Harry Potter and the Chamber of Secrets posterÇılgınlık devam ediyor. Biraz daha ergen, biraz daha karanlık, biraz daha sevgi yüklü ve bolca kahramanlığın olduğu Harry Potter and the Chamber of Secrets / Harry Potter ve Sırlar Odası serinin başarılı filmlerinden biri olarak dikkatleri çekiyor.

Öteki Sinema için yazan: Nuri Şimşek

Harry Potter büyücü olduğunu öğrendikten sonra Hogwarts’ta geçirdiği bir yılın ardından, yaz tatili için Petunia Teyzesinin evine döner. Merdiven altından kurtulmuş kendisine küçük de olsa bir oda verilmiştir. Odasında baykuşu Hedwig ile okulun tekrar açılmasını bekleyen Harry mutsuzdur çünkü yaz boyunca arkadaşlarından hiç mektup almamıştır. Yalnızlığa itildiği muggle dünyasında arkadaşları olmadan kendini biraz daha yalnız hisseden genç büyücü, ev cini Dobby ile tanıştıktan sonra bazı şeyleri daha iyi anlar. Dobby, Harry Potter’ın tehlikede olduğunu ve Hogwarts’a gitmemesi gerektiğini söyler. Arkadaşları Harry’ya mektup yollamıştır fakat Dobby Harry’nin kendisini yalnız hissedip okula gitmekten vazgeçeceğini düşünerek mektupları saklamıştır.

Felsefe Taş’nın yakalamış olduğu başarı sonrasında ikinci filmi de Chris Columbus’un çekeceği kesinleşmişti. Felsefe Taşı, gösterime girdikten sonra tüm zamanların en çok hasılat yapan ikinci filmi oldu ve üç kez Akademi Ödülü’ne, aralarında Yılın En İyi İngiliz Filmi de dahil olmak üzere yedi kez de prestijli BAFTA (İngiliz Film ve Televizyon Sanatları Akademisi) Ödülü’ne aday gösterildi.Öyle ki ilk film gösterime girdikten 3 gün sonra, ekip ikinci filmin çekimlerine başlamıştır. Filmin yapımcısı David Heyman filmle ilgili yaptığı açıklamada: “Gerçekten de işimiz zordu. Fakat bir konuda oldukça şanslıydık. Zira ilk filmde edindiğimiz tecrübe ve ikinci filmde de aynı yapım ekibiyle çalışmamız bizim için büyük bir avantajdı.” demiştir. Yönetmen Chris Columbus ise “Hiçbirimizin oturup da ilk filmin ne kadar başarılı olduğunu düşünmeye vakti yoktu ki bence bu herkes için, özellikle çocuklar için, iyi oldu. O noktada, çekim ekibi ve filmde rol alan oyuncular tıpkı büyük bir aile gibi olmuştu. Tüm o heyecanın hız kaybetmeden paylaşılması “Sırlar Odası” adlı filmin başarısına da yansıdı.” diyerek filmle ilgili düşüncelerini dile getirmiştir.

İlk filmin belki de tek problemi; üzerindeki ‘atmosferi tanıtma’ sorumluluğuydu. Karakterler, mekanlar, kurallar ve sihirleri öğrendiğimiz ilk filmin aksine Sırlar Odası konuya doğrudan giriyor. Yavaş yavaş karanlığın biraz daha net hissedildiği dönemde artık tek odağımız Harry oluyor. Karakterleri canlandıran oyuncuların da kendilerine biraz daha güvenmeleriyle birlikte çıtasını daha yukarıya çekmeyi başarıyor Harry Potter ve Sırlar Odası.

Harry Potter and the Chamber of Secrets 1

Harry’nin hiç sahip olamadığı aile örneğini Weasley’lerde görüyoruz. Ron ve ikiz abileri George ve Fred babalarının uçan arabalarıyla Harry’yi Dursley’lerin evinden kaçırarak kendi evlerine getirirler. Hayatı boyunca muggle’lar ile yaşayan Harry için çok farklı bir deneyimdir bu. Ev işlerinin büyüyle yapılması, kendi kendini ören kazaklar ve ailenin/evin sıcak yapısı Harry’yi çok etkiler. Weasley’lerin ekonomik durumlarının kötülüğü hiç bir zaman rahatsızlık vermemiştir, çünkü mutlu olmak için ihtiyaç duydukları her şeye sahiptirler Harry’nin gözünde.

Sırlar Odası’nı izledikten sonra akıllarda kalan en önemli şey uçan araba olsa gerek. Peron 9 3/4’teki kapıdan geçemeyip Hogwarts’a arabayla gitmeye karar veren Harry ve Ron’un araba içindeki görüntüleri uzun süre hafızalardan çıkmamıştır. Filmin ilerleyen bölümlerinde de karakterlerimizin yine hayatını kurtaracak olan kahraman araba sinema tarihinin önemli arabalarından biri olarak zihinlerimizde yer etmiştir. O sevimli araba ile ilgili ilginç bir bilgi ise aracın İstanbul’daki Rahmi Koç Müzesi’nde sergilendiğidir. Görmek isteyenler gidip görebilirler.

Harry Potter ve Sırlar Odası tarafların biraz daha keskinleştiği, hep keskin olan tarafların daha aktif hale geldiği bir bölüm. Karakterlerini iyi-kötü olarak konumlandırmış bir hikayede büyücüler arasındaki sınıf ayrımını görmemiz önemliydi. Hem zengin hem de safkan büyücü olan Malfoy’ların Weasley’leri fakirlikleri yüzünden ezmesi ve büyücü milliyetçiliği yaparak kanında muggle kanı taşıyanlara “bulanık” diye hakaret etmeleri salt kötü olduklarını bizlere bir kez daha gösterdiğinden ötürü önemlidir. Malfoy ailesinin ilk iki filmde gördüğümüz üyeleri Lucius ve Draco Malfoy’u canlandıran oyuncuların tiplerinin iticiliği, karakterlerden daha kolay nefret etme konusunda işimizi oldukça kolaylaştırmıştır.

Serinin en sempatik karakteri Hagrid bu filmde biraz daha ön plana çıkıyor. Harry, Ron ve Hermione için her zaman bir yol gösterici olan bu yarı dev için, grubun adı konmamış dördüncü parçası diyebiliriz. 1950 doğumlu İskoç oyuncu Robbie Coltrane’nin can verdiği Hagrid’in iftiralar yüzünden gönderildiği Azkaban’dan dönüşünde Büyük Salona girişiyle kopan alkış tufanı benim bile tüylerimin ürpermesine sebep olmuştur.

Harry Potter and the Chamber of Secrets 2

Sırlar Odası’nı serinin kilit noktalarından biri haline getiren durum ilk filme göre korku ve gerilim ögelerine daha çok sahip olması ve Lord Voldemort ile ilgili yeni bilgiler edindiğimiz kısımlardır. Voldemort’un Hogwarts’ta okuduğu yıllardaki haliyle karşılaştığımız ve ileride bizler için çok daha büyük önem kazanacak olan “hortkuluk”lar ile ilgili ilk bilgileri aldığımız bölüm olarak dikkat çekiyor Sırlar Odası. Serinin başarısı için kilit bir role sahip olan bu bölüm, Tom Riddle’ı canlandıran Christian Coulson’ın rolünün altından başarıyla kalkması sayesinde güzel bir şekilde seyirciye aktarılabilmiş. Bütün büyücülerin korktuğu, cani bir büyücünün gençliğini oynamak ve kendini fanatik okur kitlesine beğendirebilmek her baba yiğidin harcı değil sonuçta. Harry, Dumbledore’a olan inancı, şansı, arkadaşları ve cesareti sayesinde bir kez daha kötülük karşısında zafer kazanmayı beceriyor. Yıllar önce Salazar Slytherin’in yaptığı Sırlar Odası’nda kötülüğün tekrar beden bulması için Ron’un kardeşi Ginny’den faydalanan Voldemort, Harry Potter tarafından engelleniyor. Gözlerine bakanın o an öldüğü dev yılan “Basilisk”in okulda dolaşıp ölüm tehdidi oluşturması, duvarlara kanla yazılan yazılar, duvarların içinden gelen sesler ve taşlaşan canlılar filmin temel gerilim hissini oluşturan noktalar olarak dikkat çekerken Harry’nin karakter gelişimini de filmin tamamında hissetmek mümkün. Karşılaştığı her problemi çözebilen Harry şu an için kötülüğe karşı sadece bir çatışma kazandı, gerçek savaş ise daha başlamadı.

Kitabın kendisi zaten duygusal bir tonda ilerlediği için filmi böyle bir ithamla yargılamamız yanlış olur. İlk filmde Felsefe Taşı’nın Harry’nin cebinde belirmesi, ikinci filmde seçmen şapkanın içinden Gryffindor Kılıcı’nın çıkması gibi beklenmedik avantajlar sayesinde mücadelelerini kazanan Potter’ın iyilik için dövüşüyor olmasını bunlara sebep olarak gösterip üzerinde çok durmuyorum.

İlk kitabın/filmin ardından olaylara biraz daha hakim olmaya başlamış, kendisini daha iyi tanıyan bir Harry Potter var karşımızda. Serinin en büyük geyiklerinden biri haline gelmiş “filmin kasvetli-karanlık yapısı” için söyleyebileceğim tek söz her şeyin daha yeni başlıyor olduğudur. Zihinlerdeki imgeyi perdeye yansıtma konusunda büyük iş başarmış olan yönetmen Columbus serinin diğer bölümlerde yer almasa da açtığı yol seri için çok önemli bir konumda bulunmaktadır. İlerleyen bölümlerde yaşanan olayları daha iyi çözümleyebilmek adına kesinlikle dikkatle izlenmesi gereken bir film olduğunu söyleyebilirim Harry Potter ve Sırlar Odası’nın.

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Baron Against the Demons (2006)

İspanya yapımı The Baron Against the Demons keşfedilmesi gereken bir
blank

Sancılı Bir Büyüme Hikâyesi: Thelma (2017)

Thelma tıpkı diğer Joachim Trier filmleri gibi “kontrolü yitirmek” üzerine