blankAmerikan sinemasının bolca kullandığı dostluk öykülerinden birini bu kez, Intouchables / Can Dostum ile Fransız yönetmenler Eric Toledano ve Olivier Nakache beyazperdeye aktarıyor. Gerçek bir hikayeden yola çıkılarak anlatılan film, başından sonuna eğlenceli bir seyirlik olarak karşımıza çıkarken, her anında seyircisini gülümsetmeyi ve müzikleriyle de keyif vermeyi başarıyor.

Öteki Sinema için yazan: Başak Bıçak

Lumière kardeşlerden bu yana sinema tarihine önemli katkıları bulunan Fransızlar, film sektöründeki liderliklerini 1930’lardan itibaren Hollywood’a kaptırınca, özellikle nouvelle vague gibi akımlarla bir çok ülkenin sinemasını da etkilediler ve her dönem bir alternatif olmayı başardılar.

1990’lar ile birlikte piyasaya yönelik filmlerinin sayısını arttıran Fransız sinemacılarının, gelmiş geçmiş en iyi hasılatı elde eden ikinci Fransız filmi unvanını kazanan Can Dostum, (ilki Bienvenue chez les Ch’tis) kesinlikle bu başarının hakkını veriyor. Yaşanmış bir olayı anlatan yapım, yamaç paraşütü yaptığı sırada yaşadığı kaza sonucunda boynundan aşağısı tutmayan zengin Philippe’in, bakıcı olarak Senegal kökenli Driss’i işe almasıyla gelişen olayları ve ikili arasındaki dostluğu konu alıyor.

Problemli bir geçmişi olan ve hapishaneden yeni çıkan Driss ile sanat tutkunu ve “elit” Philippe’in, sosyal ve kültürel pek çok alanda taban tabana zıt karakterler olmalarına ve zamanında Fransızların sömürgeleri altında bulunan uluslara karşı “malum” bakış açılarına rağmen birlikte yaşamayı öğrenmeleri, hatta dost olmayı başarabilmeleriyle film bir anlamda, kendi milliyetçi tavırlarına da gönderme yapıyor. Zira Driss’in; iş görüşmesine gittiği sahnede ki alaycı bakışlar, deneme süresi başladıktan sonra evin diğer çalışanlarının onu uzun süre güvenilir bulmaması ve hatta evin küçük kızının yaklaşımı bile yerleşmiş önyargıların çok açık bir ifadesi aslında. Tüm bu olumsuzluklara rağmen rahat tavırlarıyla, heyecan tutkusuyla ve çabasıyla Philippe’in durağan yaşamına renk katan Driss böylece, önce Philippe’in ardından da tüm ev halkının da gönlünün kazanmayı başarıyor. Siyah ve beyaz adamın aralarındaki arkadaşlığı çok fazla sınıfsal sorunlara ve eşitsizliklere değinmeden anlatan Can Dostum, bu açıdan popüler kültüre yönelik bir film olduğunu da gösteriyor.

blank

Can Dostum’un başrollerinde François Cluzet ve Omar Sy bulunurken, film sekiz dalda Fransızların Oscar’ı, César ödülüne aday gösterildi ve performansıyla Omar Sy, en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandı. 2007 yapımı bir kurgu filmini; birbirinden çok farklı iki insanın, hastane odasında kesişen ve ölümlerine dek yaptıkları çılgınları konu alan, Şimdi Ya da Asla’yı (The Bucket List) hatırlatan Can Dostum’un, sinema da keyifli vakit geçirmek isteyenler biçilmiş kaftan olduğunu söylemek mümkün olacaktır.

blank

Başak Bıçak

1987 yılında İzmir'de doğdu. İzmir Özel Tevfik Fikret Lisesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olduktan sonra Türkiye Cumhuriyeti Tarihi üzerine yüksek lisans yaptı. Bilhassa Fransız Devrimi olmak üzere Avrupa Tarihi üzerine uzmanlaştı.

Sinema özel tutkusu ve 2012 yılından bu yana filmler üzerine yazılar yazıyor. Akşam Gazetesi, Film Arası Dergisi ve Cinedergi yazarı... Dans, seyahat, fotoğraf ve şarap meraklısı...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Masumiyetin Gidişi Şiddetin Gelişidir: Broken (2012)

Broken, Norris’in Ken Loach tarzı toplumsal bir analizine denk düşüyor
blank

Predators (2010)

2010 yapımı Predators, yeni bir hikâye kurgulamak yerine ilk filmin