Son yıllarda abartılı kahramanlık hikayelerinin anlatılması ve tarihin gözümüzün içine baka baka değiştirilmesi konusunda Hollywood’u irdelemek ve birkaç örnekle ele almak gerektiğine inanıyorum. Bu yazımda aslında kitaba konu olacak bir konuyu biraz genel hatlariyla ele alip belkide daha geniş yazılara bir yol açmak istedim o yüzden popüler açıdan ve filmlerdeki bazı detayları ele alacağım yoksa bu konu bence oldukça derin bir konu. Her seferinde ayar çeken propagandasını istediği gibi yapan bir sinemaya hepimizin edeceği bir çift söz vardır, ancak ben biraz da mesleki kaygılardan dolayı tarihi filmler ve bu fimlerde yapılan değiştirilmelerden aşırı rahatsızım. O yüzden birkaç örneğe sizlerle birlikte bakalım istedim.
Hollywood’dan beslenen ve onu çokça taklit eden Yeşilçam ve tarihi filmlerin hikayesi seyirci için hep farklı bir yerdedir aslında ama nedense bizdeki tarihi filmlerin seyircisi biraz da milliyetçilikle konuya baktığı için bazı klişeleri görmek istemez. Türk insanı Hz Musa‘nın nehire bırakılma hikayesinin bir kaç yönüyle Battalgazi gibi kahramanların filmlerine aktarılmasını ya görmek istemez, ya da bilmiyordur bile. Aslına bakarsanız sinema tarihimizde tarihi gerçeklerle örtüşen tarihi film sayısı azdır. Zaten bu gibi filmlerin ana bir sorunu vardır: inandırıcılık. Ama bu konuda ben suçu hemen büyük abisi Hollywood’a atacağım, yağma yok. Zaten Hollywood yapımlarının göklere çıkartıldığı, onlarca uyarlama filmi çekilen sinemamızda, bazı gerçekler çıplak ama görünmezdir.
Tarihin propaganda aracı olarak kullanıldığı Hollywood’un yaptıklarına bir kaç örnekle bakalım isterseniz: Aslında bana soracaksanız, Amerika özellikle 1930’dan beri dünya tarihini Hollywood aracılığı ile yeniden yazmaktadır ama buna kendi topraklarından başlar. Orta doğu ve asyaya gittiğinde ise Amerikan babayiğitlerinin herkese ukalalık yaptığı ve kafasına göre istediğini terörist ilan edebildiği, önüne geleni öldürebildiği propaganda sinemasının yanı sıra belli dönemlerde üzerine yoğunlaştığı kovboylar, gangster filmleri gibi bazı konular vardır. Ama talibanlar, rambo filmlerinde kahraman dost olabilir de…
Yine de bu yeni kıtanın yeni sahiplerinin farklı tarih okuyuşu veya ve aslında yaptıkları tarihi hataların gözümüze sokulduğu pek çok film izlemiştim ama Brad Pitt’e Aşil’i oynattıkları için, Truva atının içerisinde Truva kentine sokabilecek kadar saçmalayabilmelerini tahmin edememiştim. Bence yoruma veya pollyannacılığa gerek yok veya “abi adamlar da hikayeyi böyle görmüş, yorumlamış” teslimciliğine ve korkaklığına girmeden ele alınması çok acayip bir durumdur bu. Tarihi farklı yorumlayabilirsiniz, belki bazı değişiklikler yapılır, bir romanı uyarlarken bu kadar rahat değiştirebilmek hamburger kafa bir nesil için sorun yaratmayabilir ama cehalete tepkisizlik cahil olmaktan daha feci bir durum değil midir?
Kovboy filmleri ile başlayarak kafa derisi yüzme hikayesini Kızılderililerin işi gibi gösteren bir durum bu. O filmler bir neslin öyle içine işlemiştir ki bugün derdimizi anlatamayız. John Wayne’i sevmeme sebebim Kızılderilileri öldüren bu Amerikan kahramanının bir soykırımı meşrulaştırma çabasıdır ki Kızılderilileri vahşi gösteren bu filmler ile oyunlarımıza bile onları kötü adam olarak sokabilmiştir. Neyse ki birkaç film zaman içerisinde buna tepki koyabilmiş, Küçük Dev Adam gibi filmler gerçekleri ortaya serebilmiştir ama bizde bizans hep kahpedir hadi oradan gene yırtıverirler.
Aslında nazilere ve faşistlere en ufak bir sempatim olmamasına rağmen 2. Dünya Savaşı filmlerinde işkence yapanın sadece Almanlar olduğunu gösterip savaşı kazananların birer melek olduğunu parlatan da yine Hollywood’dur. İşte bu, tarihe ayar çekmektir. Çok sevdiğim filmler olmalarına ve sevdiğim oyunculardan oluşan geniş kadrolu filmler olmalarına rağmen savaşı Sovyetlerin, Japonların, Almanların, Çeklerin, hatta ve hatta Çinlilerin açısından izlemek ilginç olabilir. Bizlere sunulan bu tarihi çelişkilerin önüne nasıl geçebiliriz? 2. Dünya Savaşı sırasında Alman askerine işkence yapan Amerikan askerini kaç filmde gördünüz?
Hadi o yakın tarih, pekiii Antik Yunan olarak değerlendirilen mitolojik filmlerin pek çoğunun konusunun Anadolu’da geçmesine rağmen bunun anglosakson bir bakış ile bizlere öğretilmesinden kaçımız rahatsız olmuyordur? Truva filminin reklam kampanyası Atina üzerine yapılmıştı mesela… Gladyatör filmini izleyen birisinin Roma tarihini Dallas dizisi tadında izlemesi kaçımızı rahatsız etmedi veya bütün görsel şölenine karşın 300‘de yer alan doğulu tasvirini sevdiniz mi?
Oryantalizm mi dediniz? İlgiyle yeni James Bond filmini bekliyorum
En tehlikeli propaganda aracı olan sinema tarafından yanlış yönlendirilmemeniz için izlediğiniz her Hollywood filminden sonra, o tarihi konu ile ilgili bir tarihi kitap okumanızı öneriyorum. Dünya tarihini deformasyona uğratan Hollywood’a karşı gerçek bilgiye her zaman ulaşabilmemiz dileğiyle…
Ben sinema tarihini bilmem. Benim sinema tarihim TRT’de izlediğim cinemascop filkmlerle başlar. İlk sinemaya gidişim üniversite 2.sınıftaydı ve bir Türk filmi olan “Kelebekler Sonsuza Uçar”dır. O filmin başında Jim Carry’nin Maske ve Kevin Kostnerli Bodyguard filimlerinin fragmanları etkisyle sinemaya izleyici olarak başladım. Eşkiya son Türk filmine para verişim ve izleyişimdi. Sonrasında defalarca sinemaya giderek; filim cd’i alarak ve daha sonra sa download ederek de filim izledim. Benim bu konudaki deneyimim böyle. Buna rağmen bir sinema eleştirmenini cok beğendiğim ve İMDB puanı da iyi olan bu üç filmi niçin olumsuz eleştirdiğini anlamıyorum. Gerek Gladyatör gerek Truva muhteşem filimlerdi. İki filmin de masalsı tarafı yoktu. Gayet olabilir bir hayatı film olarak çekmişlerdi. 300’deki anlatım ise Antik Yunan Tragedya’sı tadındaydı. Lakin izleyenlere güzel mesajlar veriyordu. Oyunculuk ve yönetmenlik üç filimde de üst düzeydi. Merak ettiğim yazarın bizim göremediğimiz neleri görüp bunu eleştirmiş. Cahil birisi olarak bana öğretirse sevinirim.
Tarih filmleri anlattıkları dönemle ilgili abartıya kaçabilirler, stilize edebilirler beğenmeye biliriz ama kabul edebiliriz…
Ancak bir tarihi film anlattığı hikayeyi değiştiremez. Ilyada destanında Aşil topuğundan vurulup öldürülür bu destanın en can alıcı noktasıdır… O sizin çok beğendiğiniz saçma filmde ise Aşil Truva atı içerisinde şehre giriyor…
Bu sizi rahatsız etmiyorsa ben ne yazsam boş…