“İnsanoğlu korkutucu bir hızla aptallaşıyordu. Bazıları, evrimdeki bu gidişatı genetik mühendisliğin çözebileceğine dair büyük umutlar besliyordu. Ancak ne yazık ki, en büyük akıllar ve kaynaklar, saç dökülmesini önlemeye ve ereksiyon halini uzatmaya harcanıyordu.”
Günümüzde pek çok insanın geçmişe nazaran daha aptal uğraşlar peşinde olduğu, zamanını gereksiz işlerle harcadığı bilinen bir gerçek. Günlük TV izleme saatlerinin her ülkede artış gösterdiği, kitap okuma oranlarının yerlerde süründüğü, sadece tüketmeye odaklanmış yaşamlarına devam edenlerin çoğaldığı bir zaman diliminde yaşarken, bu duruma itirazı olanlar maalesef azınlıkta. Genelde televizyona iş yapan Mike Judge’ın 2006 yapımı Idiocracy filmi, yönetmenin içinde bulunduğu dünyaya bir tepkiden mi doğdu bilinmez fakat tüketmeyle kafayı bozmuş, aptallık yolunda son sürat koşan insanoğlunun karikatürize edildiği eğlenceli bir distopya örneği olarak dikkat çekiyor.
Askeri bir kütüphanede görevli Er Joe Bowers, fazlası ve eksiği olmayan, ordunun en ortalama askerlerinden biridir. Birinci dereceden hiçbir akrabası olmayan Joe, Rita isimli hayatını fahişelik yaparak devam ettiren kendisiyle aynı ortalamada bir kadınla birlikte ordunun yapacağı bir deneye seçilir. Projenin amacı, ordudaki başarılı askerlerin dondurulup ihtiyaç anında uyandırılmasıdır. Bir yıl sürmesi gereken çok gizli bu deney, yaşanan bazı talihsizliklerden dolayı unutulur ve denekler 500 sene uykuda kalır. Uyandıklarında karşılarında gördükleri dünya, tahmin edilen gelişmiş, ilerlemiş bir yapıdan uzak, tamamen idiotlaşmış insanlardan oluşmaktadır. Akıllı insanların planlı yaşama, kariyer ve psikolojik nedenlerden dolayı üreyememesi ve aptalların sürekli çocuk yapması sonucunda ortalama Iq’ya bile sahip insan kalmamıştır dünyada. Bu yeni dünyada, saçma şekilde hapse düşen Joe’nun, yapılan bir test sonucunda yaşayan en zeki insan olduğu anlaşılır ve olaylar gelişir.
Idiocracy ilk bakışta ucuz komedi yapan bir film olarak gözükse de çıkış noktası ve felsefesini göz önüne aldığımızda önemli bir noktada duruyor. Her an, her saniye kaliteli içi dolu espriler çıkmıyor karşınıza belki ama kendinizi biraz vererek izlediğiniz takdirde akılda kalıcı güzel diyalogları, komik göndermeleri yakalamanız mümkün. Kapitalizmin bir biçimi olan korporatizme giydirmeler oldukça yoğun şekilde görülüyor filmde. Bugün dünyada söz sahibi olan büyük, markalaşmış şirketlerden Starbucks; insanların cinsel isteklerinin tatmin edildiği bir genel ev zincirine dönüşmüşken, özellikle ABD’de büyük bir pazara sahip olan enerji içeceği markası Gatorade, suyun yerini aldığı için insanlığın sonunu getirecek bir sıvı olarak resmedilmiş. İkiz kulelerin yıkılmasını engellemek için kuleleri birbirine bağlamayı akıl edebilen insanoğlu, Wall-e filminde de olduğu gibi büyük çöp dağları arasında yaşamlarını devam ettiriyor, hiçbir şeye mantıklı kalıcı çözümler üretemiyorlardır. 90 dakika boyunca sadece bir poponun gözüktüğü filme 8 Oscar’ın verildiği bir dünyada, polislerin günümüzdeki polislerden farksız şekilde yansıtılması, derdini anlatma çabası içinde olan insanları susturmak için ağızlarına gaz sıkması filmin enteresan taraflarından biriydi.
Filmin en komik bölümleri ise ABD başkanı Dwayne Elizondo Mountain Dew Herbert Camacho’nun gözüktüğü sahnelerdi. Terry Crews’in canlandırdığı eski porno yıldızı ve güreşçi başkanın her sözü, her hareketi insanda bir gülme isteği uyandırırken, özellikle parlamentoda yaptığı konuşmada kahkaha atmamak elde değil. Eski ABD başkanlarını düşünüp ve o koltuğa bir idiotun oturması için 500 sene geçmesine gerek olmadığını anlıyorsunuz. Ortalamanın altında olmayan oyunculukların yanında, dekor ve mekan tasarımları yer yer sırıtsa da 4 milyon USD gibi ABD sinema piyasası için inanılmaz düşük bir bütçeyle çekilmiş filmin kusurlarını görmezden gelebiliyoruz. Özellikle senaryosuna biraz daha özenilseymiş sinema tarihinin belki de en ilginç kara komedilerinden biri haline gelebilirmiş Idiocracy. Final bölümüne kadar çok güzel bir ivmeye sahip olan film, son bölümlerde sıradan bir Amerikan filmi şekline bürünmekten kurtulamıyor.
Bugün hem kendi ülkemizde, hem de dünyada komedi sinemasının ciddi sıkıntılar yaşadığı aşikar. Sürekli aynı yüzlerin, aynı konuların farklı şekillerde süslenmeye çalışılarak sunulmaya çalışıldığı bir dönemde, hem konusu hem işleyişiyle seyirciye farklı bir komedi deneyimi vaat ediyor Idiocracy, yaratmaya çalıştığı farkındalık da ekstrası oluyor.
Not: Jeneriğin sonunda minik bir sahne olduğunu da hatırlatalım.