Japon korku sinemasının Ringu’dan sonraki en başarılı işlerinden biri ile karşınızdayız. Ju-On aslında Japon under ground video piyasası için çekilmiş bir seri iken başarısının sonucu “Biz bunu daha büyük kitlelere de taşıyalım” diyerek sinemaya aktarılmış.

blank

Tabii ki video versiyonunun fazlaca amatör olmasından dolayı tekrar çekilmiş. Daha sonra bu versiyonunun başarısı ile de yetinilmeyerek “E tüm dünya izledi bir alt yazı okumaktan yoksun Amerikan seyircisi izlemedi” düşüncesi ile bu sefer de The Grudge adı ile serinin iki de Hollywood versiyonu çekilmiş. Suyunun suyu olan Amerikan versiyonundan olabildiğince uzak durarak sizlere seriyi tanıtmaya çalışacağım.

Ju-On garez ve lanet kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Dayandığı Japon efsanesine göre büyük bir şiddetle öldürülen kişinin ruhu öldürüldüğü yerde bekler ve kaza ile ona gelen insanları öldürerek öcünü almaya çalışır ve bu şekilde lanet sürekli devam eder.

1998 yılında ‘Katasumi’ ve ‘4444444444’ adlı iki kısa hayalet öyküsü ile adından söz ettiren Japon yönetmen Takashi Shimizu’nun başarısı Ju-On’un temellerini atmış. Video için 2000 yılında çekilen iki filmin düşük bütçesine rağmen yarattığı atmosfer ve Shimizu’nun hayaletlerini göstermedeki cüreti, çok fazla kanlı sahne olmamasına rağmen seyirciyi vurmayı başardığı ani hareketleri ile gerek eleştirmenlerden gerekse Japon korku filmi sevenlerinden tam not almış. Ringu’nun da senaristi olan Hiroshi Takahashi’nin de destek vermesi ile seri 2003 yılında tekrar çekilerek bu sefer beyaz perdede boy göstermiş.

Ju-On Nishina Rika’nın hikayesi ile başlıyor. Sosyal yardım kurumunda çalışan Rika’nın Tokunagaların evine gidip yaşlı bayan ile ilgilenmeye çalışması, evde gördüğü bir ufaklığın hayatına girmesine neden oluyor. Arada bir görünüp kaybolan Toshio adlı bu soluk benizli velet, Rika’nın kısa zamanda evin lanetli olduğunu kavramasına ve yaptığı araştırmalar sonucu Toshio’nun bu evde daha önce katledilen Saeki ailesinin hiç bulunamayan oğlu olduğunu öğrenmesine neden oluyor. Rika’nın bulunması için eve giren polis Tokunagaların da cesetlerini buluyor ve böylece herkes lanetten payını almaya başlıyor. Filmin asıl eğlencesinin başladığı bu dönemde tek tek her karakterin hikayesini herhangi bir zaman mevhumu gözetmeden izliyoruz. Ayrıca evin lanetinin uzay zamanda bükülme yapıp olacakları da alacağı ruhlara gösterdiğini görüyoruz. Filmin sonlarına doğru tüm zaman paradoxu anlamlı bir yöne doğru giderek sürpriz finali hazırlıyor.

Ju-On 2’ye geldiğimizde ise korku filmleri ile ünlenen aktrist Harase Kyoko’nun hayatına geçiş yapıyoruz. Kyoko’nun hamile olması filmi biraz da Rosemary’s Baby’e yaklaştırıyor. Bir gece nişanlısı ile evine dönen Kyoko yolda eski dostumuz Toshio ile karşılaşarak kaza geçirir. Nişanlısı komaya giren Kyoko ufak sıyrıklarla kazadan kurtulur. Ancak bebeğini düşürdüğünü sanmaktadır. Doktorlardan bebeğin sağlıklı olduğunu duyunca şaşkınlığı sevince dönecektir. Önce seyirci Toshio’nun nasıl olup da Kyoko’nun peşine düştüğünü anlamaz ama ilerleyen bölümlerde yine tek tek tüm karakterlerin Toshio’nun evi ile olan bağlantısı ortaya çıkar ve Kyoko’nun hamileliğinin önemi daha net anlaşılır.

İki film sonrasında insan gerilmekten yorulsa da iyi yönetilmiş ve ince ince işlenmiş bir korku hikayesini bitirmenin keyfini yaşıyor. Özellikle sahne sahne verilen bazı ayrıntıların sonunda bir bütünü oluşturmadaki başarısı Shimizu’ya artı puan kazandırıyor. Benim için tek problem atmosfer içinde sürekli Japon karakterleri birbirleri ile karıştırmak oldu, ama bir süre sonra kim kimin arkadaşı? Kim kimin nişanlısı idi? Bu çocuk deminki kameraman mıydı yok lan polisti değil mi? gibi soruları bir kenara bırakıp filme kendinizi kaptırıyorsunuz.

Aslında yakından bildiğimiz bir aile içi şiddet ve namus cinayetinden doğan lanetin son günlerde töre, namus cinayeti haberlerinin arttığını düşünecek olursak, efsanedeki gibi Türkiye’de işlemesinin de ne gibi vahim sonuçlara neden olabileceğini düşünmeden edemiyorum.

Bu kadar lanetli ev filminden sonra artık insanların ev alırken en azından muhtara gidip burada cinayet işlenip işlenmediğine dair bir temiz kağıdı almaları gerekir. Kelepir diye milyarları dökmeden önce bir araştıralım. Akıllanalım artık yahu!

Öteki Sinema için Yazan Masis Üşenmez

blank

Masis Üşenmez

1979 İstanbul doğumlu yazar ilk sinema deneyimini Superman ve Star Wars’la yaşayıp kendini çizgi roman ve bilim kurgu dünyasına atar. 2006 yılında "Öteki Sinema" kadrosuna katılır ve sitenin gelişiminde önemli rol üstlenir. Halen Öteki Sinema'da editörlük ve Cinedergi'de yazarlık yapmaktadır.

2 Comments Bir yanıt yazın

  1. Korkunç Bir Film 4 Garezi çok güzel ti’ye aldı maalesef:) Şimdi soluk benizli çocuğu ne zaman görsem Japon markalarını saymaya başlayacakmış gibi geliyor

  2. ya acaba şu sürpriz final nası oluyorr ben izleyemedm de sonunu :S

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Daha Kötü Olamazdı: The Great Wall / Çin Seddi (2016)

The Great Wall hem önemsiz, hem önemli, hem de önemsizliğiyle
blank

Sonnim / The Piper (2015)

Birtakım gizemler barındıran neşeli bir filmken karanlık tarafa geçen Sonnim,