Çağan Irmak’ın 10 bölümden oluşan korku dizisi “Kabuslar Evi” ülkemizde daha önce denenmemiş bir yöntemle, sinema ya da televizyonda gösterilmeden DVD pazarına sürülerek şansını deniyor. (Divx planet forumları için bu yazıyı yazdığım tarihten sonra “Kabuslar Evi” bölümleri Fox TV kanalında geç saatte de olsa verilmeye başlandı.)

blankİlk Bölüm Takip Usta oyuncu Fikret Kuşkan’ın canlandırdığı karakterin, kendi geçmişiyle ve bir kurdun lanetiyle hesaplaşmasını konu alıyor…. Henüz Son Dans adlı bölümü izlemedim ama açıkcası Çağan Irmak’ın neden böyle bir konu ile bu seriye başlamak istediğini de henüz anlamadım. Zannımca tek geçerli sebep kurtadam öyküsünün katıksız bir korku serüveni olması ve gerideki bölümler için seyircinin beklentilerini hangi yönde oluşturması gerektiği yönünde fikir vermesi olabilir….

Türk korku sineması Korku sineması alanında pek verimli işler çıkaramasa da, 1953 tarihli “Drakula İstanbulda” bazı orijinal öğeler içerir. Örnek vermek gerekirse; Atıf Kaptan, sinemada uzun köpek dişleri gözüken ilk vampirdir. evet, artık “dişler” sinemada vampir imgesiyle özleşmiş, onun ayrılmaz bir parçası olmuştur ama ünlü “Dracula”da Bela Lugosi’nin vampir dişleri hiç gözükmez…

Fakat ülkemiz sineması açısından çok ihmal edilmiş bir tür olan korku sineması, başka sinemalar tarafından 50’lerden günümüze özellikle Vampir, kurt adam, labarotuvar yaratıkları ve perili ev alt sınıflarında her şeyi yağmalamış ve geriye kullanacak çok az denenmemiş fikir bırakmıştır.

İşte Takip adlı kurt adam öyküsünün şanssızlığı da burada başlıyor. Sevgili Çağan Irmak ne yazıkki konuya yeni hiç bir şey katamadığı gibi affedilmez hatalarını da bir bir sıralıyor. İzlediğimiz herşey daha önce mükemmel bir uygulanışını gördüğümüz fikrin açıkca kopyalanması… Buna örnek vermek gerekirse; Kurt adamın değişim sahnesini görür görmez iyi bir korku seyircisinin aklına “An American Werewolf in London” filmindeki muhteşem Rick Baker çalışması gelecektir. (Rick Baker bu çalışma ile Oscar kazandı) Fakat burada çok daha acemice ve geçiştirlmiş halini gördüğümüzden olsa gerek zerre etkilenmiyor ve bu çabayı buruk bir tebessümle karşılıyoruz.

Filmin büyük problemlerinden biri de mekan ve ışık kullanımı : Filmimiz, çizgili pijamaları olan bir adamın günlük vakti bir köyün ortasında koşmasıyla başlıyor ve çoğu önemli sahne yine böyle bol ışıklı ortamlarda geçiyor ki, Çağan Irmak burada yine önemli bir noktayı es geçmiş görünüyor : Korku sineması ışığı sevmez! yine örneklemek gerekirse “Alien” filmi başarısını önemli ölçüde nostromo adlı uzay gemisinin yapay ışıklandırılmış ve genellikle karanlık bırakılmış atmosferine boçludur. Korku filmlerinin ihtiyaç duyduğu atmosfer ışığın çok dikkatli kullanımıyla sağlanabilmektedir.

Köy gibi yerel ögeleri kullanmış olmasına rağmen tahminimce bütün seride yer alacak Kabuslar Evi ise oldukca gotik bir yapı ve ne yazıkki dizi deki diğer mekanlarla hiçbir etkileşim içermiyor ve genel mekan duygusunun içinde başka bir fotoğraftan kesilip yapıştırılmış gibi sırıtıyor! Belliki, Peter Medak’ın ünlü “The Changeling”in kahramanı olan malikane ile güçlü benzeşmeler içeriyor.

Kurt adam öyküsünün bizim izleyicimiz için ne derece doğru bir seçim olduğu ise tartışılmalıdır. Çünkü Asyalı kökenlerimiz ve yaradılış efsanemiz sebebiyle KURT karakteri bizim için korkutucu bir öge değil, saygı duyulan bir totemdir. Dolayısiyle Anglo-saxon kökenli ve ucu Kırmızı Şapkalı Kız’a kadar giden Ortaçağ avrupasının kurt adam miti bizi korkutmadığı gibi ilgilendirmez de…

Bizim kültürümüz daha mistik öykülerden beslenir. En kötü Perili Ev filmlerinin ve Şeytan öykülerinin ülkemizde uyandırdığı ilgi göz önüne alınırsa bu doğru bir saptama olacaktır. Yani buradan çıkışla bir genelleme yapacak olursak, bizim izleyicimiz supernatural (doğaüstü) sever de diyebiliriz. Benim için Türk sinemasındaki en iyi korku sekansı, Ertem Eğilmez ustanın, “Süt Kardeşler” komedisinde ki “Gulyabani” dir.

Filmin yine önemli bir kusuru ise 3. sınıf bir amerikan filminde bile daha iyisine rastlayabileceğiniz plastik ve görsel efektleri (kesik baş, Cgi kurtadam) öyle ki Cgi kurt adam ile kostüm kurtadamın renkleri dahi birbirini tutmuyor CGI olan açık gri ve ince yapılı bir kurt iken kostümlü olan siyah ve gürbüz bir boz ayı şeklinde…

Bizim dizilerimizde, düzgün bir casting çalışması ve karakter hazırlığı yapılmadığı için oyunculuklar ancak 3-4 bölüm geçtikten sonra oturur. Bu öyküde de, “işimizi yapıp evimize gidelim” tadındaki bazı aktörler ve aktristler, filmin kusurlarını daha da görünür kılıyorlar ve fakat Fikret Kuşkan her zamanki profesyonelliği ve içgüdüleriyle oynadığı için elinden gelenin en iyisini yapıyor oldukca inandırıcı bir performans sunuyor ama diğerleri! yüzünden genel tutarlılık açısından bu da bir zaaf haline geliyor.

Son olarak uzun ve sıkıcı bir konuyu giriş ve gelişme bölümünden sonra öykü finalde tutarlı bir yapıya bürünüyor ve belli bir katharsis sağlıyor ama ne yazıkki belki de çok iyi bölümlere sahip ve güçlü bir yönetmen tarafından hazırlanmış bir iş için oldukca acemice ve sıkıcı bir başlangıçtan öteye geçemiyor.

“Okul”, “D@bbe”, “Gomeda” “Gen”, “Büyü” gibi hepsi de “ilk Türk korku filmi” olma iddiasında olan fakat ne yazıkki genel olarak bakıldığında başarısız olan bu girişimler için ne demeliyiz?  ‘tür” sinemasının mayasının tutması için uzun bir zamana ve çok fazla denemeye ihtiyaç var mutlaka… Yine de benim gözümde içlerinde en samimisi Çağan Irmak’ın prodüksiyonu’dur. Diğerleri “Gen” hariç belli bir ranttan faydalanmak için yapılmış işler olmasına rağmen bu defa gerçekten samimi bir çaba ile karşılaşmaktayız. Bu defa olmamış ama mutlaka başarılacaktır diye düşünüyorum.

*CGI : computer generated image de denir ayrıca son 10 yılda sıkca kullanılan bilgisayar efektlerine verilen ayrı bir addır
*Katharsis : aristo tarafından dile getirilen anlık arınma,ağır duygu ve sıkıntı yükünden kurtulma,rahatlama anlamındaki kavram.

Öteki Sinema için yazan Murat Tolga Şen

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

3 Comments Leave a Reply

  1. yyaa ben bu kabuslar evine bayılıyorum sadece 2-3 tanesini seyrettim ama tekrarları olursa hepsini seyrederim çağan ırmağın bütün filmleri birbirinden harika onu çok yetenekli buluyorum

  2. sadece girişteki kabus sahnesini gerçekten çok sevdim. onun dışında serideki bütün bölümler ünlü bir yabancı filmin çakması olmaktan öteye gidemiyor. ayrıca ilk filmdeki cgi olan kurtadam bile orijinal değil onun görüntüsü bile tamamen van helsing’den kopyalanmış. kostümlü kurtadam ise kesinlikle orijinal. ayı olduğu halde kendini kurtadam sanıyormuş gibi geldi bana. bu arada tekrar düşündüm de bilmem farkettiniz mi ama televizyonda yayınlanan stephen king dizisi kigdom hospital’da(adını tam hatırlayamadım umarım doğrudur) yer alan bir karınca yiyen gibi bir yaratık vardı, işte bu kostümlü kurtadam ona benzemiş…

  3. Kabuslar Evi serisini ilk gördügümde bende çok umutlu olmadan birazda eglencelik bir film olarak almıştım.İlk filmi izledikten sonra güzel bir türk gerilimi ile karşılaştıgımdan hoşuma gitti.İkinci olarak 3.bölüm olan hayal-i cihanı izledigimde gerçekten kaliteli ve ciddiye alınmış bir yapım oldugunu anladım ve diger bölümleride daha ciddi beklentilerle izledim. Serinin resmi sitesinde yanlış hatırlamıyosam 13 bölüm gösteriliyodu ama ben sadece 8 bölümüne bulup izleyebildim. Bazı yerlerde okuduguma görede devamı piyasaya sürülmemiş.İlk olarak 5 bölüm ardından 3 bölüm daha piyasaya sürülmüştü. Bunun bilinçli olarak yapıldıgını düşünüyordum. İlk olarak sürülen 5 bölüm gerilim korku agırlıklı olmasına ragmen son 3 bölüm daha agır ve drama yakın ama yinede etkili bölümlerdi.Şahsen türk sinema filmi olarakta bu derece etkili gerilim filmlerine rastlayamadıgımdan bu serinin hakkettigi değeri görmediginide düşünmekteyim.Çagan Irmak’ın Mustafa Hakkında Herşey’deki bazı sahnelerden görüldügü kadarıyla başarılı gerilim filmi çekebileceğinede inanıyorum . Gittikçe artan denemelere ve yeni yapımlara ragmen bu serininde gözden kaçırılmamasını tavsiye ederim .

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Sinemada Toplumcu İntikam: İnsan Avcısı (1975)

Filmin polisiye türünde Türk sinemasında ilk ve tek olduğunu söyleyebilirim.
blank

Total Recall (1990)

Total Recall bilim kurgu sinemasının ilk gerçeklikten kopma, düş ve