Lucio Fulci’nin 1984 tarihli filmi “Murder Rock”, 80’lerin parıltılı disco dünyasını ve giallo türünün karanlık cinayet gizemlerini aynı potada eritmeyi amaçlayan ilginç bir deney.
H.P. Lovecraft’ın “The Dreams in the Witch House” isimli kısa hikâyesinden esinlenerek yazılmış Curse of the Crimson Altar, yönetmenliğini Vernon Sewell’ın üstlendiği, 1968 yılı mahsulü, İngiltere yapımı bir korku filmi.
Özellikle 70’lerin gerilim kalıplarını ve oyunculara dayalı filmleri seviyorsanız The Little Girl Who Lives Down the Lane isimli bu küçük hazine size iyi gelecektir.
Goke Body Snatcher from Hell, Japonya’nın şahsına münhasır garipliklerinden nasibini fazlasıyla alan, çılgın ama bir o kadar da yaratıcı, uçuk kaçık bir deneyim.
Baskın, yurtdışında aldığı övgüleri hak eden, eğer gişesi de iyi olursa Türk korku sinemasında suyun yönünü değiştirme potansiyeline sahip bir yapım. Çok karanlık ve çok kanlı…
Bir ev, iki tuhaf karakter ve gömülmek için bekleyen bir sürü ceset... Alper Kıvılcım'ın ilk yönetmenlik denemesi olan Gassal karanlık, stilize bir psikolojik gerilim...
Birçok farklı kaynak tarafından tüm zamanların en iyi korku filmleri arasında gösterilen Night of the Demon, her korkuseverin mutlaka görmesi gereken filmlerden biri.
Azap, benzer formüllü cin filmi tariflerden sıyrılarak, evrensel bir korku kalıbını alıp İslam dünyasına ait cinler âlemiyle ilgili bir öyküye giydirmeyi başarıyor.
Alien serisi, Terminator, Robocop, Assault on Precinct 13 ve Hardware gibi filmlerden aldığı referanslarla vücut bulan Death Machine ilginç bir ilk film.
Inferno’da ana karakterler katil gölgelerin ellerinde vahşice öldürülürken, filmin yan karakterleriyle gerçekleştirilen en olağandışı ölümlere geliyor sıra.