Sinema yazarı arkadaşımız Ceylan Özçelik’in çektiği Kaygı’nın kelime anlamıyla başlamak gerek belki de yazıya. Kaygı bu ülkede fazlaca hissedilen bir duygu bana göre. Her şeye göre kaygı durumumuzu güncelleyip derecelendirebiliriz. Kaygı’yla ilgili bazen Ceylan’ın ağzından bazen de sektörden duyduğum şeyin fazlasını filmde buldum diyebilirim.

Kaygı benim için kaygılarımın kaynağına inen, benimle birlikte izleyen herkesi zorlayan bir bellek oyunu oldu eminim ki… Sivas katliamı… Her yeni acıyla dibe çöken tortuların ortasında kendi vicdanımızla birlikte toplumun belleğini yeniden inşa ediyormuşuz gibi hissediyorum nicedir. O yüzden işte Kaygı kelimesi gelip benim hayatımın orta yerine bağdaş kurup oturmuş vaziyette! Kaygı, bellek, vicdan, hafıza hep bize ve topluma kalan… İyi bir politik sinema örneği, iyi bir iç hesaplaşma döngüsü ve kişisel vicdanından topluma bakış hikayesi…

blank

Kaygı Hasret’le (Hasret Gültekin vurgusu) başlıyor. Özçelik burada yıllarca çalıştığı medyayı da baz alarak toplumsal hafızanın nasıl da yeniden kurgulandığını, seçilmiş laflarla yeni bir ayaşam modeli yaratılmaya çalışıldığının altını çiziyor. Kanalın adı bile Tek tv. Her şey tek elden, elden ele… Hasret aslında bir belgeselci. Orada hala nefes alınan bir taraf var, ama habercilik bambaşka bir kelime oyunu, düşünceleri şova dönüştürme arenası. Hasret sürekli elinden alınan ve taraflı haber yapmak zorunda bırakıldığı için sevemediği habercilikten belgesele geçmek istiyor. Ama olmuyor. İleri geri kurgular arasında sürekli ezilen, tekrarlanan ve kafalara kazınmaya çalışan aynı kelimeler arasında kendi trajedisinin filizlendiğini fark ediyor. Derin bir paranoya duygusuyla gerçeğin hiçbir zaman asıl gerçeklik olmadığını fark ediveriyor. Trafik kazasında öldüğü söylenen anne ve babasının aslında kazada ölmediği, üzeri sürekli kapatılan bir duvar gibi gerçekliğin her dönem, kişisel egolara göre yeniden yazıldığını fark ettiğinde içine çekiliyor. Hesaplaşma vakti!

Annesi ve babasından kalan evde, eskilerin anısıyla fazlaca haşır neşir olan bedeni, bir yıkımın eşiğinde olan eski bina gibi yıkıma hazır hale geliyor farkına vardıkça. Mekan kullanımlarını bu anlamda çok özenli kurmuş Özçelik.  Evin eski, dağınık, yalnız yapısı Hasret’in ruh halini öyle iyi kurcalıyor ve kucaklıyor ki… Orası bir süre sonra aile evinden çok onu içeri iten, orada kalması hatta orada yok olması için oluşturulmuş bir yangın yerine dönüşüyor. İs kokusunu alıyorsunuz, içinizi içten içe yakıp duran, alev almayan ama kor kor…

blank

Ceylan’ın Kaygı’da ne yaptığını bilen tavrı, cesur bakışı, yönetime hakim tavrı filmi bir çember gibi çekip çeviriyor. Sanat yöneyimi, ses tasarımı ve görüntüler neredeyse kusursua yakın. Politik sinemanın oturmuş, kimi zaman kendine çevrilmiş okları ve Don Kişot gibi etrafa saçılmış savaşımını gayet tatmin edici bir tonda tamamlıyor Kaygı. Filmin üstümüze basılmış bir karabasan gibi karanlık tuttuğu atmosferi de cabası. Tür sinemasına yaklaşan ama onu sırtından çabuk atan, cesur, yakın zamanlı politik sinema örneği Kaygı…

Festivallerde değeri bilinmiyor, görülmüyor ya da özel ödüllerle hoş tutulmaya çalışılıyor Kaygı. Belki öyleymiş gibi yapmadığı, gerçeği birkaç koldan güçlüce tutmaya çalıştığı için olabilir. Sadece görüntülerden medet ummadığı, senaryosunu da en az ruh halimiz kadar ülkenin karanlığına indirebildiği için olabilir. O yüzden bir yandan festivallerde es geçilmesine alışkın olduğumuz bir sinema belleğimiz oluştu artık.  Uzun planlarla kişisel dertlerin matah kaygılar gibi gösterildiği uzayıp giden ülke sineması örnekleri… Hadi diyor Özçelik çember daraldı, ısı yaklaşıyor, hepimizi yakacak eğer hatırlamazsak… Unutup geçmişe bakmazsak, hep aynı cümlelerle kurulan kelimelerin ortasında sızıp kalırsak. Bu anlamda Kaygı duymak gerek, Kaygı’yı duymak gerek diyorum…

Öteki Sinema için yazan: Banu Bozdemir

blank

Banu Bozdemir

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu... Sinema yazarlığına Klaket dergisiyle adım attı, Milliyet Sanat muhabirliği yaptı. Skytürk TV’de sinema, sanat ve "Sevgilim İstanbul" programlarında yapımcı, sunucu ve yönetmenlik yaptı. TRT için Bakış isimli bir kısa film çekti. Yayınlanmış yirminin üzerinde çocuk kitabı var. Halen cinedergi.com’un editörü, beyazperde.com ve Öteki Sinema yazarı.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Alucarda (1978)

Alucarda, sinema tarihinde eşi benzerine nadir rastlanacak cesarette ve saldırganlıkta
blank

Behçet Abi’nin Güney Amerika Turu Bölüm 1: Komando Behçet (1974)

Yılmaz Atadeniz sinemasının çoraklaşmasının hemen arifesinde çekilen Komando Behçet onun