I am sorry but the princess is in another castle…

Video oyunların ışıltısı hayatını aydınlatabilmiş herkesin senelerdir beklediği belgesel Indie Game: The Movie sonunda seyirci karşısına çıktı. Kanadalı film yapımcıları James Swirsky ve Lisanne Pajot’un bağımsız oyun dünyasını anlattığı Indie Game: The Movie’nin “meraklısına oyun yapımcılığı” tadında bir film olduğunu zannediyorsanız çok yanılıyorsunuz, çünkü filmin derdi çok başka.

blankBilgisayarın ve internetin ruhumuzla organik bir ilişki içinde olduğu, artık dünya üzerindeki her iphoneda kızgın kuşlarla yeşil domuzların savaşının en az bir kere oynandığı, Super Mario Kardeşler ile ilgili esprilerin günlük dile dahi taşındığı bir dünyada, isimsiz kalmaya mahkum programcıların hayatlarından bir kesit Indie Game. Asla ciddiye alınmayan, yaptıkları iş “meslekten” bile görülmeyen ancak buna rağmen gece gündüz üretmeye çalışan sibersanatçıların melankolisi 96 dakikaya dolu dolu sinmiş, bu kesin. Peki bu insanlar neden bu işlerle uğraşıyorlar? Dertleri ne? İşte size filmi seyretmek için mükemmel bir sebep.

300 saatlik çekimin itinayla süzülmesi sonucu hayat bulan Indie Game, bağımsız oyun camiasının en ünlü dört isminin hayatlarına odaklanıyor. Hikaye üç koldan ilerliyor. İlk hikayemiz tüm zamanların en iyi platform oyunlarından kabul edilen Super Meat Boy’un ekibi Edmund McMillen ve Tommy Refenes’in oyunları piyasaya çıkmadan önceki günlerini anlatıyor. Küçüklüğünden beri canavarlara ilgi duyan Edmund’un groteske beslediği sempatiden ötürü okulda nasıl dışlandığını kendi ağzından dinliyoruz. Edmund’un yaratıcılığına gerçekten inanan tek yoldaşı büyükannesi ile olan ilişkilerini ve yıllar sonra bu ilişkinin nasıl Aether adlı küçük ama yoğun oyunu yarattığını yavaş yavaş öğreniyoruz. Öte yandan Tommy Refenes’in hayatına yakınsıyoruz. Her günü Super Meat Boy’un tasarımıyla geçen, parasız kalan, defalarca kez batan Tommy’nin bu hayata dair tek inancı yaratacağı eseri birilerinin görebilmesi üzerine kurulu.

Indie Game’in diğer hikayesi Fransız programcı Phil Fish’in oyunu Fez ile imtihanı. 2007’de Fez’in ilk görüntülerini yayınlamasının ardından internette büyük bir ilgi toplayan Phil, zaman geçtikçe bu ilginin yarattığı baskının altında hissedilir bir şekilde eziliyor. Phil, çocuğu gibi gördüğü Fez için beş senesini veriyor ve (aynı yazdığı eserin gücüne inanamayan bir yazarın bitmiş kitabını yakabilmesi gibi) oyunu bu beş senede dört kere yeni baştan tasarlıyor. Bağımsız oyunculuğun en büyük fuarlarından PAX’ta oyununu tanıtırken her rastgeldiği bug, Phil’in yüzünde hissedilir bir utanç yaratıyor.

blank

Filmin bir diğer hikayesi ise oyun dünyasının Dostoyevski’si Jonathan Blow’un anıları. 2008’de bitirdiği ve özellikle “yenilikçi tasarım” alanında sayısız ödülün sahibi Braid’i nasıl yarattığını ve sonrasını anlatan Blow, filmin belki de en gizemli kişiliği. Bağımsız oyunculuğun en önemli isimlerinden biri olan ve oyun yapımcılığındaki etik değerleri ile (World of Warcraft’ı sanattan çok bir sömürü eseri olarak görmesi) dikkat çeken Blow, filmde bağımsız oyunculuğun adı konmamış değerlerini kısa ama etkili konuşmasıyla net bir şekilde özetliyor.

Indie Game, bu üç hikaye ile çoğu insanın varlığından bile habersiz olduğu bir dünyanın kapılarını seyirciye açıyor. Bu dünya, Blow’un üstüne basa basa belirttiği gibi, derdi büyük paralar kazanmak değil de kendini ifade etmek olan programcıların dünyası. Bu sebeple EA Games’in ofislerinde çürümeyi reddediyorlar, bu sebeple ürettikleri oyunların fahiş fiyatlara değil de birkaç dolara satılmasını destekliyorlar, hatta amaçlıyorlar. Kendileri dile getirmeseler de 21. Yüzyılın en genç sanatının ilk temsilcileri olduklarını anlamak zor değil. Ve her “ilk”in yaşadığı gibi takdirden uzak bir hayata mahkumlar. Braid’in inanılmaz başarısından sonra Blow’un ciddi bir depresyona girmesinin de sebebi bu; oyununu beğenen onca eleştirmen/oyuncu arasında anlatmak istediği şeye ilgi gösteren tek bir kişi bile bulamıyor Blow uzun süre.

Indie Game’i video oyunlardan zevk alan herkese rahatlıkla tavsiye edebilirim. Oyunlarla ilgilenmeyenlerin ise yapmaları gereken tek şey Braid, Fez ve Super Meat Boy hakkında internette beş dakikalık bir araştırma yapmak olacaktır. Olay üç oyunun alelade yapılış hikayeleri değil çünkü, olay dört kişinin üç esere ruhunu vermesi ve bu eserlerin gerçekten onları yansıttığını insanlara anlatma çabası. Hangi sanatçı bu savaşı vermiyor ki?

Sundance Film Festivali’nde En iyi Belgesel Düzenlemesi Ödülü’nü kazanmış Indie Game, bağımsız oyunculuğun en büyük internet portallarından Steam’den (an itibariyle 4 dolara) indirilebiliyor. Oyun uyarlaması filmlerle vakit harcamayın; doğrudan oyun dünyasıyla alakalı bir film seyretmek istiyorsanız Indie Game’i arıyorsunuz demektir.

Öteki Sinema için yazan: Yigilante Kocagöz

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

3 Comments Bir yanıt yazın

  1. teşekkürler. sitenizi inceledim ve tam da aradığım cinsten bir indie oyun sitesi. düzenli takip edeceğim:))

  2. hatta şimdi fark ettim de oyuncunun günlüğünün yazarıyla konuşuyormuşum:) kitabınızı alamadım ama hakkında bir miktar bilgim var. sizinle tanışmak mutluluk verici.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Sivri Dilli Stand-up’çının Hikayesi: “American: The Bill Hicks Story”

Bill Hicks’in kısa ama hızlı hayatına ucundan tanık olmak isteyenler
blank

Otobiyografik Bir Yüzleşme: Bekleyiş (2021)

Bir annenin doğmamış çocuğuna çektiği görsel mektubu olan Bekleyiş, Akdağ’ın