Her sene heyecanla beklediğimiz !f İstanbul’un başlamasına sayılı günler kaldı. 16. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, 16-26 Şubat tarihlerinde İstanbul’da, 2-5 Mart tarihlerinde de Ankara ve İzmir’de sinemaseverlerle buluşacak. Bu seneki program geçen senekinden daha kalabalık; 34 ülkeden 146 yönetmenin toplam 126 filmi gösterilecek. Biz de her sene yaptığımız gibi yine bir öneri listesi hazırladık. Herkese iyi festivaller!
Karanlık ve Köşeli
Karanlık ve Köşeli kuşağı yine dopdolu. Birbirinden çekici altı filmden oluşan kuşağın tamamını öneriyoruz: Anti-Porno, Prevenge, The Darkest Universe, The Eyes of My Mother, The Transfiguration ve Destruction Babies. Filmler hakkında daha detaylı bilgi için: http://www.ifistanbul.com/filmler/karanlik-koseli/276/
!f Kült
!f İstanbul’un merakla beklediğimiz bölümlerinden bir diğeri de !f Kült. Bildiğiniz gibi efsane dizi İkiz Tepeler’in yeni bölümleri geliyor. Hemen öncesinde Twin Peaks: Fire Walk With Me’yi yenilenmiş 4K kopyasından izleme fırsatı kaçmaz. Adını duvarlara yazdığımız John Waters’ın erken dönem başyapıtı Multiple Maniacs, !f Kült’teki kaçırılmayacak bir diğer film. Son olarak da T2 Trainspotting gösterimi öncesi Trainspotting! Üçünü de beyazperdede görmek için sabırsızlanıyoruz. Filmler hakkında daha detaylı bilgi için: http://www.ifistanbul.com/filmler/!f-kult/277/
Córki Dancingu (The Lure)
Deniz Kızlarının Şarkısı – Polonya – 2015
İki denizkızı Varşova’da bir gece kulübünde kıyıya vurdu. Hans Christian Andersen’in ‘Küçük Denizkızı’nı ilk okuduğunuzda duyduğunuz hayreti hatırlarsınız… Şimdi Küçük Denizkızı’nın bir gece kulübünde, aynı zamanda vampir olan iki deniz kızının punk dünyasında geçtiğini hayal edin. Edemediyseniz de sorun değil! İlk uzun metrajıyla Keş!f Yarışması’na katılan Polonyalı yönetmen Agnieszka Smoczynska hiçbirimizin aklından çıkmayacak şekilde bu hayali kurmuş zaten. Yönetmenin kendi gençliğini yansıttığını söylediği, annesinin gece kulübünde büyürken yaşadıklarından ilham alarak yazdığı, “ilk vodkasını, ilk sigarasını, ilk kalp kırıklığını ve ilk aşkını” anlatan film, Andersen masalından 2016’ya fırlayan vampir denizkızlarının müzikal dünyasıyla izleyicide hipnoz etkisi yaratıyor.
T2 Trainspotting
İngiltere – 2017
20 yıldır beklediğimiz an geldi çattı. Danny Boyle’un Irvine Welsh’in efsanevi romanından uyarladığı, sinema tarihinin en kült filmlerinden Trainspotting’in devam filmi yılın sinema olaylarından birisi olmaya aday! Çok şey değişmişti elbette, yine de birçok şey aynı kalmıştı. Mark Renton ev diyebildiği yegane yere geri dönmüştü sonunda. Spud, Sick Boy ve Begbie onu bekliyordu. Önce pek çok fırsat, pek çok olasılık vardı ufukta, sonra ihanet. 20 yıl su gibi akıp gitmişti. Diğer eski dostlar da oradaydı: hüzün, kayıp, mutluluk, intikam, nefret, arkadaşlık, aşk, umut, korku, pişmanlık, diamorfin, özyıkım ve ölümcül tehlike… Hepsi ona hoşgeldin demek, onunla dans etmeye devam etmek için sabırsızlıkla bekliyordu.
En Man Som Heter Ove (A Man Called Ove)
Hayata Röveşata Çeken Adam – İsveç – 2015
Ove’yi tanıyorsunuz; onun gibi sinirli ve yaşlı bir adam komşunuz olmuştur mutlaka. Birkaç yıl önce apartman yöneticiliğinden darbeyle indirilmesine rağmen hâlâ yönetici gibi davranmaya devam etmekte ve komşularına kök söktürmektedir. Bir gün, karşısındaki daireye yeni taşınan İranlı Parvaneh arabasıyla geri geri giderken yanlışlıkla Ove’nin posta kutusuna çarpınca, hiç beklenmedik bir arkadaşlığın kapıları aralanır. Hannes Holm’un yazar Frederick Backman’le birlikte, Backman’ın İsveç’te çok satan romanından uyarladığı Hayata Röveşata Çeken Adam’ın samimi ve insancıl bir kalple anlatılan sade ve mizahî hikâyesini izlediğinizde, sinema salonundan yüzünüzde uzun süre kalacak bir gülümsemeyle ayrılacaksınız.
The Love Witch
Aşk Cadısı – ABD – 2016
Güzeller güzeli genç bir cadı olan Elaine hayatının erkeğini bulmak için kararlıdır. Gotik Viktoryen malikânesinde büyüler ve iksirler yapmakta ve bunlarla istediği erkekleri ağına düşürmektedir. Fakat bu büyüler o kadar iyi işlemektedir ki, genç cadı bir sürü zavallı kurbanıyla uğraşmak zorundadır. Hayallerindeki beyaz atlı prensi nihayet bulduğundaysa, onu kendisine âşık etme arzusu Elaine’i delirmenin ve cinayet işlemenin eşiğine getirir. Technicolor döneminin renkleriyle 60’lı ve 70’li yılların korku ve cinsel istismar filmlerinin görsel estetiğini kullanan Aşk Cadısı, baş döndürecek kadar güzel ve zehirli bir feminist iksirle, kadın ruhunun hayalperest dünyasına büyü yapıyor. Hızla bir kült klasiğe dönüşmek bu filmin kaderi!
David Lynch: The Art Life
David Lynch: Yaşam Sanatı – ABD, Danimarka – 2016
David Lynch’in kafasının içine doğru samimi bir yolculuk! David Lynch’e tam da İkiz Tepeler’in yeni bölümleriyle bir kez daha âşık olmadan önce, biraz geçmişe gidip sanatla haşır neşir olduğu yıllara bakmak ister misiniz? Amerika’da küçük bir kasabadaki çocukluk yıllarından, Philadelphia’nın karanlık sokaklarına doğru yol aldığımız, Lynch’i Lynch’in ta kendisinden dinlediğimiz enfes ve samimi bir yolculuk bu. Sinemanın bu nev-i şahsına münhasır kişiliğinin küçük karanlık anlarına tanıklık ettiğimiz David Lynch: Yaşam Sanatı onun çocukluğunu anlattığı, resim yaptığı, kısa filmlerini çektiği yıllara götürüyor seyirciyi. Jon Nguyen’in ustalıkla bir araya getirdiği arşiv görüntüleri Lynch’in muazzam hikâye anlatıcılığıyla birleşince, Lynch filmlerinden alışık olduğumuz tuhaf ve büyüleyici bir iç yolculuğun girdabına kapılıyoruz.