Doğu Avrupa’nın dağ köylerinde, Wallachia, Moldovia ve Transylvania’da garip isimli hanların ve taş evlerin ocak başlarında derebeyinin ve toprağın dertlerinden sonra lafı olan öykücünün ağzından dökülen gizemli hikayeleri, parçalanmış kuzular ve kayıp çocuklardan söz eden fısıltıları, kırdan gelen seslerle ve terkedilmiş evleri sahiplenmiş gölgelerle birleştirip günlüğüne not düşen Abraham Stoker, Montague Summers gibi gezginlerden öğreniyoruz vampir efsanelerini…
Byron’vari birer güzeldir hepsi ama uzun kumral saçları solgun yüzlerini gölgelerin içine gömerken sıkı sıkı, gözlerinin içindeki acılı düş kanar durur. O düşün bir yerinde vampir, farelerin cirit attığı eski bir kadırga ile Bremen’e doğru yola çıkar. Yaşarken ölemeyen bir ölü… Ernest Jones’e göre, vampir öykülerinin temeli, insanı tüketen bir aşk kucaklaşması sonunda yaşam suyunun bedenden geri çekilmesidir. Solgun boyunlarda küçük pembe bir yırtık ile örtük eşcinsel bir kucaklaşma Bowie’nin dünyaya düşen hermafrodit bedenini bir eldiven gibi giymiş Max Schreck, gri rastafarian beresiyle aşığının ceviz yatağının ucuna oturmuş. Auto reverse kasetçalarda Sisters of Mercy. Yastıkta ve dudağının kenarında vücudun ersuyu. Momento mori. Ağır kumaşın arasından birdenbire kayıveren bir gölge. Fields of Nephilim’in bir parçası ‘love under will‘. Bozuk apartman otomatiğinin yerine yenisi alınana dek, kendi dairesinden uzattığı çıplak bir ampulü apartman boşluğuna sallandırmış biricik yöneticimiz. Merdiveni süsleyen floran büklümlerle birleşen gölgem, basamakları “Die Hintertreppe” ‘arka merdiven’ filmindeki postacı hızıyla çıkıyor. Postacının Bertha’ya verecek bir mektubu yok bu kez. Ne bir mektup ne de bir sözcük… Oysa bu yazı Sisters of Mercy için yazılacaktı. Beceremedim… Koca albümden akılda kalmış tek bir dizenin ardından düşülmüş loş bir labirent.
Bir düşe benzemese de yüzün, yüreğimde bir ortaçağ sokağının karanlığını duyabileceksem eğer beni almana izin verirdim. Hayır, hiç vampir görmemiştim.
Öteki Sinema için yazan: Videodreamproject
.
.
.
.
.
çocukken hep dua ederdim,
“Allahım ne olur karşıma bir vampir çıkar” diye.
zamanla duanın şekli değişti,
“Hadi vampir olmadı, bari bir kurtadam,
ne bileyim bir UFO göster bana.”
sonra büyüdüm,
artık dua etmez olmuştum…
Sisters candır!
Bir düşe benzemese de yüzün, yüreğimde bir ortaçağ sokağının karanlığını duyabileceksem eğer beni almana izin verirdim. Hayır, hiç vampir görmemiştim… MUHTEŞEM
dişlemeyi bilmeyen vampirden sayılmaz…
böyle şeylerin yükselen trend olması ne tuhaf değil mi?
sephora vampir serisi makyaj malzemesi üretir, tüm filmlerin konusu aynı hale gelir… garip dünya.
Ben 1993 yazında, o vampirin hanında bir geceliğine konaklamıştım :)
Kızılca ben de senin gibi bir uzaylının beni alması için dua ederdim. Sonra bir ses duyardım “hazır mısın?” diyen. Hiç hazırım diyecek cesareti bulamadım kendimde.
Bir Sister of Mercy klibi ile renklendireyim ortamı:
olay budur,zevkten gudur! :) sagolasin,varolasin Masis Usenmez.
Etkileyiciydi. Tekrar okumak lazım.
Ne kadar guzel nurdi!
Aylavyu.