10- Psycho (1960): Bahar esintili duş jeli ile başlayan duş sahnesi, bıçak darbelerinden mütevellit epey kanlı biter. Alfred Hitchcock banyo akustiğinin gücünden faydalanmış, nağmeli çığlık atan bir duş star yaratmıştır. Bu filmi izledikten sonra duş perdesinden huylanmayan bir nesle aşina değiliz. Peki, o zaman bu film neden 10. sırada? Çünkü Alfred Hitchcock filmde kan yerine, kana hiç benzemeyen çikolata şurubu kullanmış, nasıl olsa film siyah beyaz, her türlü gider diyerek duygularımızla oynamıştır. Bizi çok fena “kan”dırdılar matmazel.
9- Why Don’t You Play in Hell? (2013): “Gıcırdat dişlerini hadi, şimdi gıcırdat ve ısır. Bunu severim ben, sıkıca gıcırdat. Güzelce ga ga ga ve gi gi gi. Parlak ve temiz tut hepsini!” Filmin psikopat jingle’ı bile bize gerekli mesajı verir. Eğer bir Japon filmi izliyorsanız temizlik kandan gelir. Bu filmde aradığımız kan banyosu, Mitsuko’nun eve gelince kanda yağ gibi kaydığı sahnedir. Şizo Shizue’nin, insanların üstüne yakuzaların oluk oluk kanını akıttığı bir diğer sahne de pekala kan banyosu yerine geçebilir. Yani Sion Sono filmi izliyorsanız Pekeresque bir tarza hazır olun.
8- Piranha (2010): Bu deniz, kangal balıklı, şifalı kaplıcaya pek benzemez. Çünkü buradaki balıkların keskin dişleri ve çirkin gülüşleri vardır. Yaralı bölgeleri kangren yapmak için gelmişlerdir. İyileştirmez, öldürürler. Sessiz ve derinden ilerleyen piranalar beach party ortamını bir anda kan gölüne çevirir; kollar, bacaklar, memeler balık yemi olur. Parti sakinlerinin üstlerindeki tuzlu suyu atma yöntemleri biraz değişik olmuştur.
7- The Descent (2005): Çıkışı olmayan bir mağaradasınız, 1 haftadır da banyo yapmamışsınız. Bir dakika, o da ne? Gün ışığı görmemiş, tuhaf yaratıkların öldürdüğü insanların kanından oluşan bir gölet. Ne yaparsınız? 1- Cilde iyi gelir deyip bombalama atlarım. 2- Yaratıklardan kese atmasını isterim. 3- Çok iğrenç, bitlenirim daha iyi. Cevap veriyoruz: Hiç düşünmeden atlayın çünkü gün ışığı görmemiş, tuhaf yaratıklar geliyor!
6- The Countess (2009): Gerçek bir Erzebet Bathory hikayesidir. Kontesimiz hizmetçisinin kanı kazara yüzüne sıçrayınca gençleştiğini fark eder. Aslında bu bir güneş ışığı illüzyonudur ama artık olanlar olmuştur. İlk önce kollardan bacaklardan aldığı kanı cilt maskesi olarak kullanır. Yetmez ama evet. Daha sonra vücutlarındaki tüm kanı almak için özel bir işkence aleti tasarlatır. Akan kanların altında saçını şampuanlar, vücudunu lifler. Sorsan cadıları öldürmektedir ama aslında en büyük cadı kendisidir.
5- American Horror Story: Freak Show (2015): Dandy Mott’un seri katilliğe özenip kan dolu bir küvetin içine uzandığı sahnedir. Karşımızda yarı Bateman yarı Bathory, kırma bir seri katil vardır. En son annesini de kestikten sonra iyi bir banyoyu hak etmiştir. Aromatik kan yağları, suda eriyen pıhtılaşmış kan ve işkembeden lifler eşliğinde dehşet bir SPA deneyimi yaşar. Banyodan sonra da Twisty masajıyla mutlu sona ulaşacaktır.
4- Penny Dreadful (2015): Madame Kali’nin genç kalmak için kanlar içindeki küvete uzandığı sahnedir. Bu sahnenin en karizmatik kısmı çıtırdayan siyah sigarasını kanda söndürdüğü andır. Günümüz dünyasında onca anti-aging krem, kapatıcı fondöten, yaşlanma karşıtı salyangoz bir şeyi varken hala oldschool yöntemlere başvurması, Madame Kali’nin nasıl bir cadı olduğunun göstergesidir. Ne diyelim, şeytan ıslah etsin.
3- Carrie (1976): Balonun yıldızı, günah tohumu Carrie’nin şımarık tiki kızlar tarafından çok kanlı bir oyuna getirildiği sahnedir. Carrie, mezuniyet balosu kraliçesi seçilir, sahneye çıkar ve üstüne bir kova domuz kanı boşaltılır. Bu kan esprisiyle Carrie’nin regl’ine gönderme yapılmaktadır. Bizim aklımıza ise daha çok, her Pazar, kovaya su doldurup banyo yaptığımız zamanlar gelir. Maine’in hamamları, havada durur külhanları.
2- Hostel: Part II (2007): Bathory’nin parası neyse verip aldığı turist kızı, baş aşağı sallandırıp altına uzandığı ve orakla boynunu kestikten sonra kanında yıkandığı sahnedir. Buradaki Bathory “aman be ne uğraşıcam küvetle, hem hiç hijyenik değil” demiş, işin pratiğini bulmuştur. Kızı sallamak ve kesmek suretiyle do it yourself bir fıskiye yapar. Yalnız şuranda köpük kalmış canım.
1- Blade (1998): Eğer mevzubahis gerçek anlamda bir kan banyosuysa akla ilk gelen sahne “Blade”in gece kulübündeki kan banyosu sahnesidir. DJ bası artırırken, duş başlıkları iner ve başlıklardan kan yağar. Çünkü ortamdaki herkes vampirdir. Bir vampirden daha tehlikeli bir şey varsa o da Şanzelize Cafe müdavimi bir vampirdir. Şırıngayla Nutella partisinden bir tık daha havalı olan bu partinin after’ını Blade yapar.
Faydalı bir yazı olmuş