iron_sky poster

Uzayı seviyorum ama sinema dünyasında da oradan gelen musibetin bini bir para. Ya insanlığın sonunu getirecek göktaşları gelir, ya ABD’den bile işgalci uzaylılar suyumuza sulanır. Sanki başka gezegende su yokmuş gibi. Europa’dan alsa ya rölaks rölaks eşşoğlusu, dağdan gelip bağdakini ne kovuyorsun? Bir E.T. gelmiş ama onun da kendine hayrı yok. Anca eve telefon.

iron_sky_01
Aryanlaştırılmış zenci James Washington, Nazilerin sevgi kelebeği Renate Richter’in arkasında oturuyor. Sağdaki Klaus Adler’in ise hain planları var.

 

Bu sefer gelen musibetimiz Naziler. Günahını almışız adamların, meğer II. Dünya Savaşı’nın sonlarındaki roket yarışının amacı İngiltere’yi vurmak değil, Ay’a kapağı atmakmış. Hitler savaşı kaybedeceğini anlayınca gerekli teknolojiyi geliştirip Ay’ın karanlık yüzünde bir üs kurdurmuş ve tüm Nazileri oraya taşımış. Ama işte Amerika her şeye maydonoz. Orayı da rahat bırakmıyor ve Helium 3 bulması için bir keşif ekibini babasının malı olan Ay’ın karanlık yüzüne gönderiyor. Şenlik de başlıyor tabii. Hem de ne şenlik… Diyebilmeyi çok isterdim ama Iron Sky inceleme yazması en zor filmlerden biri. Bunun sebebi bazı şeyleri çok iyi, bazı şeyleri çok kötü yapması ve artısını eksisine vurduğunuzda son derece ortalama bir filmin ortaya çıkması.

iron_sky_02
Amerikan başkanını canlandıran Stephanie Paul’ün Sarah Palin taklidi başarılı.

 

Yine de “şenlik” sözcüğü filme uygun. Çünkü film kendini ciddiye almıyor. Bu daha karakter seçiminden belli oluyor. Karikatürize karakterler “sevgi kelebeği Nazi”, “Aryanlaştırılmış zenci”, “ABD’nin zeki başkanı Sarah Palin” gibi tezat anahtar sözcüklerden meydana geliyor. Meydana gelen olaylar da bunu destekliyor. Nazilerin ortaya çıkışından finaldeki büyük savaşa, BM toplantısından II. Dünya Savaşı teknolojisiyle yapılmış Ölüm Yıldızı diyebileceğimiz Götterdämerung’a kadar her şey abartılı. Bütün bunlar eğlenceli bir atmosfer yaratıyor ama filmin zannettiği kadar komik olmadığını da not düşmek gerek. Bağımsız olması ve Hollywood’vari politik doğru mesajlar vermek zorunda hissetmemesi de filmin bir başka avantajı. Söz gelimi Nazilerin dünyaya iyilik ve güzellik yaymak için geldiğini zanneden Renate Richter üzerinden Nasyonal Sosyalist Parti’nin seçim kazanarak iktidara gelmesini güncel tabirle “kandırıldık” seviyesine indirgeyen film, ABD’yi Nazileştirmekte de beis görmüyor.

iron_sky_03
BM genel kurulunda yaşananlar filmin en şenlikli sahnelerinden biri.

 

Maalesef bu eğlence ve kendini ciddiye almama meselesi bazı noktalardan filmin aleyhine işliyor. Filmde bir skeç havası var. Sanki bütünlüklü bir hikâye anlatmak yerine eğlenceli anlar yaratmayı hedeflemiş gibi ama amacın bu olduğunu zannetmiyorum. Kendini ciddiye almayan senaryo, biraz kopuk olan kurguyla bir araya geldiği için böyle bir intiba doğuyor. Kurgu bazı yerlerde o kadar tekliyor ki… Bir örnek vereyim. ABD başkanının Beyaz Saray’da kondisyon bisikletine binerken görüşmeler yaptığı iki sahne var. Bu sahnelerden ikincisi filmin iki ayrı kurgusunda iki farklı yerde. İkisinde de yerini bulamamış ve sonradan eklenmiş gibi görünüyor. Neyse ki filmin işçiliğinin geri kalanı kurgusu kadar kötü değil. Efektler 10 milyon dolarlık küçük bütçeyi hissettirmiyor. Udo Kier gibi bir devi barındıran oyuncu kadrosu başarılı. Özellikle “beyaz zenci” Christopher Kirby’yle Sarah Palin taklidi başarılı olan Stephanie Paul’ün öne çıktığını söyleyebilirim.

iron_sky_04
Görüntü efektleri, filmin 10 milyon dolarlık bütçesini hissettirmeyecek kadar iyi.

 

Iron Sky çok fazla düşündürmeden eğlendiriyor ve düşük bütçesini kesinlikle hissettirmiyor. Ancak başarılı bir fikri vasat bir filme dönüştürdüğü için hafızanızda daha çok “uzay Nazisi” türünün nadir bulunan örneklerinden biri olmasıyla yer ediyor.

HANGİ VERSİYON?

Filmin biri sadeli, diğeri yönetmenin kurgusu olmak üzere iki farklı versiyonu var. YK versiyonu 17 dakika daha uzun. Özellikle Renate’yle Klaus arasındaki ilişki gibi bazı mevzular daha derin işleniyor ama her eklenen sahnenin filme bir şeyler kattığını söylemek güç. Normal versiyon daha kısa olduğu için daha tempolu hissettiriyor. Buna karşın YK versiyonunda görsel efektler elden geçirilmiş ve çok güzel olmuş. Yine de bir versiyon hakkında ne düşünürseniz diğeri hakkında da aynı şeyi düşüneceksiniz.

blank

Kaan Zanbakcı

1976, İstanbul doğumlu. Sinema denen sanatın ne kadar büyülü bir şey olduğunu 1986’da, Şişli Site sinemasında izlediği Return of the Jedi ile farkına vardı. 10 yıldır çevirmenlik yapıyor. Önce Divxplanet bünyesinde, ardından Öteki Sinema’da film eleştirileri yazdı. Sender’in açtığı senaryo atölyelerine katıldı. Hayalî İcraat adında bir bilimkurgu/fantastik sinema sitesi hazırladı ancak o büyüklükte bir siteyi tek başına hazırlamanın zorlukları, hosting firmasının saçmalıklarıyla birleşince 6 yılda büyük mesafe kat eden, 800’ü aşkın makale içeren sitesini kapadı ve Öteki Sinema’ya geri döndü.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Kader Değişmez: Predestination (2014)

Predestination, zamanda yolculuk filmlerini sevenlerin kesinlikle kaçırmaması gereken film, anlattığı
blank

Gotik Bir Dinozor Macerası: Jurassic World Fallen Kingdom (2018)

Jurassic World 2, bildiğiniz gibi... Bol bol T-Rex böğürtüsü, Raptor