Türk korku sinemasının en uzun soluklu serilerinden biri olan Siccin, 6. filmiyle karşımızda. Filmi yine Alper Mestçi yönetiyor, yardımcı yönetmeni yine Melodi Tözüm ve alışık olduğumuz üzere başarılı plastik makyajların ardında da Alev Alatlı var. Bu arada benden de bir “Siccin yazarı” olarak bahsetmek sanırım mümkün zira önceki beş filmin Beyazperde.com üzerindeki kritikleri (2. film hariç) bana ait!

Alper Mestçi’nin korku sinemasındaki yolculuğunu en başından beri takip ve takdir edenlerden biriyim. Musallat filmleri, Siccin’ler ve arada çektiği 3 Harfliler filmleri… Bu filmle de görüyorum ki Alper, sekans bazında değerlendirirsek kendini aşmış ve Türk sinemasının standartlarını aşarak uluslararası kalitede bir iş çıkarmayı başarmış. Bana bunu düşündürten, “oyuncak bebeklerin saldırısı” sekansı oldu.

blank

İddia ediyorum; James Wan gelse bu sekansı daha iyi çekemez hatta kötü çeker. Alper her seferinde kamerayı nereye koyacağını, nerede kesme yapacağını biliyor. Sahnelerin sanat ve görüntü yönetimi o kadar başarılı ki, filmin genelini eleştirseniz bile bu sekansları nefesinizi tutarak izleceksiniz!

Ama ne Alper Mestçi’nin ne de Siccin filmlerini finanse eden Muhteşem Film’in suçu olmayan bir sıkıntı var. O da Türk korku sinemasının İslami korku dairesine hapsolmuş olması. Türk korku sinemasını “Dabbe’den öncesi ve sonrası” diye ikiye ayırmak mümkün. 2005 yılında, o zamana kadar çekilmiş yerli korkuları (asla sinemada gösterilmemiş ucuz video işlerini saymazsak) saymak için bir elin parmakları yetiyordu. Sonra Hasan Karacadağ geldi ve Kairo replikası ilk Dabbe filmi ile Türk sinemasında yeni bir alt tür yarattı: Cin korkusu! Dabbe sonrası bir sürü deneme yapıldı ancak hiçbiri tutmadı ve sinemacılar için ilham vermedi. Sanırım, yerli korku filmlerinin hedef kitlesi başka hikayelere yüz vermiyor ve bu da korku filmi çekenleri aynı turu atmaya zorluyor.

Yıl başından bu yana bir sürü kötü korku filmi izledim. Çoğu hem hikaye hem de prodüksiyon açısından çok zayıftılar. Bazı kurnazlar, para harcamadan, iyi oyuncularla çalışmadan iki uyduruk makyajla böö yaparak seyirciyi korkutmaya çalışıyor ve çakılıyorlar. Alper bu sıkıntıyı, izlemeye doyum olmayan ürkünç sekanslar çekerek bir şekilde aşıyor ama kendisinin de “bu iş nereye gidecek” diye düşündüğünden eminim.

blank

O yüzden olsa gerek, birbirinden bağımsız hikayelerden oluşan Siccin serisi 4. filmle bir devamlılık duygusu kazandı. Siccin 3 filminin aşkı için ölüme meydan okuyan kahramanı Orhan (Adnan Koç) serinin 4. filmiyle birlikte usta bir şeytan çıkarıcıya dönüşmüştü. O ünvan devam ediyor, bunun bir tık ötesi Orhan karakterini bir paranormal dedektife dönüştürmek olacaktır. Böylece konuya dahil olması da kolaylaşır. Bence bu çok güzel bir gelişme olur ve hatta serinin sinemada yakıtı tükenince bir TV dizisi olarak devam etmesine dahi yol açabilir. Neden bizim de bir yerli Dylan Dog’ımız olmasın ki!

Serinin en çok bilet satan filmi Siccin 5 olmuştu; zira korku sinemamız pek çok örnek vermesine rağmen eli yüzü düzgün film çekmeyi başaran çok az yönetmenimiz var. Alper Mestçi, Özgür Bakar, son filmini (Dabbe 6) 4 yıl önce çekmiş olan Hasan Karacağlı, Biray Dalkıran ve başka bir kulvardan koşan Can Evrenol… Bu isimlerin yanına birkaç kişiyi daha ekleyebiliriz ama her yıl gösterilen 30-40 filmin çoğu çöp! Öyle olunca da filmi kimin yönettiği önem kazanıyor. Siccin markasının da seyirciyi çeken bir gücü var. Seyirci gösterime giren uyduruk isimli filmlere eskisi kadar itibar etmiyor artık.

Alper Mestçi de sağolsun, nasıl olsa tüketiyorlar deyip elini kolaya alıştırmıyor. Tüm Siccin serisi içinde en sevdiğim sekansın bu filmde yer almasını ancak bu cümle ile açıklayabilirim ama işin hikaye kısmında makas değiştirmenin gerekli olduğunu düşünüyorum. O da hallolursa her şey çok güzel olacak! Bir de bu kadar müzik döşemeye gerek yok sanki. Yanlış anlaşılmasın, Reşit Gözdamla’nın score’larını seviyorum. Bu filmde de bana The Uninvited temasını hatırlatan güzel bir işe imza atmış ama o müzikleri kullanırken biraz daha ekonomik davranılması yerinde olur. Bu temanın gücünü de arttıracaktır.

Siccin 6, serinin diğer filmlerini sevenlerin bayılacağı bir film. Alper Mestçi’nin pek çok filminde oynamış olan Merve Ateş’i de yazının sonunda anmış olayım. Yine gayet iyi bir oyun vermiş, yerli korkuların yüzü sayılır artık kendisi. Şimdi kafamdaki soru şu; Siccin filmleri sayı olarak Dabbe’lere yetişti. Peki, önce hangisi gelecek Siccin 7 mi, yoksa Dabbe 7 mi?

Yeni bir Siccin kritiğinde buluşmak üzere, İyi seyirler…

murattolga@gmail.com

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Musallat (2007)

Musallat, son dönem sayıları artan korku filmlerimizin samimi bir örneği.
blank

İlk Filmden Bile Kötü: Büyü 2 (2017)

Büyü 2... İlkinden 13 yıl sonra çekilen devam filmine de