66. Cannes Film Festivali’nden Büyük Jüri Ödülü’nü kazanan ve ülkemizde de Filmekimi kapsamında gösterilen Inside Llewyn Davis, Coen Kardeşler’in sinemaseverlere son hediyesi.
Öteki Sinema için yazan: Başak Bıçak
4. Malatya Film Festivali’nde izleme şansı elde ettiğim film, folk müzik âşıklarını kalbinden vuracak gibi görünüyor çünkü seyircisini 60’ların folk dünyasına götürüyor. Coen Kardeşler’in en farklı işlerinden biri olan Inside Llewyn Davis, aynı zamanda senenin sessiz ama iddialı filmlerinden biri…
1961 yılının Amerika’sında, Greenwich Village’da, Llewyn Davis (Oscar Isaac) isimli bir folk müzik şarkıcısının ayakta kalma çabasından bir haftalık kesit sunan Inside Llewyn Davis, esas itibariyle Brooklyn’li blues ve folk sanatçısı Dave Van Ronk’ın hayatından esinleniyor. Bu sebeple de filme, Dave Van Ronk’ın 1963 yılındaki albümü Inside Dave Van Ronk’a atıfla, Inside Llewyn Davis ismi verilmiş. Filmin açılış sekansı da, Oscar Isaac’ın harika performansıyla, sanatçının Folksinger albümündeki Hang Me, Oh Hang Me şarkısıyla yapılıyor. Hatta filmin, Dave Van Ronk’un bir zamanlar yaşadığı Greenwich Village’da geçmesi de bu yine bu yüzden.
ILD’de, Llewyn Davis’in melankolik, iç hesaplaşmaları hiç bitmeyen, kendini arayışı yüzyıllarca sürecekmiş gibi gelen, dağınık, kafası karışık, sorumsuz, gündelik yaşamında amaçsız ama tuhaf bir şekilde kariyerinde ilerleme arzusu gösteren haliyle karşılaşıyoruz. Kışın ortasında, karla kaplı New York’ta onunla birlikte ev ev dolaşıp, sokaklarda Gorfein ailesinin kedisini ararken bir yandan da Davis’in ve diğer karakterlerin söylediği her şarkıyla başka bir dünyaya yumuşak bir geçiş yapıyorsunuz. Davis’in arkadaşları olan Jean (Carey Mulligan) ve Jim’in (Justin Timberlake) dünyaca ünlü folk üçlüsü Peter, Paul ve Mary’e gönderme yapması da ILD’deki bir başka güzel ayrıntı. Kariyerinde bir dönem bu folk üçlüsüyle çalışan Van Ronk’un hayatında olduğu gibi filmde de benzer bir arkadaşlık söz konusu. Tabi işin içine bolca kurgu eklenerek… Jim ve Jean’in sahne aldıkları sekansta, Peter, Paul ve Mary’nin meşhur şarkılarından biri olan Five Hundred Miles’ı seslendirmeleri ve bilhassa Jean’in saç kesimiyle Mary Travers’a olan benzerliği sayesinde Inside Llewyn Davis’de, kendinizi 60’ların folk dünyasında bulmanız kaçınılmaz hale geliyor.
Görüntü ve sanat yönetimi ile yine benzersiz bir dönem filmi ortaya koyan Coen Kardeşler, daha önceki filmlerinden farklı olarak, tam da ırkçılığın zirvede olduğu 1960’ların Amerika’sında gezinmelerine rağmen, tarihe ya da siyasi olaylara değinmekten özellikle kaçınıyorlar. Çünkü asıl değinmek istedikleri şey, Llewyn Davis’in, birlikte çalıştığı partnerini kaybetmesinden sonra içine düştüğü boşlukta kendisini ve nihai hedefini bulmaya çalıştığı, tekâmül sürecini yansıtabilmek. Davis, ümitsizce oradan oraya savrulurken, Coen Kardeşler’in onun yaşamına dâhil ettiği karakterlerin sürekli kişiliğini, hayatını, geçmişini ve hatta kökenini dahi sorgulamasının altında bu sebep yatıyor. Dünyadan ve akıp giden hayattan kopmuşçasına bir yaşam süren Davis’in, sorumluluk kazanmak zorunda olduğunu fark ettiren olayların (kedi ve bebek) üst üste gelmesi ise bu zorunluluğun somutlaşmış hali. Keza araba yolculuğu sekansında, Roland Turner’ın (John Goodman) ve Gorfein ailesinin tutumları bu noktada, Davis’in hatırlamak istemediklerini gün yüzüne çıkarmak suretiyle, onun söz konusu sürecinde tetikleyici rol vazifesi görüyor.
ILD’i, bu denli etkileyici kılan unsurlardan biri müzik seçimiyse, diğeri de hiç kuşkusuz oyuncu performansları ve oyuncuların şarkılarını kendileri seslendirmeleri. Oscar Isaac, Llewyn Davis rolüyle kariyerinin belki de en çok konuşulacak performanslarından birisine imza atıyor fakat Carey Mulligan’ın, John Goodman’ın ve hatta Justin Timberlake’in bile ondan aşağı kalır yanı olduğunu söylemek mümkün değil. John Goodman’ın performansının takdire şayan olduğunu söylemeliyim. Genel tabloya baktığımızda, filmin içinde barındırdığı o hüzünlü hali oyuncular üzerlerine öyle güzel giymişler ki, aralara serpiştirilmiş mizah dolu sekanslarda dahi, yüzünüzde yalnızca hüzünlü bir gülümseme beliriyor; elinizde olmadan siz de onlarla birlikte o ruh haline bürünüveriyorsunuz.
Ve nihayetinde… Greenwich yıllarında, Dave Van Ronk’tan esinlenen Bob Dylan’ın kulaklarımıza çalınan sesiyle, 60’ların folk müziğini ve sanatçılarını taçlandıran Coen Kardeşler, böylece döneme unutulmaz bir saygı duruşu sergiliyorlar. Etkileyici müzikleri ile buz gibi bir havada, avuçlarınızı ısıtan kahve sıcaklığı hissi veren Inside Llewyn Davis, kaçırılmaması gereken eşsiz bir deneyim.
Inside Llewyn Davis fragman