Kod Adı K.O.Z. filmi gösterime girer girmez olay oldu ama filmin kendisinden çok 315 kopya ile 850 salonu istila etmesi ve başka filmleri vizyon dışına atması konuşuldu. Bir de yönetmeni Celal Çimen’in solcu kimliği tabii…

Tartışmalar bir süre daha devam edecek gibi görülüyor. Ben de kahvehane muhabbetine çevirmeden kendi fikrimi paylaşıp, konuya dahil olmak istiyorum.

Açıkça anlaşılıyor ki; Kod Adı K.O.Z. bir propaganda filmi, sinemasal bir ifade ihtiyacından ziyade manipülasyon yapma derdinde olan bir yapım. Geçmişte de bu türden filmlerle karşılaştık, bunda şaşıracak bir durum yok. Buna benzer filmleri (animasyon olanını bile) çektiler ve insanları otobüslere doldurarak sinemalara götürdüler. Sinema her zaman sanat değildir, güçlü bir propaganda aracına dönüştürülebilir ve bazıları sinemanın bu gücünü kullanmayı çok sever!

3. Reich döneminde Almanya’da 1200 civarı film çekildi ve bunlardan 100 kadarı, etnik milliyetçilik ile sosyalizmi birleştiren, ırkçı, anti-kapitalist, antisemitik ve anti-Marksist bir dünya görüşü olan Hitler rejiminin (Nasyonal Sosyalizm) propagandasını yapan filmlerdi. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bu filmlerden 40 kadarı yasaklandı ve kimsenin görmemesi için kilit altına alındı. Bu filmleri inceleyen “Forbidden Films” adlı bir de belgesel çekildi. İzlemek için gün sayıyorum!

Kod Adı K.O.Z.’u henüz izlemediğim için, ne kadarı propaganda, ne kadarı sinema, henüz bilemiyorum ancak 315 kopya ile 815 salonda gösteriliyor olması aydınlatıcı oluyor. Sonuçta bu bir Recep İvedik filmi değil, kimse büyük bir merakla beklemiyordu. Fragmanları dönene kadar insanların böyle bir film çekildiğinden haberi bile yoktu! Salonlar hangi beklentiyle filme bu kadar alan açtılar ve 4 filmi vizyon dışına ittiler, anlamak mümkün değil (aslında mümkün)!

Solcu Sinemacının Çıkmazı!

Star Wars filmlerinde bir “Güç” (Force) hadisesi vardır, ya iyi tarafında durursunuz ya da iktidar hırsıyla dolu karanlık tarafa geçersiniz. İtibar kaybetmiş ihtiyaç sahibi Jedi şövalyelerinden karanlık tarafa geçenler olur, zaten 6 filmlik serinin asıl anlattığı da budur!

Kod Adı K.O.Z.’un yönetmeni Celal Çimen, sektör içinde neşeli kimliğiyle tanınıyor-seviliyor. DİSK üyesi sinema emekçileri sendikası Sine-Sen’in başkanlığını yapmış bir isim, daha çok TV işleriyle biliniyor, Yaralı Yürek dizisini çekerken ülkücü bir grup tarafından dövülmüşlüğü bile var. Onu tanıyanlar sol dünya görüşüne yakın olduğunu zaten biliyor ama yönetmen bunu kendisi açıkladığında, haklı olarak “o zaman bu filmi neden çektin”? sorusu soruluyor.

Dün sosyal medyada bu konuda yoğun tartışmalar yaşandı, film eleştirmenleri ile sinemacılar birbirlerine girdi, etik-metik meseleleri rüzgarda savruldu. Yönetmenden değil ama tanıdığı olan başka sinemacılardan gelen savunma şu şekilde: “Celal Abi çok zor durumdaydı. Annesi çok hasta ve ilaçları çok pahalıydı, bunları alabilmek için bu filmin yönetmen koltuğuna oturmayı kabul etti”

Öyle mi bilmiyorum ama bu beyan doğruysa (niye yalan olsun ki) bir miktar empati yapmak gerekiyor; ben olsam bu durumda ne yapardım? Evet, ben de gider neyi çekmemi istiyorlarsa, çekerdim. “Kurumuş bir bok parçasının üzerinde uçuşan sineklerin kahramanlığını gösteren bir film yap” deseler, gider onu da yapardım.

Ama…

Ortaya çıkıp, “kararı halkımız verecek, Türkiye’nin son 10 yılını anlatan bir film yaptım” gibi yağlı sözlerle ‘annenize ilaç alabilmek için’ çektiğiniz filmi savunmaya kalkarsanız işin rengi değişir. O zaman, ne Facebook profiline koyduğunuz Berkin Elvan fotosunun ne de “ben aslında solcuyum” lafının hükmü kalmaz.

Sanat hem sanat içindir hem de toplum ama sanat aslında hayat içindir, sanatçı eserine karşı dürüst olmalıdır, belki de tek mecburiyeti budur. Türkiye’nin son 10 yılını kendi gözlerinizden gördüğünüz gibi anlatmadığınız sürece “sanatın özgür olduğunu” iddia edemezsiniz sevgili Celal Çimen.

Sosyal medya gaddardır, müzakere edilemez sahte bir idealizm pompalar. ‘Günahsız olmayan’ bir sürü insan sizi eleştirerek recm etmekten büyük zevk alır. O yüzden, savaşmak yerine, birilerinin sanatınızdan ziyade zanaatkarlığınıza ihtiyaç duyduğu için yönetmen koltuğuna oturtulduğunuzu sessizce itiraf edin yeter.

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

1 Comment Bir yanıt yazın

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Cin Filmlerinden Gına Geldi: El-İnsaf (2016)

Cin konusunun korku filmlerinde işlenmesine karşı değilim kesinlikle. Ama merak
blank

Hollywood ve Tarihi Filmler

Son yıllarda abartılı kahramanlık hikayelerinin anlatılması ve tarihin alenen değiştirilmesi