The Brutalist (2024), seyirciyi kendi dehlizlerine çeken, ana karakterinin ruh durumu ile kalbinizin bir nevi izometri yakalamasını sağlayan bir film. Adrien Brody birçok sahnede devleşiyor.
Greg Olliver ve Wes Orshoski, Lemmy gibi karakteri çok basit bir şekilde ama derinlemesine ele aldığı için oldukça başarı bir iş çıkartmışlar. Belgeselin montajı ve çekilme tazı Lemmy gibi ,yani olduğu gibi yapılmış olması herşeyi doğal olarak aktarma şansını yaratmış.
The Extraordinary Adventures of Adele Blanc-Sec şiddet kullanmadan sürükleyici bir fantastik nasıl çekilir diye merak ediyorsanız mutlaka görmeniz gereken bir film.
Geçtiğimiz 2 sene taqwacore’un git gide artan bir popülarite yaşamasına tanıklık etti. Önce Kanadalı yönetmen Omar Majeed’in belgeseli Taqwacore: The Birth of Punk Islam geldi.
Eğer Let the Right One In’i beğendiyseniz, Outcast iyi bir alternatif. Evet, belki biraz daha defolu ama, hepimiz arada sırada outlet mağazalardan alışveriş etmiyor muyuz?
Detroit’te olağan bir gece sürerken ani bir elektrik kesintisi ile bütün şehir karanlığa gömülür. Karanlığın içinde kalan herkes bir anda buharlaşmışcasına arkalarında giysi ve takılarını bırakarak yok olur
Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 romanının başını bu alıntı süsler. Hüküm altına girme! Özgür düşün demenin, basit bir yoludur belki. François Truffaut’un film versiyonu ise kendi mecrasının imkanlarıyla bir çeşit metafor yakalar...
Black Swan, Aronofsky'nin kusursuzluk arayışında güçlü bir adım olarak görülebilir, ancak külliyatı içinde Requiem for a Dream'in üstüne çıkamadığını üzülerek görüyorum. Yönetmenin son on yıla damgasını vurduğu ise tartışılamaz.
Beat Kuşağı’nın en önemli üç eseri nedir diye sorulsa, sanırım genel kanı -belli bir sıralama olmaksızın- Howl, On The Road (Yolda) ve Naked Lunch (Çıplak Şölen) olacaktır.