Martin Quatermass ismini kullanarak…) Tamamlanan filmin Halloween III ismiyle gösterime girip Michael Myers ile ilgili hiç bir şey içermemesi filmin hayranlarının büyük tepkisini çekerken eleştirmenler de geçer not vermez. Bu yüzden söz konusu film Halloween serilerinin hem en nefret edilen hem de en az gişe yapmış filmi haline gelir. (Film için harcanan 2,5 milyon $’a karşılık gişe de 14 milyon $ fena bir rakam mı? Yoksa bu hesabı yapamadığım için mi bir türlü ekonomist olamadım ben? Bir dakika… Yoksa pozitivist mi demeliydim? Ayrıca, gişe demişken, aynı yıl içinde gösterime giren Friday The 13th Part 3’nin Creepshow’dan çok daha fazla gişe yapmasını nasıl yorumlamalı acaba?) İşin ilginci, filmin senaryosuna dayanılarak hazırlanan, Halloween II’nin de film sonrası kitabını yazmış olan Dennis Etchison’ın Jack Martin takma ismiyle çıkarılan kitabı ise tekrar baskı yapacak şekilde en çok satanlar listesine girer. (Bu filmden uyarlama kitap uygulaması ülkemize bir iki örnek dışında pek uğramış değil. Zaten günümüzde de bu kitaplar yerini pc veya konsol oyunlarına bıraktı sayılır.)

Senaryoda yapılan, Nigel Kneale’in karşı çıktığı değişiklilere gelince. Kişisel görüşüm, kan ve şiddeti amaç olarak görmemekle beraber yerinde ve doğru kullanıldığında etkileyici olduğu yönünde. Bu açıdan, Halloween III, bir metalci (!) ağzıyla söylemeye çalışırsam, kullanılan kan açısından değil ama, cinayetlerin işlenmeleri açısından serinin en “brütal” (bakınız brutal değil!) filmi. (Rob Zombie’nin Halloween’i hariç…) Efektleri yapanların açıklamalarına bakarsanız insanların midelerini kaldıran değil çizgi roman tarzı kara-mizahi bir şiddet kullanılmış. Buna kısmen katılmakla beraber bir kaç sahne de o kadar da rahat yutulmadıklarını söylemeliyim.

halloween3-02

İlk Halloween’in editörü olan yönetmen Tommy Lee Wallace’ın ilk filmi olarak Halloween II olarak planlanmış. Fakat yapımcı baskısı nedeniyle filmi Rick Rosenthal yönetmiş.  Halloween III için ise ilk düşünülen isim Joe Dante (ki filmi o çevirseydi nasıl olurdu, çok merak ediyorum) iken şans bu kez Wallace’a gülmüş. Kişisel izlenimim açısından Wallace’ın yönetim tarzını pek önemli bulmamakla beraber (bakınız: Stephen King’s It (1990), Vampires: Los Muertos (2002), Fright Night II (1988) vb.) bu filmdeki tarzı kesinlikle John Carpenter’ın yüzünü kara çıkartmıyor. Tabii bu durumda Carpenter’ın desteğinin payı büyük.

Filmin müziği Carpenter ile Alan Howarth’ın ortak çalışması. Halloween gibi tamamen synthesizer ile hazırlanan müziğin görevi, nasıl demeli, hani nereden girdiği belli olmayıp en olmadık zamanda dolaptan veya kapı arkasından çıkan kara bir kedi gibi. Yani ani çıkışları nedeniyle gece tek başınıza dinlememenizde fayda var. Cadılar Günü’ne sekiz gün kaladan ititbaren gün sayan, ünlü Londra Köprüsü’nden uyarlanma jingle’ı filmi seyrettikten sonra unutabilirseniz benden size kocaman bir ‘BRAVO!’.

Halloween III’de ilk film Halloween ile ilgili pek çok gönderme mevcut. Örneğin girişteki dijitize balkabağı, kameraya geçirilen maske ile Michael Myers’in maske içinden görüşüne yapılan gönderme, televizyonda gösterilen Halloween filmi gibi… Ama film öylesine tepki çekmiş ki bu tür göndermeleri farkedenler herhalde kendileri ile daha çok dalga geçildiğini sanmışlardır. Sonuçta kazandığı kötü ün, büyük olasılıkla filmin ismi sadece Season Of The Witch olsaydı geçerli olmayacaktı. Hoş, George Romero’nun filmi Season Of The Witch’ten (veya diğer ismiyle Hungry Wives) (1972) alınma da olsa iki film arasında başka ortak bir taraf da yok. Yine ilginçtir, Scorsese’nin Mean Streets (1973) için düşündüğü ilk isim de Season Of The Witch. Romero da ikinci isim kullandığına göre… Paranoyanın tam yeri ve zamanı!.. Şaka bir yana büyük olasılıkla, John Carpenter ve Debra Hill yapımcı baskısından kurtulmak için böyle bir yol seçtiler. (Kişisel çabalarımla ulaştığım bir takım kanıtlar sayesinde artık bu filme daha az tepki duyabilirsiniz. Bkz.: Travian!)

0halloween3cover1gz8Filmin eleştirmenlerden kötü eleştiriler aldığını söylemiştim. Filmle ilgili yapılmış eleştirileri araştırırken (özellikle gösterime girdiği dönemlerdekiler) bazılarında Samhain** dolayısıyla filmdeki İrlandalıların, kötü niyetlerin odağındaki çocukların, bu korkunç projeye başlangıç yaratacak sinyaller nedeniyle televizyonun, şirket sayesinde yayılım ile kapitalizmin (o dönemde çok da karşılaşılmayan kötü finalin de etkisiyle) adı geçiyor. Görece daha sağcı olan sinema yazarları filmi bu taraflarıyla neredeyse herşeyin “antisi” (çocuk karşıtı, İrlanda-karşıtı, seri-üretim-karşıtı vb.) olarak görüp yerden yere vururken (bunu paranoyakça bulmuştum), görece sol tarafta olanlar, hatta kimi tarihçiler tarafından yapılan yorumlarda aynı konulardan dolayı övüldüğüne (ki burada, yandaş medya gereği,  paranoyak kelimesi uçuverdi) rastlamak mümkün. Son on yıldır ise, dvd olarak basılması sayesinde film eski yarattığı kötü ünden uzaklaşmış sayılır. Bununla beraber hala Halloween fanları için bir nefret objesi olduğunu söylemek çok da abartı olmaz. Düşünsenize, hele de bir koleksiyoncu (ya da daha “hip” deyimiyle “koleksiyoner”) iseniz sırf ismi yüzünden filmi almak zorundasınız. Herhalde H2*** tutar ve üçüncüsü de gelir diye düşünüyorum. O zaman Michael Myers fanatikleri neredeyse bir otuz yıl sonra eksikliğini çektikleri H3 yani asıl Halloween III’e kavuşmuş olurlar.

Halloween III: Season Of The Witch, seri içerisinde en çok sevdiğim ikinci film. Filmi ilk seyrettiğimde zaten Halloween serisiyle doğrudan bir alakası olmadığı bildiğim için isim konusunda şikayet etmem mümkün değil. Gerçi bunu bilerek gidip de sinemadan küfrede küfrede çıkmak da ne derece doğru, o da ayrı. Ama yine de bu şekilde bir isim kullanımını savunmam da mümkün değil. Filmi sevmemin altında filmin bolca boşluklarla dolu konusu değil tarzı yatıyor. Başta da dediğim gibi Tommy Lee Wallace ışık kullanımından kamera hareketlerine kadar sağlam bir John Carpenter filmi çekmiş. (Burada “… filmi” derken ne demek istediğimi başka bir filmle açıklayayım: Takashi Miike’nin çektiği David Lynch filmi Gokudô Kyôfu Dai-Gekijô: Gozu (2003) gibi…) Filmin arızalı halini sevmekle beraber hem Nigel Kneale’in asıl senaryosundan çekilmiş halini (göstermeden geren filmlere karşı büyük bir ilgim var) hem de Joe Dante’nin çekmiş olacağı halini (Dante’nin kara mizahına bayılırım) görmek isterdim. Ama afişteki, ilk filmdeki “O’nun eve döndüğü gün” ün esprili bir hali olan “kimsenin eve dönmediği gün” yazısı çıkarılmaması şartı ile…

—–

Kurguya giremeyen silinmiş sahneler:
(Bu kısım aşırı doz parantez kullanımımın önüne bir nebze geçebilmek için)

*: Eserini sahiplenmek dedikleri bu olsa gerek. Ama bu durum serinin sekizinci filme kadar gitmesini, dokuzuncuda Rob Zombie tarafından yeniden revize edilmesini engelleyemedi. ***Hatta onuncu film, yani H2, yine Zombie tarafından şu anda çekiliyor. Yalnız bu sefer ki film görünüşe göre Halloween II’nin yeniden çevirimi değil, Zombie’nin Halloween’inin devamı. Karıştı, değil mi?

Alternatif *: Hill ile Carpenter’ın üçüncü olarak Myers’i canlandırmak istemediklerini söylemiştik. (Evet! Bunun oldukça geri kafalı bir fikir olduğunu kabul etmek zorunda kaldılar.) Myers ikinci filmde ölmüştü değil mi?… Müjde adı-çıkmış-anti-kahramanlara… Size söylüyorum: Kafanız kopabilir, kıyma makinesinden çıkabilir hatta bomba ile patlatılabilirsiniz. Ama üzülmeyin, bu öldürüp ölüp dirilmeden ibaret zor hayat, ya gelişen teknoloji ile yap-boz gibi yeniden “toparlanmanız”, ya klonunuz yaratılmanız ya da “çok ihtiyaç duyulduğu” şekliyle daha şık, daha çekici, daha güncel hatta daha sempatik halinizle (aaaa, küçük Michael meğer rock’çıymış!!!) yeniden doğabilmeniz sayesinde artık daha rahat. Ne mutlu size… (Yeniden doğuş demişken, çoğu yerde bu film için serinin tek doğaüstü içerikli filmi deniliyordu. Bir dakika, Halloween 6: The Curse Of Michael Myers’da (1996) (ya da kolay ulaşılamayan yapımcıların 15 dakikalık daha uzun versiyonu Halloween 666: The Origin Of Michael Myers olarak da bilinen) Michael’ı druid’ler yönetmiyor muydu?)

**Halloween serisinde ismi geçen Samhain, Azizler Günü ile birlikte Halloween yani Cadılar Bayramı’nın ortaya çıkış nedenlerinden. İrlanda ve Gal dilinde Kasım ayı anlamına Samhain (samhuinn, samain) aynı zamanda yazın bitişini de ifade ediyor. Söylentiye göre canlılar dünyası ile ölüler dünyası arasındaki sınırın inceldiği Ekim ayının son üç günü boyunca birer kurbanın verilmesi, Samhain isimli şeytanın dünyaya gelmesini sağlayacak ve bir tür kıyamet kopacaktır. Bu günlerde yapılan törenlerdeki insanların Samhain tarafından farkedilmemesi için de maske takılacaktır.

Travian:
(Bu kısım girdiğim sitelerin yarısında karşıma çıkan Travian isimli online oyun için)

Sinema dergilerinde fotoğrafların altına yapılan yorumlar az biraz güldürse de genel de zorlama gelir bana. Bu ciddi (!) araştırmayı lütfen onlarla bir tutmayınız.

Season Of The Witch’in Halloween ile alakasını gösteren 4 değerli kanıt

1. Bu ateşle oynayan kişi Halloween II’de biricik Michael Myers’i oynayan Dick Warlock.

halloween3-05-michael-myers1

2. Bu sahnede gördüğünüz bayan ilk Halloween filminde öldüğünü sandığımız Annie (Nancy Kyes).

halloween3-041

3. Belgelerin en acısı. İftira edenler utansın.

halloween3-06-halloween

4.  Ne demişler, inanmak görmek değildir. Bu karede yine biricik Laurie Strode’umuz Jamie Lee Curtis var. Hem de hattın diğer ucunda…

halloween3-09-jamie-lee-curtis

Unutmadan: Bu yıl 24 Ekim’den itibaren her gün birer sayı düşerek aşağıdaki şarkıyı söylüyoruz. (Niye İngilizce diye sorarsanız; inançlı arkadaşlarımızı rencide etmemek için…) :

“Eight more days to Halloween, Halloween, Halloween.
Eight more days to Halloween, Silver Shamrock!”

Öteki Sinema için yazan ANIL “A:S:A” SEÇKİN

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

1 Comment Bir yanıt yazın

  1. 2-3 sene evvel tekrar seyrettim bu filmi. İlk olarak çok küçükken seyretmiştim. Hayal meyal hatırlıyordum. Misal yukarıda “Cadılar Günü’ne sekiz gün kaladan ititbaren gün sayan, ünlü Londra Köprüsü’nden uyarlanma jingle’ı filmi seyrettikten sonra unutabilirseniz benden size kocaman bir ‘BRAVO!’” denilmiş, filmi izlerken TV’de Silver Shamrock reklam cingılı dönünce birden ezbere eşlik etmeye başlamıştım. Shramrock malumunuz İrlanda’nın sembolü. İrlanda deyince Kelt mitolojisi, Kelt mitolojisi deyince kazanlar, kazan deyince de cadılar akla geliyor. Ayrıca korku / terör öznesi olarak çocukların kullanılması onca benzer film arasından bana Village of the Damned ve Omen serisini çağrıştırdı.

    Eleştirmen İrlanda mit ve sagalarına girmiş Samhain’dan bile bahsetmiş. Yazacak pek bir şey bırakmamış. Ben de en bariz olanı söyledim. Bu sitede okuduğum (tamam henüz çok az şey okuyabildim) en kapsamlı ve doyurucu eleştirilerden biri olmuş.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Çelik Yumruklar / Real Steel (2011)

Real Steel / Çelik Yumruklar, Transformers rüzgârından nasiplenmeye çalışan Hollywood
blank

Kiltro (2006)

Quentin Tarantino’nun Kill Bill’inin izinden giden Kiltro, Uzakdoğu dövüş filmleri,