“Robert bunun adına soya sosu demişti. Uydurma bir isim olduğunun farkında mıydı bilmiyorum; ama bu kesinlikle soya sosu değil.”

John Dies at the End, yönetmen Don Coscarelli’nin 2002 tarihli Bruce Campbell’lı mumya güzellemesi Bubba Ho-Tep’ten sonra verdiği uzun aradan sonraki yeni filmi. Araya 2005’te bir Masters of Horror bölümü (Incident on and off a Mountain Road) sıkıştırmış olsa da, Coscarelli yeni filmi için kendini bir on sene bilemiş demek, bana kalırsa fazlasıyla doğru olacak. Phantasm serisiyle bütünleşmiş nev’i şahsına münhasır yönetmen, çoğu benzerinin aksine yerinde saymadığını, kör gözüne parmağım dercesine türler arasında zıplayarak damıttığı yeni filmiyle sergilemeyi bilmiş.

John dies at the end

Öteki Sinema için yazan: Onur Atay

Film, Dave’in (Daha önce dişe dokunur bir oyunculuk tecrübesi olmayan, ama her nasılsa “Ya ben tanıyorum bu herifi be” dedirten Chase Williamson) karlar içinde eli baltalı sahnesiyle açılıp, ardından bir uzakdoğu restoranında Arnie’ye (tartışılmaz Paul Giamatti) verdiği mülakatla devam ediyor. Daha ilk on dakikada çığrından çıkan film, Coscarelli’nin kurgu mahareti olay örgüsüyle sürekli diken üstünde, bir sonraki sahneyi tahmin etmeyi imkansız kılan bir yapıda ilerliyor. Etkisinin gitgide çetrefilli bir olaylar silsilesine yol açtığı uyuşturucu ‘soya sosu’nun, türlü çeşit gerilime ve önü alınamayan bir hikayeyle yol alması, ister istemez “Filmi yapanlar da aynından kullanmış sanırım” dedirtmesine yol açıyor. Dave’in filme adını veren yol arkadaşı John’la (Rob Mayes) çıktığı yolculuk, açıkçası filmin kilit kısımlarından birindeki tabirle ‘sigara dumanı gibi yoğun ve serbest bir uzay’ içerisinde sapmadık durak kalmadan ilerliyor.

05

John Dies at the End, esasında blog dünyasının hatırı sayılır sitelerinden cracked.com’un editörü Jason Pargin’in David Wong (evet, filmdeki esas karakterlerimizden birinin adı olan David Wong) mahlasıyla yayınladığı kitaptan neredeyse birebir bir uyarlama. Don Coscarelli‘nin bu noktada yuvarlanıp kapağını bulduğunu söylemek yerinde olacak. Senaryoya da bizzat Coscarelli ve Pargin tarafından aktarılan hikaye, yönetmenin maharetini ve ‘aşırılık’ sevgisini sergilemesini sağlayacak ortamı ziyadesiyle yaratıyor; hatta yetinmeyip şu anda okuduğunuz satırların yazarına kitabı hemen arayıp bulma ihtiyacı hissettirecek kadar da bir merak uyandırıyor. En nihayetinde bir bıyığın sahibinin üst dudağından kopup bir yarasa gibi uçarak karşısındakine saldırdığı bir öyküyle kaç defa karşılaşabiliriz ki?

John_Dies_At_The_End_Bit_Key_Art‘Yarı Houdini, yarı George Méliès’ [1] denebilecek Coscarelli’nin filmde kullandığı estetiğin ve grafik şiddetin de bugünü fazlasıyla iyi yakaladığı da ayrıca söylemeyi gerektiriyor. Sürprizleri ardı ardına sıralarken, bugünün internet görselleriyle diriltilen sea-punk estetiğini de Phantasm serisinden hatırladığımız şiddet kullanımıyla harmanlayan yönetmen, gore dozunu ne aşırıya kaçarak, ne de dizginleyerek filme çok iyi yediriyor. Özellikle son yirmi dakikada zirveye tırmanan absürdlük, film boyunca Marconi (Shawshank Redemption’ın gaddar gardiyanı Clancy Brown) ve Roger North (nam-ı diğer Abe Sapien, Doug Jones) gibi nokta atışı karakterlerle bize sürekli eşlik ediyor.

Ek olarak, Jason Pargin’in “This Book is Full of Spiders” adlı devam kitabıyla bir sequel ihtimali yarattığını da not düşmek gerekiyor. Son zamanlarda izlediğim en ‘yeni’ filmlerden biri olan John Dies at the End’in gerek Phantasm referansıyla, gerekse yeni bir ‘buddy movie’ serisi potansiyelinden ötürü izlenmesi ya da en azından ‘öteki’ sevenlerin ‘sırada izlenecek on film’ listesine bir noktadan eklenmesi farz. Açılış sahnesindeki, sonradan tüm film üzerinde etkisini farkettirecek Theseus’un Gemisi [2] referansıyla bile ilk dakikadan itibaren merakı harlayan film, kesinlikle şans verilmesi gereken, eskiye çok da ilgi duymayıp gene de Coscarelli sinemasıyla tanışmak isteyenler için en isabetli başlangıç olabilir.

  1. Lovell, G. (2012) Overdose http://cinemadope.com/reviews/john-dies-at-the-end-%E2%9C%AE%E2%9C%AE/
  2. Cohen, S. Marc (2004) Identity, Persistence and the Ship of Theseus http://faculty.washington.edu/ smcohen/320/theseus.html
blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Viskningar och rop / Cries and Whispers (1972)

“Saat pazartesi sabahı erken ve ben acı çekiyorum. Kız kardeşlerim
blank

Punishment Park (1971)

Son birkaç senedir Amerikan popüler sinemasında devlet eleştirisi ve sivil