Wishman’in afişine bakınca, Müjdat Gezen’in değeri bilinmeyen eşsiz filmindeki ağlak sesli, muşmula suratlı Homoti’yi anımsatan bir yaratık görecek, acaba onun gibi olabilir mi diye heyecanlanacaksınız.
Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 romanının başını bu alıntı süsler. Hüküm altına girme! Özgür düşün demenin, basit bir yoludur belki. François Truffaut’un film versiyonu ise kendi mecrasının imkanlarıyla bir çeşit metafor yakalar...
türünün meraklılarının kaşırmaması gereken siyah-beyaz bir 1950'ler b-bilimkurgu kült klasiği The Atomic Submarine... Nükleer denizaltılar, ilkel denizaltı maketleri ve denizin dibinde dev bir uzaylı... Daha iyi bir reçete zor...
Skyline’ın önemi, bu tür filmlerde asıl numara olan özel efektleri yaratanların, “Zaten filmin %80’i bizim masa başında ürettiklerimizden oluşuyorsa, hepsini biz yapalım” düşüncesiyle, kısıtlı bütçede kendi maharetlerini konuşturarak “hap yapıp para kapacakları” yeni bir dönemin başladığını işaret etmesi…
2010 (1984) ve TimeCop‘un (1994) yönetmeni Peter Hyams‘dan, Predator (1987) ve İlk Kan‘ın (1982) bestecisi Jerry Goldsmith‘den, başrolde Sean Connery‘nin oyandığı 1981 yapımı uzayda geçen bir bilim kurgu Outland. Bu filmi nasıl bugüne kadar kaçırmış olduğumu merak ederek, DVD’sini görür görmez büyük
Filmin uçuk ötesi senaryosu, harika müzikleri ve başarılı aksyon sahneleri dışında en önemli unsuru, o zamanlar daha meşhur olmamış ama yıldızlarının parlamasına ramak kalmış muhteşem bir oyuncu kadrosuna sahip olması.
2010 yapımı Predators, yeni bir hikâye kurgulamak yerine ilk filmin iskeletini aynen alıp, dünya yerine başka bir gezegenin ormanını set olarak kullanmak gibi bir iki önemsiz değiştirme ile yoluna devam ediyor.
Kısa bir süre öncesine kadar kıyamet sonrası filmleri saymaya kalksak, aklımıza Mad Max haricinde kaç film gelirdi bilmiyorum. Ama son 2 yılda bir o kadar kıyamet sonrası temalı film çekildiğini düşünmeye başladım. Üstelik, söz gelimi 70’lerde “uzay operası” türünü patlatan Star Wars
Yeni sezonun en çok merak uyandıran yapımı Inception sonunda sinemalarımıza teşrif etti. The Dark Knight ile ününe ün katan Christopher (Jonathan James) Nolan'ın sonraki adımı acaba sonu mu olacaktı, yoksa seyirci artık oturmuş bir yönetmen sinemasının zevkini mi sürecekti?
Moon'un bilim-kurgusal hikâyesi derin bir sistem eleştirisi içeriyor. Sarang üssünün sahte, steril beyazlığı, kirli kapitalizmin pazarlamayla tüketimi arttırmak için yarattığı sahte duyguları vurguluyor adeta.
Istoria 52, genç bir yönetmenin uyuşturucu ya da içki etkisi altındayken çok parlak olduğunu düşündüğü bir fikri 96 dakikalık oldukça zorlayıcı bir sinema deneyimine dönüştürmesi.
Rus Usulü Fantastika “Biz sizin zamanınızda böyle miydik?” derler. “Biz iki yıl askerlik yaptık” derler. “Büyüklerimizin yanında bacak bacak üstüne atamazdık, sigara içemezdik” derler. Sonra da bitirici darbeyi vururlar: “Yok, bu yeni nesil adam olmaz.” Dedeler, ninelerdir onlar. İyi niyetlidirler belki ama