Bron/Broen’den sonra İsveç dizilerine bakış açım epey bir değişmişti. Amerikan dizilerinden fırsat buldukça da özellikle İngiliz ve Fransız dizilerine şans veriyordum. Ama Bron/Broen dışında bir İsveç dizisine denk gelmemiştim. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle tanıştığım Äkta Människor, İsveç yapımları konusunda yanılmadığımı bana bir kez daha kanıtlamış oldu.
Öteki Sinema için yazan: Begüm (Miserym) Özdemir
Lars Lundström tarafından yaratılan, yönetmenliğini 1960 doğumlu Harald Hamrell’in yaptığı ve SVT kanalında yayınlanan Äkta Människor, şimdilik 2 sezon 20 bölümden oluşan, “inbot” adı verilen insan-robotların var olduğu bir dünyayı anlatıyor. 3. sezonun olup olmayacağı henüz kesinleşmeyen ama 2. sezon finaliyle de olabileceği sinyallerini veren Äkta Människor, gerçekten de sizi ilk bölümünden kendisine çekecek, yarattığı dünyayla oldukça etkileyecek bir yapım.
Dizinin konusuna kısaca değinmek istiyorum. Gün geçtikçe hızla gelişen teknoloji ile birlikte, robot teknolojisi de sınır tanımayacak bir biçimde gelişmiş ve insanlara hizmet etmesi için “inbot” adı verilen robotlar üretilmiştir. Tamamen insana benzeyen, hatta dışarıdan bakıldığında insanlara göre çok daha kusursuz görünümlü, gerçek bir insan ile her türlü iletişimi kurabilen, kendisine verilen komutları yerine getirebilen, özel kart okuyucularla geliştirilerek istenen ek görevleri dahi yapabilen bu inbotlar, büyük mağazalarda satılmaktadır.
Ev işlerinden, alışverişe, araba kullanmaktan, bahçe işlerine kadar her türlü görevi başarıyla yapan bu inbotlar, aynı zamanda fabrikalarda, mağazalarda işçi olarak da çalışabilmektedir. Bunun yanında dilerseniz seks partneriniz bile olabilmektedirler. Yetenekleri sınırsız ve geliştirilebilir olan bu inbotların ertesi güne hazır olması için tek yapması gerekense kendilerini telefon şarj eder gibi şarj etmektir. Pek çok yeteneğe sahip bu inbotlar gün geçtikçe daha popüler olmaya başlayacak ve insan gücünün pabucunu dama atacak konuma kadar geleceklerdir.
İnbotları sevenlerin yanında onların her çalışma alanında bu kadar yaygınlaşması ve insanların yerini belirli konularda almaya başlamasıı bazı kesimleri hem endişelendirmekte hem de gün geçtikçe hiddetlenen bir nefreti de beraberinde getirmektedir. Öyle ki, kendilerine Äkta Människor / Real Humans yani Gerçek İnsanlar adını verdikleri, gizliden gizliye toplanarak inbotların ortadan kalkması için neler yapabileceklerini konuştukları bir grup bile kurarlar. Tamamen insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yaratılan bu inbotlar, onlara göre aslında insanların en büyük düşmanlarıdır.
Tüm bunların bilincinde olan ve diğer inbotlara göre “daha farklı” olan bir grup inbot ise inbotların özgür kılınması için bir mücadeleye hazırlanmaktadır. İlk bölümde tanıştığımız Marylyn, Gordon, Flash, Fred, Niska, Max ve onlardan ayrı düşen Mimi, beraberlerindeki gerçek insan Leo’nun önderliğinde hür iradelerine engel olan şifrelerin kırılmasıyla özgürlüklerine kavuşmuş ve bir daha asla insanların kölesi olmamak için sürekli hareket hâlinde olan bir gruptur. İnsanlardan uzakta yaşayan ve sadece kendilerini şarj etmek için gözden uzak yerlerdeki evlere giren bu grup, bir gün girdikleri bir evde fark edilir ve işte orada Mimi gruptan ayrı düşer. Kendisi için özel bir yeri olan Mimi’yi bırakmak niyetinde olmayan Leo, bu olaydan sonra Max’ı da yanına alarak gruptan ayrılıp onu aramaya başlayacaktır. Ancak onu bulması hiç de kolay olmayacaktır. Çünkü Mimi karaborsacılar tarafından kaçırılmış ve sistemi sıfırlandığı için özgür iradesini tamamen kaybetmiştir. Bu noktadan sonra artık Mimi değildir ve inbot mağazasında yeni ailesinin onu almasını bekleyecektir.
İnbotsuz bir hayat yaşayan Engman ailesi, inbotlardan nefret etmemekle birlikte hayatlarına bir inbot olmadan devam etmektedir. Evin annesi Inger evinde bir inbot istememesine rağmen ailenin geri kalan üyeleri onlarla yaşamanın nasıl olduğunu her daim merak etmektedir. Bir gün Inger’ın tek başına yaşayan babası Lennart’ın, çok sevdiği ve aralarında özel bir bağ bulunan inbotu Odi bozulunca, ona yeni bir inbot almak için birlikte inbot mağazasına giderler. Bir inbot alma niyetiyle gittikleri mağazadan uygun fiyata iki inbotla ayrılırlar. Biri Inger’in babası için aldıkları Vera, diğeri de Engman ailesinin yeni üyesi olacak Anita, yani Mimi’dir.
Her geçen gün Anita’ya alışan Engman ailesinin inbotlara olan bakış açısı değişlmeye başlarken, Leo da gün geçtikçe Mimi’ye bir adım daha yaklaşacaktır. Grubun geri kalanı da Leo’dan sonra başlarının çaresine bir şekilde bakacak ve inbotları özgürleştirme hedeflerini gerçekleştirmek için ne gerekiyorsa yapacaklardır.
Her bir bölümde inbot-insan ilişkilerine daha da yakından tanık olduğumuz, hangi tarafı seçmemiz gerektiği konusunda pek de açık vermeyen dizi, başarılı oyunculukları, sade ama detaylara bir o kadar önem veren dünyası, gerek duygusal, gerekse aksiyonlu sahneleri ile kendini bir an bile sıkmadan izlettirmeyi başarıyor. Alternatif dizi arayanlar için gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim Äkta Människor, son zamanlardaki pişman ettirmeyen İsveç yapımlarından.