Dario Argento
The Guardian, 15 Mayıs 2009 Cuma
Diyalog kötü, betimleme iyi… Charles Bronson ve Henry Fonda, Once Upon a Time in the West.
Fotoğraf: Allstar / Cinetext / Paramount
Eleştiri yazmaya çok gençken henüz okuldayken başladım. Sergio Leone’nin adını ilk olarak A Fistful of Dollars filmini izlediğimde duydum. Harika bir film olduğunu gördüm ama diğer eleştirmenlere göre hiçbir şeydi. Sergio’yu İtalya’da anlamıyorlar, onu hiç sevmediler. Onu çok sonraları, son filmini çektikten sonra anlamaya başladılar ama çok geç kalmışlardı. Diğer ülkeler onu anlamışlardı, Fransızlar anladı mesela ama İtalyan eleştirmenler Fransızların delirmiş olduğunu düşünür.
O zamanlar ben ufacık bir ses idim ama beni duydu ve birkaç kez yazıştık. 1967’de aşırı sol bir gazete olan Paesa Sera için film eleştirileri yazıyordum. Sonra benden Once Upon a Time in the West filminin senaryosunu yazmamı istedi. İnanılmazdı. Daha önce herhangi bir senaryo yazmamıştım ama Leone çok zekiydi ve devamlı yeni bir şeyler denerdi. Yeni bir ruh eklemek istiyordu ki ilk filmimde ben de aynısını yaptım, The Bird With the Crystal Plumage filminde Vittorio Storaro’yu kullandım. İlk defa bu kadar zor bir iş ile uğraşmıştı.
Senaryo üzerinde evde Bernardo Bertolucci ile birlikte çalışmaya başladım. Elimizde Sergio’nun bir fikri dışında hiçbir şey yoktu: İlk defa bir kadını başrolde oynatmak istiyordu. Ben kendi başıma bir şeyler yazıyordum, Bernardo kendi başına bir şeyler yazıyordu, sonra beraber yazıyorduk. Haftada bir Sergio nasıl gittiğine bakmak için uğruyor, fikirlerini söylüyordu. Fikir üretmek konusunda inanılmazdı. Bir yönetmenin daima bir şekilde senaryoya müdahil olması gerekliliğinin farkına varmamı sağladı.
Sergio sadece tartışırdı, yazmazdı. Her şeyi çok teknik olarak tarif ederdi: Önce bu çekim yapılır, sonra kamera yukarı çıkar, sonra içeri girer, vesaire. Filmler iki kişinin konuşmasından ibaret değildir, o tiyatrodur. Film kameradır. Sergio bir senaryo hakkında iki dakikada kararını verebilirdi, senaryoyu şöyle bir karıştırırdı ve eğer çok fazla diyalog gördüyse iyi değildi, eğer çok fazla betimleme varsa o zaman ilgi çekiciydi. Bu ondan öğrendiğim bir şeydir.
Bernardo ve ben üç dört ay içinde birçok filmi inceledik. Başrolünde kadınların olduğu Johnny Guitar gibi filmler önemliydi. Ama bir senaryo üzerinde çalışmıyorduk, elimizde sadece bir tretman vardı. Çok uzundu, her yere gidebilecek kadar özgürdü, bir sürü fikir, hayal ve betimleme ile doluydu. Bir sürü fantezi ile doluydu. Daha sonra Sergio ve Sergio Donati elimizdeki işi bir senaryoya dönüştürdüler.
Filmi sinemada seyirciler ile beraber izledim ki bence filmler daima bu şekilde izlenmelidir. Film bizim tretmanımızı andırıyordu ama Sergio harika şeyler eklemişti.
Filmler için senaryo yazmaya devam ettim ve birkaç sene sonra The Bird With the Crystal Plumage’i yazdım. Yönetmeyi planlamamıştım ama sonra kendi kendime düşündüm: “Belki de yönetebilirim.” Bernardo ile onun evinde buluştuğumu hatırlıyorum. The Conformist’in senaryosunu yeni bitirmişti. Benim senaryom da yanımdaydı, o benim senaryomu okudu, ben de onunkini; ikimiz de birbirimizin senaryosunu beğendik ve birbirimize iyi şanslar diledik.
Once Upon a Time in the West İtalya’da vizyona girdiğinde aynı A Fistful of Dollars’ta olduğu gibi oldu: Eleştirmenlere göre film hiçbir şeydi. Buna inanamadım. Ama seyirci filmi sevdi, hatta çıldırdı. Sergio büyük yönetmen olmayı başardı. Bu film bundan daha iyi olamazdı, bu filmden sonra western filmleri bitti. O kadar nostaljik bir filmdir ki. Çok hüzünlü bir film. Yavaşlığına hayranım. Ne kadar müthiş bir film. Her zaman aramızda olacak.
Dario Argento’nun Phelim O’Neill ile konuşmasından.
Öteki Sinema için çeviren: Murat Kızılca
Çok yavaş tempolu bir film. O döneme göre western filmlerinin kült örneklerinden ikincisi. (ilki tabi ki Il buono Il britto İl cattivo) Jason Robardsın performansı harika. Cardinale de iyi. Senaryoda Dario ve Bernardonun olmasına şaşırmıştım. 1967de ikisi de çok popüler değildi.
Bir Western Destanı hakkında harika bir bilgi. Açıkçası, filmin yavaş olması aynı zamanda bir sonraki an için bir merak duygusu oluşturmuştur bende. Kameranın kullanımı ve müziğin onunla olan uyumu filmi gözümde görkemli kılmıştır. Zaten Leone, sinema yoluyla bir opera sergilemiş gibidir.
çok güzel bir yazı olmuş.