Trash’in Papası olarak bilinen, Pink Flamingos, Polyester, Hairspray gibi filmlerle tanıdığımız (ve hürmet duyduğumuz) John Waters yılın en iyi filmlerini listelemiş. Henüz görmediklerimizi görmek boynumuzun borcu…
1 The Skin I Live In (Pedro Almodóvar)
Dünyanın en iyi yönetmeninden karanlık, çarpık, güzel ve evet, komik bir şok filmi. Tanrı seni korusun, Pedro Almodóvar!
2 Mildred Pierce (Todd Haynes)
Bu zarif, kusursuz bir tonda çekilmiş, televizyon melodramı izleyen herkesin gizliden gizliye sorunları olan bir kadın olmayı arzulamasına yol açıyor. Yıllardır çekilmiş en iyi dönem filmi – nokta.
3 Justin Bieber: Never Say Never (Jon M. Chu)
Şaka yapmıyorum. Bieb’in dahi bir çocuk olduğunu kanıtlayan iyi yapılmış bir belgesel. Justin’in üç boyutlu olarak kafasını seyircinin arasına uzatmasını ve saçlarını sallamasını görene kadar bekleyin. Ben resmen çığlık attım.
4 Hadewijch (Bruno Dumont)
Bu haşin, ticarilikten uzak filmde, zengin bir aileden gelen fanatik katolik bir hanım, yakışıklı müslüman bir teröriste yazılıyor ve birlikte bir treni havaya uçuruyorlar. Aşk tuhaf şey, özellikle işin içine Tanrı girerse.
5 Kaboom (Gregg Araki)
Tüm beklentileri aşan seksi, iyi yazılmış, dünyanın sonuyla ilgili bir komedi. Kıyamet günü hiç bu kadar çekici olmamıştı.
6 If a Tree Falls: A Story of the Earth Liberation Front (Marshall Curry ve Sam Cullman)
Bu üzücü belgesel, bir grup çılgın çevrecinin gözü dönmüş bir aktivizme kapılıp birdenbire hükümet tarafından terörizmle suçlanmaları üzerine radikalizmin pişmanlıklarını tartışıyor.
7 The Tree of Life (Terrence Malick)
Bu filmden nefret edeceğimi sanırdınız, değil mi? Neredeyse de ediyordum – ta ki bu senenin en iyi New Age, heteroseksüel, Hristiyan filmi olduğunu keşfedene kadar.
8 I’m Glad My Mother Is Alive (Claude ve Nathan Miller)
Güzel oyunculukların olduğu bu Fransız filmi, tüm evlatlıklar için trajik ve asap bozucu bir uyarı niteliğinde: Gerçek ebeveynlerinizi bulmak her zaman iyi bir fikir olmayabilir.
9 We Were Here (David Weissman)
Arkadaşlarımın yarısı AIDS’den öldüğü için, San Francisco’daki korkunç salgının etkilerini sade ve acı veren bir şekilde anlatan bu belgeseli kişisel nedenlerden sevdim. Eğer seyrederken ağlamıyorsanız, belki sizin de ölmeniz gerekiyordur.
10 Uncle Boonmee Who Can Recall His Past Lives (Apichatpong Weerasethakul)
Hayaletlerin ve vahşi hayvanların öte-dünyalı şehvetleri hakkında ürkütücü, zekice, ve asla yapmacık olmayan bir tefekkür filmi. Sanat filmlerinin test gösterimleri olmadığı için siz de mutlu değil misiniz?
Kaynak: http://artforum.com/
Çeviri: Can Yalçınkaya
3 numarayı gördüm alt+F4 çektim. Sonra bu yorumu yazmak için tekrar girmek zorunda kaldım.
Aman diyim, history’yi falan da temizleyin hemen, daha fazla tahribata yol açmasın.