The Brutalist (2024), seyirciyi kendi dehlizlerine çeken, ana karakterinin ruh durumu ile kalbinizin bir nevi izometri yakalamasını sağlayan bir film. Adrien Brody birçok sahnede devleşiyor.
Romero'nun "Dead" üçlemesinin ikinci filmi Dawn Of the Dead serinin ilk filmi gibi büyük bir prodüksiyon olmamasına karşın gişede oldukça iyi bir başarı elde etti.
French Connection (1971), Exorcist (1973), Bug (2006) filmlerinin yönetmeni William Fredkin’in yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği, başrolde Jaws (1975) ve 2010‘dan (1984) aşina olduğumuz Roy Scheider‘in oynadığı Sorcerer (1977), tartışmasız son zamanlarda izlediğim en iyi film. Posteriyle beni daha baştan tavlayan Sorcerer, aslında
Mutant Chronicles: Sinemada evrim değil, mutasyon Ron Perlman, ne yaptın sen abi? Gülün Adı’nda (Der Name der Rose) Salvatore’ydin. Güzel ve Çirkin (Beauty and the Beast) dizisinin Vincent’ıydın. Dr. Moreau’nun Adası’nda (The Island of Dr. Moreau) Kanun Adamı olarak karşımıza çıktın. Blade
Natural City çok bilinen birkaç bilim kurgunun karışımından oluşuyor. Blade Runner'ı referans alması ise büyük bir cesaret örneği olarak gösterilebilir.
2001 yapımı, kült mertebesine erişmiş zaman yolculuğu motifli bilim kurgu filmi Donnie Darko‘nun bir devam filminin çekildiğini öğrenince ufak bir titreme yaşadı bünyem. Devam filmleri çekilebilecek filmler vardır, çekilemeyecek filmler vardır. Bence D. Darko da devamı çekilemeyecek nadir hikayelerden biriydi. Ancak yine
Lucio Fulci'nin 1979-1981 arası çektiği "Mahşerin Dört Atlısı Gibi" diye tabir etmeyi pek sevdiğimiz "doğaüstü korku" filmlerinden biri House by The Cemetry.
Vinyan, neredeyse tamamı açık mekanlarda ve de cangılın derinliklerinde geçmesine rağmen, iç uyuşturacak kadar etkili bir klostrofobi korkusu yaratmayı başarıyor.
Forbidden Planet, Neil Armstrong Ay'a ayak basmadan 13, Yuri Gagarin uzaya çıkmadan 5 yıl önce çekilmiş, bugün neredeyse ''kült'' kelimesiyle özdeşleşmiş öncü bir uzay filmi.