Son yıllarda festivallerin tozunu attıran, yani bir nevi yıldızlaşan bir dolu korku filmine denk geldik. Chad Archibald’ın yönettiği Bite da o filmlerden biri mi?
Kült Filmler Zamanı'na adeta beyin yakan, kötü şöhretli bir Japon filmiyle devam ediyoruz: Horrors of Malformed Men (1969). Öteki Sinema konseptine bu kadar çok uyan film az bulunur!
German Angst, bir yandan Almanya’nın geçmişiyle hesaplaşırken, öte yandan da geleceği hakkında uyarılarda, temennilerde ve belki de taleplerde bulunuyor.
Charles Laughton’ın dikkat çekici performansı, incelikli set, sahne ve kostüm tasarımına ve unutulmaz makyajlarına rağmen “Island of Lost Souls”un asıl gücü hikayesinde gizlidir.
Adından da anlaşılacağı üzere Cube Zero bir devam filmi değil, bir prequel. Bu sefer ilk filmden belirsiz bir zaman öncesine, dev küp projesinin muhtemelen ilk zamanlarına gidiyoruz.
Animatronik robotlar, tüfek üzerine takılmış fenerlerin kameranın önünden geçerken yarattığı o göz alıcı etki ve Endoskeleton’dan esinlenilmiş şeytani kırmızı gözler...
V/H/S filmlerini izlerken, tıpkı eski video kiralama dükkanlarında olduğu gibi, seçtiğiniz kasetlerin çoğu bildik şeyler çıkacak ancak arada mutlaka hazinelere rastlayacaksınız.
Eric Falardeau’nun “body horror” kabusu Thanatomorphose, bir kadının bedeninin halen hayattayken çürümesi sürecine odaklanıyor ve izleyiciye zorlu bir 100 dakika yaşatıyor.