Seni İstiyorum…

“I Want You” aslında 1986’da bir şarkı olarak doğdu. İngiliz müzisyen Elvis Costello’nun tutkulu bir aşkı anlattığı bu şarkısı, bir sevgiliye yazılabilecek en iyi “şey”lerden biri. Sadece bir şarkı demek de haksızlık olur I Want You için. Bir şiir, bir film, bir şarkı, bir mektup, bir hikaye ya da bir cümle… O nedenle bir “şey” I Want You, nasıl okunduğuna bağlı olan. İsmini ve ilhamını verdiği film ise, Michael Winterbottom’a emanet.

Öteki Sinema için yazan: Gülnur Karakaş Tandoğan

Original Cinema Quad Poster - Movie Film Posters

Film, konu olarak bakıldığında klasik bir aşk hikayesi görünümünde. 9 yıl önce işlediği bir cinayetten ötürü hapse giren Martin (Alessandro Nivola), büyük bir tutkuyla sevdiği eski sevgilisi Helen’e (Rachel Weisz) tekrar kavuşabilmek için kasabasına geri döner. Ancak Helen, Martin’den kaçmayı ve saklanmayı tercih etmektedir… Uyuşturucu bağımlısı, sicili bozuk eski sevgilinin musallat olması şeklinde de özetleyebileceğimiz bu film, sadece konuya bakarak film seçen ve değerlendiren sinemaseverlere de unutamayacakları bir tokat atıyor. Yan karakterler ve hikayeler, özellikle de sinematografisiyle çok özel bir film I Want You.

Uyandım ve ikimizden biri ağlıyordu…

I woke up and one of us was crying…

Yan karakter demişken, lafın gelişi aslında. Örneğin, Helen’e saf bir “sevgi” besleyen Yugoslav göçmeni Honda (Luka Petrusic), filmin en kilit karakterlerinden birisi. Annesinin intiharına şahit olan ve bu olaydan sonra çevresiyle iletişim kurarken konuşmamayı tercih eden, ergenliğinin baharındaki Honda, sesleri ve konuşmaları habersizce kaydederek “an”ı tekrar tekrar yaşamak isteyen bir çocuk. Annesine duyduğu özlem, yalnızlığını daha da derinleştirirken Helen’i bir cankurtaran olarak görüp sorgulamadan peşinden gitmesi, Honda’nın filmin en can acıtıcı ve aynı zamanda en günahsız karakteri olarak değerlendirilmesine neden oluyor.

Yalnız olan bir tek Honda değil. Honda’nın barlarda şarkı söyleyen ablası Smokey’de (Labina Mitevska), her gece yatağına aldığı erkeklerin kendisine yetmeyeceğini biliyor. Onun tutunabileceği bir Helen’i de yok üstelik. Ama buna rağmen sakinlik, tek çaresi. Seks ise tek sığınağı.

I Want You 02

Korkarım, nerede duracağımı bilmeyeceğim…

I’m afraid I won’t know where to stop…

Saplantılı, tutkulu, obsesif, takıntılı… Martin aşık, Martin unutamıyor, Martin beceremiyor… Yeterince zarar görmemişçesine Helen’in peşini bir türlü bırakamaması aşkın, adamı naifleştiren etkisini işaret ediyor. Saplanıp kaldığı Helen’i “I Want You” ile kutsuyor. Şarkıyla sevişiyor, O’nu ölesiye istiyor.

Helen’i canlandıran Rachel Weisz ise, bu filmde kariyerinin başlarında olmasına rağmen ne kadar sağlam bir oyuncu olduğunu belli ediyor. Helen gibi, korkuları ve arzuları arasında gidip gelen çözümlenmesi zor bir karakteri hakkıyla canlandırdığı söylenebilir. Ve hatta daha da ileri giderek, filmin en iyisi olduğu bile ileri sürülebilir. Bakışlarındaki donukluk örneğin, Helen’e çok yakışıyor. Oyunculuk zekası denen olgunun gerekliliğini ve güzelliğini Weisz, mütevazi biçimde hatırlatıyor.

Senin için ağladığımı söylemekten utanmıyorum…

I’m not ashamed to say I cried for you…

İngiltere ile özdeştir çoğu zaman İngiliz filmleri. O güneşsiz iklim, filmlerinde de baskındır. I Want You’nun çekildiği mekanın soğukluğu ve elbette ki renkleri, bu düşünceyi destekleyecek nitelikte. Filmin görüntü yönetimine ayrı bir parantez açmak gerekli. Daha çok “Üç Renk: Mavi” ile tanınan ve bu ününü “Black Hawk Down”la pekiştiren görüntü yönetmeni Slawomir Idziak, I Want You’nun Berlin Film Festivali’nden ödülle dönmesine neden olmuştur. Filtreli çekim tekniğinin de etkisiyle, filmin renklerini öne çıkaran Polonyalı Idziak’ın filmdeki varlığı ciddi anlamda değerli.

I Want You 03

Gözlerimin içine bakabilir ve yolları sayabilirsin…

You can look in my eyes and you can count the ways…

Söz konusu Winterbottom olduğunda filmin soundtrackinin I Want You’dan ibaret olmayacağı da az çok tahmin edilebilir. Kuzey İrlandalı Rare grubunun bu anlamda filme katkısı yadsınamaz. Grubun, filmin açılışında kullanılan Sweeter şarkısı, I Want You kullanılmasaydı eğer, çok daha fazla kişinin dikkatini çekecekti mutlaka.

Yönetmen Winterbottom, “tutkuyu perdeye yansıtma tutkusunu” 9 Songs aracılığıyla seyircisiyle paylaşmıştı. 9 şarkı eşliğinde bir ilişkiyi masaya yatıran Winterbottom’ın bugüne kadar müziği, sinema alanında başarıyla değerlendirdiği söylenebilir. I Want You gibi, bir şarkıdan yola çıkarak geliştirdiği filmlere, U2’nun unutulmaz şarkısı “With or Without You” ile aynı ismi taşıyan filmini de ilave edebiliriz. Bunun yanında yönetmen, filmografisine bakıldığında kendini belirli bir türe ait hissetmediğinin altını çiziyor. Komediden bilimkurguya her tarz filmi kariyerinde görmek mümkün. Kimi zaman hayal kırıklığı hissi uyandıran filmlere imza atsa da şimdilik en üretken İngiliz yönetmenlerden biri.

Saplantılı aşk motivesiyle yola çıkan birçok film klişe batağına saplanıp kalmıştır ve kalacaktır. I Want You ise sürpriz finali, karakter derinlikleri, kendine has renkleri ve başarılı oyunculuklarıyla bu tür bir önyargıyı tersine çevirmeyi başarıyor. Şarkının ağırlığı altında ezilmeden, Costello’dan aldığı emanetin hakkını sonuna kadar veriyor.

Seni istiyorum ve sen bu hissi öldürene kadar böyle hissedeceğimi biliyorum…

I want you and I know I’m going to feel this way until you kill it…

Elvis Costello – I Want You

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Purple Rain (1984)

80’lerin “Altın Çocuğu” Prince’ın başrolde oynadığı Purple Rain, akıllara şarkısıyla
blank

Son Derece Eğlenceli: Micmacs (2009)

Micmacs, mümkün mertebe aynı renk boyalı duvar üzerine birkaç boş