Wishman’in afişine bakınca, Müjdat Gezen’in değeri bilinmeyen eşsiz filmindeki ağlak sesli, muşmula suratlı Homoti’yi anımsatan bir yaratık görecek, acaba onun gibi olabilir mi diye heyecanlanacaksınız.
Semih Kaplanoğlu Buğday'da başka büyük sinemacılara ve eserlerine özeniyor ama o referansların üzerine orijinal bir şey koyamıyor ve geçmiş yapıtlarının bile gerisine düşüyor.
Alien: Covenant da öyle hissettiriyor. Eski filmlerden alıp harmanlayan, o filmlerin atmosferine çok yaklaşan, ama seri adına yeni bir şey söylemeyen bir film. İleri teknolojinin seriyi nerelere götürebileceğini görmek açısından güzel ama maalesef Alien cephesinde yeni bir şey yok.
“Son Savaşçı” o çok sevdiğim kirli-paslı-tozlu bilim kurgulardan biri… Mad Max’le başlayan Avustralya bilimkurgusu kanalından seçkin bir örnek. Müthiş bir devam potansiyeli de barındırıyor.
Dennis Feltham Jones'un 1966'da yazdığı kitaptan uyarlanan Colossus: The Forbin Project'teki Colossus, Facebook botlarıyla karşılaştırılamayacak kadar gelişmiş bir yapay zekadır ama her şey aynı şekilde başlar.
The Discovery, ölüm ve ölüm sonrası hayata açtığı mantıksal pencereyle heyecanlandırmayı başarırken; ortalarına doğru düşüşe geçen hikâyesiyle de kendini can evinden vuran bir film.
Bu Dünyanın Dışında, naif, duygusal bir gençlik bilimkurgusu ama izleyen herkesi saracak bir yapım. Mars’ta yaşam fikrine biraz daha alan açılabilse iyi olurmuş çünkü en meraklı izlenen kısmı burası...
Okuduğum tüm kısa ve uzun eleştirilerde Life (Hayat) filmi Alien ve Gravity ile benzeştirilerek klişeden ibaret basit bir seyirlik olarak nitelendiriliyor. Bana kalırsa filmde çok daha fazlası var.
Film erkek egemen bir dünyayı göstermektedir. Kahramanı koruyan ve ona yardım eden dişi varlık Ariadne figürü dışında kadınların olmadığı bir dünya resmedilir.
Passengers; mantık hataları bir kenara konulduğunda ve kendimizi görselliğine bıraktığımızda zevk alabileceğimiz, ancak onun ötesine geçildiğinde oldukça yavan bir film.
Rogue One: Bir Yıldız Savaşları Hikayesi, amacını aşan bir film. Açıkçası bu filmin olası başarısını Disney nasıl yorumlar bilinmez ama Rogue One’dan sonra Güç Uyanıyor’un boyası çizilmiş oldu!
Kahramanlarına kazanırken kaybettiren, esas oğlanla esas kızı öpüştürmeyen, karanlık bir Yıldız Savaşları filmi bu. Yan hikâye dediklerine de bakmayın, Yıldız Savaşları filmi olduğunu Güç Uyanıyor’dan çok daha fazla hissettiriyor.