The Brutalist (2024), seyirciyi kendi dehlizlerine çeken, ana karakterinin ruh durumu ile kalbinizin bir nevi izometri yakalamasını sağlayan bir film. Adrien Brody birçok sahnede devleşiyor.
Takvim yapraklarını kopardığımız yere tükürükleyerek birer birer yapıştırıp, 42 yıl öncesine dönelim. Biliyorum, elimizin altında bir DeLorean olsaydı, işimiz çok daha kolay olurdu ya, neyse… Malumunuz, benim jenerasyonumun dünya gezegenini arşınlamaya başlamasına uzunca bir süre var daha o vakitler. Dönemin sükse yapmaya
Tipik bir Ki-duk Kim filmi olarak nitelendirebilecek yapımda nicelik olarak az olan diyalogun eksikliği yoğun mizansen ve sembol kullanımı ile kapatılmaya çalışılmış. (Bom Yeoreum Gaeul Gyeoul Geurigo Bom)
Lord of the Flies: Çocuk oyunculardan kurulu bir ekibi, bu kadar güzel idare edip, istenileni bu kadar güzel elde edebilmek Peter Brook’un başarısı olsa gerek.
Bir film düşünün ki sinema tarihinin belki de en psikopat ailesini, olabildiğince duru bir dille, sakinliğini hiç kaybetmeden anlatsın bizlere. Ailenin tamamına psikopat demek belki pek doğru olmaz ama babanın ve onun etkisindeki annenin normal olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Açılışından son sahnesine
Zombiler, kurt adamlar ve vampirler; edebiyat ve ardından sinema dünyasının fantastik alt türleri içinde en bilindik korku figürlerdir. Yoğun bir hayran kitlesi olan bu alt gruplar içinde, zaman zaman biri popülerleşir ve belirli bir süre o tür ile ilgili eserler daha yoğun
Raise the Red Lantern, 1920’li yıllarda Çin’de, zengin bir adamın 4. karısı olarak yeni bir hayata başlayan Songlian’ın bir sene boyunca yaşadıklarını konu alıyor.