Ruhlar Bölgesi’nde Değişen Bir Şey Yok
İlk iki filmin başarısı üzerine çekilen Ruhlar Bölgesi 3, ilk iki filmin kaymağını yeme çabasında olsa da yer yer geren sahneleri ile ağızda hoş bir tat bırakıyor. Devam filminden ziyade tıpkı Annabelle gibi spin-off’u andıran proje, ilk iki filmin öncesinde, farklı bir vakayı ele alıyor. Ancak ilk iki filmin altında kalmaktan kurtulamıyor.
Senarist ve yönetmen James Wan, Testere ile çıktığı korku yolculuğunda çıtasını yükselterek yoluna devam ediyor. 2010’da çektiği Ruhlar Bölgesi 1 ve akabinde 2013 senesinde vizyona giren Ruhlar Bölgesi 2 oldukça başarılı olmuş ancak Wan üçüncü filmde yönetmen koltuğuna oturmayacağını açıklamıştı. Üçüncü filmde yalnızca yapımcı koltuğunda oturan ve de ufak bir cameo’da gördüğümüz Wan yerini yoldaşı senaryo yazarı Leigh Whannell’e emanet etmiş. Buraya kadar bir sorun yok. Sorun filmin ilk iki filmin çıtasını yükseltememesi.
İlk iki filmde Lambert ailesinin küçük oğullarını ruhlar bölgesinden ve tabii ki kötü ruhların ellerinden kurtarma çabası anlatılıyordu. Bu film ise Lambert vakasının da öncesine giderek annesinin yasını tutan Quinn Brenner adlı genç bir kızın başından geçen olayları konu alıyor. Annesinin ölümüne çok üzülen ve ona bir hoşçakal bile diyememenin acısını içinde taşıyan Quinn’in ruhlar alemi ile temasa geçmesi ve istemeden kötü bir ruhu gerçek dünyaya davet etmesi üzerine kurulu olay örgüsünde Quinn’i bu kötü ruhtan kurtaracak tek kişi ilk iki filmden hatırlayacağımız Lin Shaye’in hayat verdiği medyum Elise’dir. Elise, genç kızın babası Sean ve yine ilk iki filmden hatırlayacağımız amatör ruh avcısı iki kafadarın el ele vermesiyle ruhlar alemine karışmış genç kızı kurtarma operasyonu başlayacaktır.
Konu ilk iki filme oldukça benzer olsa da bu filmin giriş filmi yapılmak istenmesi oldukça enteresan. Bunun nedeni ise bir giriş filmi için yeterince sağlam bir zemine oturtulmaması ve bir nebze de gereksiz olması. Tıpkı Annabelle gibi bir yan projeyi andırıyor. Ruhlar alemi sekansları her ne kadar insanı gerse de ilk filmin etkisinden uzakta demek yanlış olmaz. Bizlere ön bilgi kıvamında Lambert ailesi olayından önce medyum Elise’in ne yaptığı, nasıl bu olaylara dahil olduğu ve ruh avcısı iki kafadarla yollarının nasıl kesiştiği gösterilmek istenmiş gibi. Ancak bunlar seyircinin zannımca çok da merak etmediği detaylar diye düşünüyorum. Filmi Ruhlar Bölgesi serisinden ayrı tutarak değerlendirecek olursak sıradan bir senaryosu var bile denebilir. Etiketinin gücüne ve Lin Shaye’in performansına sırtını dayamış olan film olmasa da olurmuş dedirtiyor. Ama yine de korku severleri eli boş da göndermiyor. Ani sahneler, ruhlar bölgesindeki kovalamaca yer yer insanı ciddi manada geren sekanslar mevcut. Ayrıca filmin sonunda ilk filmden hatırlayacağımız hoş bir sürpriz de eklenmiş ki bu da güzel bir detay olmuş.
Ruhlar Bölgesi’nin ilk iki filmini sevdiyseniz bu filmi de severek izlemeniz mümkün. Ancak yine de fazla beklentiye girmemek gerek keza Ruhlar Bölgesi’nde değişen pek bir şey yok.
Egemen Tokatlıoğlu