Insidious filminin adını ilk kez duyduğumda “yüzlerce örneğini izlediğimiz perili ev öykülerinden biri daha” diye düşünmüş yine de fantastiğin en sevdiğim teması olan doğaüstü fenomenler üzerine çekilmiş bu filmi merakla beklemeye başlamıştım. Korku sineması her şeyden önce yönetmen sinemasıdır. Kameranın arkasında kendisini Testere ile ispatlamış James Wan olunca merakım daha da artmıştı.

blankSonunda Ruhlar Bölgesi’ni izleyeceğimiz vakit geldi, gittik ve gördük. Gördük ki 80’lere dönmek sadece J.J. Abrams’ın hevesi değilmiş. James Wan 80’lerin perili ev filmlerinden epey etkilenmiş gibi görünüyor. Hatta durumu herkesten önce farkedenlerden biri olduğu bile söylenebilir; Ölüm Emri ile yine bir başka gözde 80’ler teması olan vigilante (intikam) filmlerine aşırı şiddet yüklü ve hiç de fena olmayan bir dokunuş yapmıştı.

Konudan bahsetmek çok gerekli olmasa gerek çünkü bu tür filmlerin alttan gelen mesajı bellidir; evinizin içine giren her türlü kötülüğe karşı birlik olun ve ailenizi koruyun! Bizim evlerin içinde de genelde bir kayınvalide terörü estiği için bu tür perili ev filmlerini ve sonunda “aile”nin birarada kalmasını ve kötülüklerin defolmasını izlemeyi pek severiz. James Wan bu iskeletin üzerine inşaa ettiği yeni filminde “perili ev” filmlerine yeni bir soluk getirmeye, klişelerin batağına saplanmış ve neredeyse tüm etkileyiciliğini yitirmiş bu türde yeni bir şeyler söylemeye çalışmış. Peki başarabilmiş mi? Üzgünüm ama hayır! Üstelik filmi batıran ne senaryo, ne yönetmenlik ne de oyunculuklar…

Öncelikle “Perili ev” filmiymiş gibi başlayıp da perili olanın ev değil içindekiler olduğu fikrini işlemesi orijinal değil ama fena durmamış. Şimdiye kadar pek elleşilmemiş “Astral seyahat” fenomenine el atması ve bu tür filmlerin çok meraklısı olduğu, her şeyi getirip de dinsel bir metne, koyu katolik bir çağrıya dönüştürmeme hali de gayet iyi geldi. Evin astral seyahat meraklısı ufaklığı Dalton’u oynayan Ty Simpkins dışında kötü oynayan kimse yok… E, o zaman ne! Hemen cevap verelim; MPAA (Motion Picture Association of America) sınıflandırma kriterlerine göre 13 ve üstü, henüz reşit olmamış seyircilerin, ebeveynleri ile birlikte görebileceği manasına gelen ve çoğu filmi olduğundan çok daha tatsız hale sokan ünlü PG13! (Son Terminator’ü niye sevmediniz sanıyorsunuz?) Sırf daha fazla bilet satmak uğruna filminizi buna uygun çekiyorsanız elinizi çok daraltıyorsunuz demektir. Bu bir bandonun enstürmansız konser vermesi gibi bir şey! Kan yok, şiddet yok, küfür yok… Korku filmine bunları koyup ne yapacaksınız ki zaten!

blank

James Wan’da işte tam bu noktada 80’lerin müthiş korku filmlerinin nasıl başardığını hatırlıyor; atmosfer… Film Amityville Horror gibi başlayıp, Changeling gibi devam ediyor ve finalde House ile Poltergeist arası bir kabus eğlencesi sunmaya çalışıyor. Hatta bebek telsizi sekanslarında İspanyol korkusu La habitación del niño’ya özendiği çok belli. Ama James Wan, Testere’de gördüğümüz üzere küçük bütçe ile harikalar yaratabilen bir yönetmen olsa da bu sefer işi kıvıramamış. Bu kadar fazla referanstan beslenmek filmi kafası karışık bir izlence haline getiriyor ve elinde Poltergeist’in bütçesi olmadığı için final epey gariban.

Filmdeki en güzel şey; Barbara Hershey… 1982 yapımı müthiş bir paranormal aktivite filmi olan The Entity / Karabasan’daki Carla Moran karakterinin uzantısı sayılabilecek bir rolde karşımıza çıkıyor ve film hafızası olan seyirciyi tavlıyor.

blank

Sonsöz: Korku sinemasında yeni bir şeyler söylemek artık çok mümkün değil… Klişeleri düzgün kullananları ya da bir şekilde ters klişeye çevirenleri dahi “büyük yönetmen” diye alkışlar hale geldik. Ruhlar Bölgesi yönetmeninden dolayı umutla beklediğimiz bir filmdi. Beklentiyi karşılamasa da eğlenceli ve finale kadar ilgiyle izleniyor. Perili ev filmlerinden hoşlananlar, envai çeşit ruhun sürekli böö! yaptığı bu filmi tüm hamlığına rağmen sevecektir. Yine de beklentinizi düşük tutmanızda fayda var.

Beyazperde sitesi için yaptığım eleştiridir: http://www.beyazperde.com/filmler/film-182603/elestiriler-beyazperde/

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

6 Comments Leave a Reply

  1. bazi sahnelerde gerilmistim bu anlamda basarili ama hikaye orjinal ve islenisi ilginc degildi .

  2. filmin sonuna kadar olan kurgusu çok güzeldi bence. ama sonu beklediğim gibi oldu, neyse spoiler vermeyeyim. devam filmi de gelecek büyük ihtimalle.

  3. ilk satırları okuyunca bir an çok korktum Murat abi bu gerizekalı filmi öveceksin diye.

  4. Ben atmosfer filmi olarak başarılı buldum. Son zamanlarda çıkan benzer türde filmler özellikle Paranormal Activity etkisinden fazlasıyla sıkıldığımdan olabilir…

  5. Paranormal Activity’nin ima edip hissettirdiği herşeyi, İnsidious uzun uzun anlatıp açık açık göstermeyi tercih etmiş ama sonuç PA kadar iyi olmamış. Oren Peli İnsidious’un da yapımcılarından birisi zaten. Alın size bir de geleneksel hikaye anlatma tekniğiyle yapılmış versiyon demiş adeta.

  6. sadece rose byrne için bile izlenebilinecek, tüm paranormal activity filmlerinin veremediği gerilimi 1-2 sahnesinde verebilen 7 puanlık bir korku filmi.bu kadar övgü syeni sayılabilecek bir film olduğu için.yoksa dünya korku sineması tarihinde yeri yok.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Insidious: Chapter 3 (2015)

Ruhlar Bölgesi’nin ilk iki filmini sevdiyseniz bu filmi de severek
blank

The House of the End Times (2013)

The House of the End Times, yönetmen Alejandro Hidalgo'nun çok