1976 yapımı Hınç, usta yönetmen Natuk Baytan’ın yönetip başrollerde Cüneyt Arkın, Yavuz Selekman, Suna Selen, Şükriye Atav ve yeşilçamın dayak yiyen dublörlerinin geçit yaptığı bir polisiye.

blankKemal(C.Arkın) ananelerine bağlı halkçı bir polistir. Özellikle uyuşturucu kaçakçılarından, kadın pazarlamacılarından nefret eder. Ona göre kadın pazarlamak adam öldürmekten bile daha pis bir suçtur. Kemal’in kız kardeşi ise modernleşen dünyaya ayak uydurmaya çalışan, kanı kaynayan bir güzeldir. Kemal ona annesinin dizinin dibinde oturmasını söylese de kız onu dinlemez ve bir gün sevgilisi sandığı adamın tuzağına düşer. Kemal yine bir uyuşturucu satıcısı, pezevenk peşinde koşarken “sen kendini namuslu sanıyorsun ama kardeşin şu an o orgy senin bu orgy benim tadında kucaktan kucağa dolaşıyor” şeklinde bir mesaj alır. Zaten şiddetini kontrol edemeyen Kemal kardeşinin olduğu adrese dalarak önüne geleni döver. Kardeşini bir mafya elemanı ile sevişirken görmesi ise kontağı attıran son görsel olur ve kendinden geçer. Kendine geldiğinde kardeşini camdan atarak öldürmüş, mafyanın yüzü tanınmayacak hale getirmiş, kendisi de hapse düşmüştür.

Hapiste yakaladığı mafya babalarının eline düşen Kemal öfkesini bir süre kontrol etse de yine patlar ve koğuşu yerle bir ederek hücreye atılır. İçeride yattığı dönemde anne babasının yüzüne bakamayan Kemal dışarı çıkınca da ailesinden uzak durur ve eski bir dostunun yardımı ile bir iş yerine girer.

blankAncak bu iş yeri aslında koğuş arkadaşı mafya babasının elindedir ve kendisine bir oyun oynanmak için plan yapılmıştır. Burada tanıştığı temiz süt emmiş bir arkadaşı ve ailesi de bu intikama karışınca Kemal için adalet dağıtma dönemi de başlayacaktır.

Natuk Baytan’ın Cüneyt Arkın’ın tarihi filmlerini ve Kemal Sunal’ın en iyi dönemindeki tüm absürt komedileri çeken ve yapımcılığını yapan kişi olarak tanısak da Hınç yönetmenin filmografisinde çok farklı bir yerde duruyor. Türk sineması içinde de örneği görülemeyecek yenilikçi bir intikam filmi.

Hınç’ı Hınç yapan en önemli etken tabii ki Baytan’ın ilginç kamera hareketleri ve Cüneyt Arkın’ın karanlık yanını ortaya koymadaki başarısı. Cüneyt Arkın’ın bıyık bıraktığı ender filmlerden biri olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim. Arkın’ın sinematografisindeki dörtyüzü aşkın filminden Dünyayı Kurtaran Adamı bir kenara koyacak olursak en farklı işi diyebilirim.

Film bir yandan sosyal mesaj kaygılı dialogları ile tam sıkmaya başlarken ardından patlattığı uzun aksiyon sahneleri ile göz dolduruyor. Özellikle üç büyük aksiyon sahnesi var. Birincisi motosiklet çetesinin Kemal’e saldırdığı bölüm ki diğerlerine göre daha kısa ama yine de güzel. Burdaki kameranın motosiklet üstüne montajlanması ikinci büyük aksiyon sahnesi olan mafyanın Kemal’i oyuna getirip peşine polis arabası taktığı kaçma kovalamaca sahnesinde de aynen uygulanıyor. Türk filmlerinde görmediğim Amerikan polisiyelerinde sıkça kullanılan uzun bir araç takip sahnesi ile Natuk Baytar sınırlarını denemeye devam etmiş.

Ancak asıl bomba etkisi ise son otuz dakikada veriliyor. Artık Kemal’in iplerini tamamen salarak önce kardeşini öldürmesine vesile olan mafya elemanına daha sonra iş yerinde arkadaşının ölümüne neden olanlara ve en son da asıl büyük mafya babasına karşı verdiği mücadeleyi izliyoruz. Asıl Hınç da bu son otuz dakikada alınıyor.

Özellikle bu otuz dakikayı filmden ayrı değerlendirmek lazım. Ölüm kurgularını en beğendiğim filmlerden olan Omen’deki ölüm sahnelerinden bile daha kanlı, daha düşünülmüş ilginç öldürme senaryoları ardı ardına gelirken, Kemal’in her olay yerine gitmeden suçluları arayıp “Ben Kemal… geliyorum” diyerek psikolojik savaşı baştan kazanması, Her ölümden sonra bıyıklarını bürmesi, Kendisine ayak öptürenlere tek tek öldürmeden önce ayağını öptürmesi hatta Hıncını alamayarak “ayaklarımı öp, yala!” diyerek düşmanını küçük düşürmesi gibi pek sinemamızda rastlanmayan tekrarlara giderek karakter yaratma süreci oldukça iyi işlemiş.

Sonuç olarak Hınç günümüz polisiyeleriyle bile aşık atabilecek çok farklı, düşündürücü, hakkettiği yere gelmemiş bir intikam şöleni. Dünya sineması için bile örneğine az rastlanacak iyi bir aksiyon denemesi.

blank

Masis Üşenmez

1979 İstanbul doğumlu yazar ilk sinema deneyimini Superman ve Star Wars’la yaşayıp kendini çizgi roman ve bilim kurgu dünyasına atar. 2006 yılında "Öteki Sinema" kadrosuna katılır ve sitenin gelişiminde önemli rol üstlenir. Halen Öteki Sinema'da editörlük ve Cinedergi'de yazarlık yapmaktadır.

11 Comments Leave a Reply

  1. Oha Masis! Istanbula doner donmez hemen izlicem bunu! : )
    Ballandira ballandira super yazmisin.

  2. Can, sağda solda arama… Yazının altındaki video penceresinden filmin tamamını izleyebilirsin. Bu filmleri DVD olarak basmamalarına inat artık bulabildiğimiz takdirde 32 kısım tekmili birden koyacağız siteye…

  3. Filmin kendisinin bu tanıtım yazısı kadar keyifli olacağını zannetmiyorum.

  4. Sanırım bu filmi ilk olarak 2002 senesinde izlemiştim ve çok beğenmiştim. Daha sonra zar zor bulup bir daha seyrettim ve yine aynı zevki aldım. Bu yazıdan sonra ilk fırsatta yine seyretmek istiyorum…

  5. Gelen tepkilere çok sevindim. Daha nice filmler var keşfedilmeyi bekleyen. Can ben cinemageddon’daki turkmax ripi ile izledim kalite iyiydi de arada sağdan soldan reklam giriyor.

  6. Bu zevkli Yeşilçam sohbetini devam ettirebilmek için ben de bir şeyler yazayım.

    Cüneyt Arkın’ın aynı dönemde hem Hınç gibi muhafazakar filmler hem de Maden gibi sol sinema örneklerinde oynamış olması hayli ilginç… Sol ve sağın kendi yönlerine çok fazla kaymadan halkçı, milliyetçi bir eksende kesiştiği zamanlardan ilginç örnekler bunlar…

    Hınç yapı itibariyle aşırı ahlakçı ve gelenekçi bir film. Komiserimiz genelevinde bastığı bir kıza “neden kaçtın?” sorusuna aldığı “başlık parası yüzünden, beni yaşlı bir admaa sattı babam” cevabı üzerine “al bu parayı köyüne dön. Bin adama satılmaktansa bir adama satılmak iyidir!” diyebiliyor. Aynı ahlak duygularıyla hareket eden yeni bir Türk macera sinemasının çok fazla bilet satacağını düşünüyorum ama henüz bunu keşfedebilmiş bir yönetmen yok.

    Fakat her şey bir yana tamamen ilkel tetikleyicilerle seyirciyi duygusallaştıran bu tür Yeşilçam örneklerine bayılıyorum. Cüneyt Arkın’ın asıl karizması da bu tür filmlerde iyice ortaya çıkıyor.

    Ayrıca fimde komiserin kız kardeşinin kanına giren mafyöz tipi oynayan Cem Erman geçenlerde vefat etti. Allah rahmet eylesin.

  7. önemli olan bu filmlerde ki ruhu anlayabilmek,anlamlandırabilmek.kimbilir hâla birileri arkadaşının açık penceresinden replikleri yazdığı kağıdı taşa sarıp odasına atıyordur..
    Eleman-patron kemal geliyormuş..silahsızmış..
    Patron-aptallar..hâlâ anlamadınız mı?onun silahı yüreğindeki hınç..intikam duygusu..

  8. Filmi izledim.Ancak buradaki linkin son yarım saati bozuk görüntü. Kalanı youtube’da bularak izledim.Öldürme sahneleri orjinal ancak yalnız bu kadar. Filmin teknik anlamda ışık..vb hataları çok.

  9. Cüneyt Arkın’ın en örnek filmlerinden bir tanesi.Tam bir külti milyoner filmi çünkü filmin ilk sahnesinde cüneyt arkın dikkat ederseniz zengin fakir insan arasında namus dersi veriyor.Evet filmin teknik anlamda ışık hataları çok kötü.Bi tv kanalında yayınlanıyor renkler bozuk.TNT’de oynuyor renkler çok düzgün.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

An Elephant Sitting Still / Öylece Oturan Bir Fil (2018)

An Elephant Sitting Still, mizantropi ve sinizmle örülmüş, ölüm kadar
blank

Possession (1981)

Possession (1981), sürrealden sembolizme çeşitli sanat akımları arasında usulca kayarak