İspanyol Juan Carlos Fresnadillo kendi ülkesinde çektiği 1996 tarihli “Esposados” ile En İyi Kısa Film Oscar’ına aday gösterildikten beş yıl sonra Andrés M. Koppel ile yazdığı orijinal senaryodan filme aldığı “Intacto/Bahis” ile dünya çapında ismini duyurmayı başarmıştı. Nazi toplama kampından kurtulan bir Yahudi’nin, hayatlarının bir döneminde gerçek şansı yakalamış insanlarla oynadığı tehlikeli oyunları anlatan yapım dinamizmiyle ilgi çekmiş, En İyi Yeni Yönetmen dalında Goya kazanmıştı.
Böylece Hollywood’a transfer olan Fresnadillo Danny Boyle’un 2002 hiti “28 Days Later…/28 Gün Sonra”ya devam filmi çekmişti. Dört kişinin elinden çıkan ikinci filmin senaryosu ilki kadar zengin olmasa da yönetmenin aksiyon sekanslarındaki işçiliği Boyle’un filminin üzerindeydi ve “28 Weeks Later/28 Hafta Sonra” adını “kötü olmayan devam filmleri” listesine yazdırmıştı. Fresnadillo’nun on beş yıllık kariyerinin üçüncü uzun metrajı Clive Owen gibi uluslararası bir yıldıza sahip 13 milyon dolar bütçeli “Intruders” oldu. Londra ve Madrid’de çekilen, İngilizce ve İspanyolca olmak üzere iki dilli yapım tüm meziyetlerine karşın yaygın gösterim şansı bulamayıp gişede hüsrana uğradı.
Intruders başarı için gerekli malzemeye sahip ancak hızlı gideceğim derken nerede durması gerektiğini bilemeyen bir film. Gerçekle hayalin sınır çizgisini yitirdiği, heyecanlı montaj ve birinci sınıf ses kurgusuyla hayran bırakan, yedi dakikalık, kısa film tadında bir açılış sahnesiyle başlıyor. Yağmurlu bir gecede tanıştığımız İspanyol çocuk annesine kendi yazdığı korku hikâyesini anlatıyor. Uykuya dalmayı denerken öyküsündeki kötü adam gerçekten ona saldırıyor. Hemen ardından tarih belirtmeden Londra’ya taşınan film, Mia adlı genç kızın ağaç kovuğunda bulduğu ve yüzü olmayan bir adamı anlatan kâğıdı kendi yazmış gibi sınıfta okuduktan sonra başına gelenlere odaklanıyor. Bu aşamadan itibaren iki koldan yürüyen senaryo İspanyol çocuğun ve Mia’nın “Hollow-Face” ile mücadelesini anlatıyor.
Intruders sessizliği bozan ani davranışlara yüz vermeden, hareketli sahnelerde çok sayıda kesmeye sahip yaratıcı kurgu ile izleyiciyi koltuktan sıçratmayı başarıyor. Diyalog içeren nispeten durgun planlarda da özenli çerçeveler ve temiz görüntüler sunuyor. Fresnadillo görüntülerle anlam yaratabilen, senaryoyu şahlandırabilen birinci sınıf bir zanaatkâr olduğunu kanıtlıyor. Nicolas Casariego ve Jaime Marques’in elinden çıkan metin de zekâ dolu. Londra ve Madrid’de çocuklarının kâbuslarıyla başa çıkmayı deneyen ailelerin psikolojisi başarıyla yansıtılmış. Londra’da işin içine çocuk psikiyatristleri, sosyal hizmet sorumluları, güvenlik kameraları ve burjuva adetleri girerken; İspanya’da olaylar dine, duaya ve şeytan çıkarmaya varıyor. Problemli çocukların ebeveynlerinin psikolojileri, anne-baba farklılıkları gözetilerek metne yediriliyor. Tamamen farklı koşullarda büyüyen iki çocuğun aynı düşman karşısındaki mücadelesi nüanslar içeriyor.
“Intruders”, “Hollow-Face” adını verdiği yüzü olmayan düşmanı çok az göstermesine rağmen başarıyla işliyor. Önce fiziksel zarar vermeye niyetli, çocuk kaçıran biri gibi yansıtıp sonra dolapta saklanan karabasana eviriyor. Ardından haneye tecavüz eden ve ev sahibini dövebilen kötü adam gibi davrandırıp işin içine polisleri dâhil ediyor. Nihayetinde sadece inanç ile elinden kurtulabileceğiniz, ayin yapan fantastik bir canavar olarak dahi resmediyor. Bu çeşitlilik “Hollow-Face”-kurban karşılaşmalarında benzer anların yaşanmasını önleyerek heyecan dozunu yükseltiyor. Kendilerini sağlama aldığını düşünen karakterlerin düşmanla mücadelesini renklendiriyor.
Intruders karakterlerini tanıtıp öyküsünü kurduktan bir süre sonra, tam da akışkanlık problemi yaşamaya başladığında, mücadelenin nasıl sonuçlanacağını bekleyen seyirciye erken bir sürpriz final sunuyor. Filmin ilk saatinde gördüğümüz neredeyse her şeyi açıklamaya gücü yeten, hiç de fena olmayan, şaşırtıcı bir cevap veriyor. Ne yazık ki taşların yerine oturduğu bu noktadan itibaren olayları bağlayıp final yapmak yerine ikinci kez şaşırtmak istiyor. Elinde mantıklı bir cevap olan izleyiciyle oynamaya devam edip son yarım saati kafa karıştırarak geçiriyor. Tatmin edici erken finalini kendi eliyle yalanlayıp bir daha toparlayamadığı yollara sapıyor, gözümüzün önünde çöküp gidiyor.
Intruders ilk saatiyle korku-gerilim türünün iyi örnekleri arasına ismini yazdırabilecekken daha fazlasının peşine düşen ancak elindekine de zarar veren bir yarım başarı. Yine de Juan Carlos Fresnadillo’nun yeteneklerine şahit olmak için görülebilir.
Öteki Sinema için yazan: Serkan Çellik