Wesley Craven… Bir zamanlar Amerikan korku-gerilim sinemasının usta yönetmeni. Kariyeri boyunca kameranın önünde arkasında her yerinde çalışmış, korku sineması klasiklerinden “Elm Sokağı Kabusu” ve yeni dönem teen slasher başlangıcı olarak kabul edilen “Scream” serisinin ve birçok klasiğin yaratıcı yönetmeni. Korku-gerilim türüne ilgi duyupta Wes Craven‘ın filmlerini izlemedim diyen herhalde aramızda yoktur. Bu filmi de hatırlarsanız TRT bilinç altımıza 80’lerde yayınlayarak iyice kazımıştı. Wes Craven’ın kariyeri her ne kadar uzun süredir düşüşte olsa bile bugün bazı filmlerini sağda solda tekrar izlerken kendi kendimize adam zamanında yapmış diyebiliyoruz. İşte 1984 yapımı olan “Invitation To Hell” ne yazık ki yönetmenimizin göz ardı edilmiş, hak ettiği değeri bulamamış çalışmalarından birisi. Film zamanında yapılan kötü kritikler sebebi ile neredeyse Wes Craven filmogrifisinden adı çıkartılacak duruma gelmiş. Çok düşük bütçeli,TV için çekilmiş bir B sinema örneği. Yönetmenimiz aldığı kritiklerden midir nedir bilinmez bu filmden hemen sonra çektiği “Elm Sokağı Kabusu” ile kariyerinde büyük bir yükselişe geçer.
Gelelim Wes Craven’ın kariyerinde en berbat filmlerden biri sayılan “Invitation To Hell”in konusuna;
Bilim adamı ve iyi bir aile babası olan Matt Winslow (Robert Urich) kendisine iş teklifinde bulunan Micro-Digitech firmasının teklifini kabul eder. Eşi Patricia (Joanna Cassidy), çocukları Robbie (Barret Oliver) ve Chrissy (Soleil Moon Frye) ile birlikte firmanın kendilerine sunduğu yeni evlerine taşınırlar. Matt’in Micro-Digitech’te üzerinde çalışacağı proje yeni bir uzay giysisidir. Bu giysi 10 parmağında 10 marifet her işe yaramaktadır. Çok yüksek sıcaklıklara dayanıklılık, insan formunu tanımlama ve lazerden alev silahına değişik saldırı silahlarını bünyesinde barındırma özelliklerinden birkaçıdır. Ailemiz yeni evlerine taşınır taşınmaz eski arkadaşları olan Tom Peterson (Joe Regalbuto) ve ailesi ile buluşup kaynaşır. Tom ve ailesi buradaki yeni hayatlarına çok daha çabuk adapte olmuştur.Tom, Winslow ailesini, kendisinin de üye olduğu “Steaming Springs” kulübüne üye olmaları için davet eder. Matt’i kulübe üye olanların Micro-Digitech’te çok çabuk terfi aldıklarını söylerek ikna etmeye çalışsa da keçi inadından vazgeçmeyen doğrucu Matt, bir türlü bu teklifi kabul etmeye yanaşmaz.Tom son çare olarak Matt’i aynı zamanda kulübün yöneticiside olan Jessica Jones (Susan Lucci) ile tanıştırır (Gerçi filmimizin başlarında ikisi bir kaza sonucu tanışıyorlar ama böylece resmi olarak da tanışmış olurlar). Gel zaman git zaman Jessica Matt’in akılını çelmeye arada da karısı Patricia ile arkadaşlığını ilerletmeye çalışır. Jessica Matt’i ikna edemeyince tüm planlarını eşi Patricia üzerine yoğunlaştırır. Sonunda da Patricia ve çocuklarını kulübe katılmaya ikna eder. Matt bu duruma ses çıkarmaz ancak kulübe üye olmalarından sonra ailesinde kendisine karşı yavaş yavaş değişiklikler olduğunu farkeder. Bunun üzerine kulübün arkasındaki gizli gerçekleri araştırmaya karar verir. Matt’in bu araştırmada karşılaşacağı tek gerçek cehennem olur.
“Invitation To Hell” kadrosunda Robert Urich haricinde fazla ünlü barındırmıyor. Robert Urich’i 2002 yılında kaybettik. Birçok dizi ve filmde oynamış başarılı bir aktördü. Bu filmde de kalitesini oyunculuğu ile ortaya koyuyor. Yaşı 30 ve üstü olan okuyucularımız Tom Peterson rolünde oynayan Joe Regalbuto’yu da hatırlayacaklardır. Kendisi TRT’de “Kara Şimşek”ten (Knight Rider,1982) sonra yayınlanmaya başlayan süper (kolpa) motorsiklet “Şahin” (Street Hawk,1985) dizisinde oynamıştı. Joanna Cassidy ise günümüzün popüler dizilerinde (Desperate Housewives, Heroes, Ghost Whisperer vs.) halen konuk oyuncu olarak ekranlarımıza misafir olmakta. Bir diğer ilginç bilgi filmin müzikleri ile ilgili. Müziklerin bestecisi Sylvester Levay ünlü “Hava Kurdu” (Air Wolf,1984) dizisinin müziklerinin de bestecisi. Herhalde başka bir açıklamaya gerek yok “Hava Kurdu” ve müziğini hepimiz biliyoruz. Bu filmde de gergin atmosferi biz seyircilere yansıtan, basit ama güzel müzikler bestelemiş. Son olarak, filmimiz 1984 yılında nasıl olduysa Emmy ödüllerine Sanat Yönetmenliği dalında aday olmuş ancak birinciliği “A Streetcar Named Desire” adlı dramaya kaptırmıştır. İyi ki de kaptırmış çünkü oyuncular, yönetmen ve müzisyen bu filmden sonra çok çok daha başarılı işlere imza atmışlar.
“Invitation To Hell”i izlerken 1975 yapımı “Stepford Wives” ve 1988 yapımı “They Live” aklınıza muhakkak gelecektir. Bana birisinden ilham alınmış, diğerinede ilham verilmiş gibi geldi. Bilmem siz izlerken aklınızda nasıl bir fikir oluşacak. Arada bazı sahneler (Cehenneme açılan kapının kodunun 666 olması, kıyafet balosuna milyon dolarlık astronot giysisi ile gidilmesi) izleyiciye komik gelse bile Wes Craven elindeki kısıtlı bütçe ile TV için iyi bir iş çıkarmış bile diyebiliriz. Doğaüstü güçler, bilim kurgu, gerilim ve drama hepsi izleyiciye dozunda sunuluyor. Belki daha fazla bir bütçeye ve TV için değilde sinema için film çekecek olsalardı ortaya bambaşka bir “Invitation To Hell” çıkaracaklardı.
“Invitation To Hell” yönetmen Wes Craven’in çektiği en iyi film olmasa bile seyirciyi eğlendirmeyi rahatlıkla başarabiliyor. Tüm klişe anlatımına, 80’lerin basitliğine rağmen alt metin olarak iş hayatında başarı için ruhunu şeytana satma konusunun işlenmesi seyirciyi ekran başında tutmaya yetiyor. Öteki Sinema tutkunlarının koleksiyonlarında yer alabilecek bir yapım olduğunu söyleyebilliriz. İzleyip Wes Craven’a bir şans daha vermekte fayda var :)
Öteki Sinema için yazan: İlker Güler
bu filmi çocukluğumda seyretmiştim ve çok beğenmiştim. şimdi aynı hissi vermeyeceğine kesinlikle eminim :)
bu arada, joanna cassidy’nin yer aldığı en iyi film -elbette ki- blade runner’dır. gerçi bunu hatırlamam için imdb’ye bakmam gerekti, ama olsun…
çok merak ettim şimdi