Modern Avrupa art-house sinemasından, ‘Sovyetler-Birliği-sonrası-Doğu-Avrupa’ ve ‘uluslararası göç’ üzerine çok güçlü, cesur ve çok etkili bir film…
2007 Cannes Festivali’nde Altın Palmiye adayı olan film, iki farklı göç hikayesini anlatıyor. Annesini ve bebeğini geride bırakarak, para kazanmak için Ukrayna’dan Avusturya’ya giden genç bir kız, ve işsiz güçsüz etrafta gezinirken üvey babasına yardım etmek için Avusturya’dan Ukrayna’ya mal taşımaya giden bir genç. İthal ve ihraç edilen hayatlar… Hem oyunculuk, hem de görüntü yönetmenliği olarak ufak bir sinema şaheseri diyebiliriz film için. Oldukça ağır temposuna rağmen, içerdiği gerçekçilik ve karanlık mizah anlayışı ile her sinemaseverin kesinlikle görmesi gereken bir film Import / Export.
Avusturya’nın Nuri Bilge Ceylan’ı olarak tanımlayabileceğim Ulrich Seidl, birkaç sene önce Hundstage (2001) adlı filmiyle dikkatimi çekmişti. Hundstage, Belgesel filmler çeken Seidl’ın ilk kurmaca filmi. Tek bir filmle kendisine hayran kalmıştım doğrusu. Seidl’ın ikinci filmi Import / Export‘u da izledikten sonra Seidl’a olan saygım ve hayranlığım perçinlenmiş oldu. Bazen Nuri Bilge Ceylan, bazen Seidl’ın vatandaşı Haneke, bazen Catherine Breillat, ve bazen de Gus Van Sant tarzında nitelikler taşıyan Import / Export bütün bu saydıklarım arasında belki de en çıplak anlatıma sahip olanı diyebiliriz. Filmin kalbinde cinsellik, yalnızlık ve kültür çatışması temaları yatıyor. Arka perdede ise modern Avrupa’nın sosyal ve kültürel yapısı masaya yatırılıyor.
Özellikle Avusturyalı Paul’ün üvey babası karakterine hayran olduğumu ve bu kadar karanlık bir filmde beni kahkahalara boğdunu belirtmek istiyorum. The Guardian, The Independent ve The Daily Telegraph gibi en ciddi kaynaklardan en yüksek övgüleri almış olan Import / Export‘u şiddetle tavsiye ediyorum.
Not: İçerdiği kültür çatışması, cinsellik, yalnızlık ve uluslarası göç teması ile bu filme bir anlamda çok paralel olan Türk kısa filmi Bir Temizlikçi Kadının Düşleri‘ni (Yönetmen: Banu Akseki) de Öteki Sinema okuyucularına çok tavsiye ederim. Sadece içerik olarak değil, sinematografi olarak da çok çok üstün bir kısa film. Başrolde Serra Yılmaz’ın olduğu film, 2008 yılında Boğaziçi Üniverstesi tarafından Hisar Kısa Film Festivali’nde yılın en iyi 10 Türk kısa filminden biri seçilmişti.
“Hundstage” filmiyle beni büyülemiş bir yönetmen “Ulrich Seidl”. Fakat bu filminden haberdar değildim. Bu güzel tanıtım yazısı için teşekkürler “canevrenol”…
Bu tarz filmleri tanıtmanız beni nutlu etti.
Çalışmalarınızı bekliyorum.İyi çalışmalar
Saygılarımla…