1986 yılı mahsulü Kin-Dza-Dza, Georgi Daneliya tarafından yönetilmiş olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yapımı bir film. Eskiden SSCB vardı, USSR demeyi de severdim. The Union of Soviet Socialist Republics. Sonra Glasnost çıktı, Perestroika çıktı, mertlik bozuldu, sosyalist cumhuriyetler dağıldı, Rusya ve ötekiler kaldı geriye. Hayat devam ediyor.
Vladimir Nikolaevich (Vova Dayı), Moskova’da bir tesiste formenlik yapan kendince değerleri olan ve bu değerlere sonuna kadar sıkı sıkıya bağlı orta yaşlı bir adamdır. Gedevan Aleksandrovich (Skripach) ise Gürcü kökenli bir üniversite öğrencisidir. Vova Dayı akşam işten eve gelir, evde ekmek ve makarna olmadığı için bunları temin etmek üzere dışarı çıkar. Yolda yanına elinde kemanı ile genç biri (Skripach) yanaşır. Köşede üstü başı yırtık ve kirli olan birini gösterir, adamın ufaktan deli olduğunu imleyerek polise teslim etmesi için yardım etmesini ister. Sosyal bilinç katsayısı yükseklerde olan Vova Dayı bir an bile tereddüt etmez. Adamın yanına yaklaşırlar. Adam uzak bir galaksiden geldiğini söylemekte, ama hafıza kaybı yaşadığı için kendi gezegeninin koordinatlarını hatırlayamadığından, bu yüzden geri dönemediğinden dem vurur. Adamın deli olduğundan emin olan Vova Dayı konuşurlarken adamın elindeki anahtarlık görünümünde olan garip bir aletin tuşuna basar. Vova Dayı ile Skripach kendilerini bir anda uçsuz bucaksız bir çölde bulurlar. Daha sonrasında geldikleri yerin Plyuk isminde bir gezegen olduğunu anlarlar. Muhteşem ikilimiz dünyaya geri dönmek için büyük bir maceraya doğru yelken açar.
Plyuk gezegeni çöllerle kaplı bir gezegen. Gezegende yaşayanlar iki türe ayrılmış durumda: Chatlanianlar ve Patsaklar. Bunları ayırmanın yolu ise uzaktan kumanda tadında bir alet ile sağlanıyor, birinin üzerine tutup düğmesine bastığınızda ya yeşil yanmaktadır ya da turuncu. Turuncu renk yanarsa Chatlanian, yeşil yanarsa Patsak. Patsaklar daha alt bir sınıfı temsil ettikleri için burunlarına küçük bir zil takmaktadırlar. Böylece Patsak oldukları belli olur. Patsak olduğu halde bu zili takmayanlar ceza alıyorlar. Plyuk gezegeni her ne kadar teknolojik anlamda dünyadan üstün gibi gösterilmişse de sosyal yaşam anlamında çok gerilerde resmedilmiş. Sayıca az bir üst zümrenin refahı için çalışan ve ezilen çoğunluk. Galaksinin hangi ucuna giderseniz gidin yaşam standartları ve şekli genel anlamda pek bir değişiklik göstermiyor sanırım.
Gezegende konuşulan dil kısıtlı kelimelerden oluşuyor. Çünkü konuşmalarına gerek kalmadan birbirlerinin düşüncelerini okuyarak anlaşıyorlar. Bizimkilerin düşüncelerini okuyarak kısa sürede Rusçayı söken gezegen sakinlerinin kullandığı kısıtlı sayıdaki kelimeler ve anlamları aşağıdaki gibi (bir lisan bir insan, iki lisan iki insan):
Ktse: Kibrit.
Chatl: Plyuk gezegeninin para birimi.
Tsak: Buruna takılan küçük bir zil, Patsak olduğunuzu belirlemeye yarıyor.
Tenture ve Antitenture: Evrenin iki farklı bölümü, bazı gezegenler ve galaksiler Tenture’de iken dünyanın da içinde olduğu diğerleri Antitenture’de bulunuyor.
Pepelats: Gezegenlerarası seyahat için kullanılan uzay gemisi.
Gravitsapa: Pepelatsların gezegenlararası seyahat yapması için gerekli olan malzeme.
Kappa: Düğme.
Loots: Pepelatsların ana maddesi su olan yakıtı.
Epsilop: Polis.
Etsikh: Mahkumların içine konulduğu kutu.
Kyoo: Bok.
Koo: Kalan diğer bütün kelimeler için kullanılan ortak kelime.
Vova Dayı ve Skripach, Plyuk gezegenine geldikten sonra ilk olarak über absürt ikili Uef ve Bi ile tanışırlar. Bu ikiliden Patsak olan Bi’yi Amerikalı ünlü aktör Bill Murray‘ye çok benzettim. Sanırım sırf bu yüzden bazı sahnelerde ekstra kahkaha attığımı itiraf etmeliyim. Vova Dayı ve Skripach film boyunca, Star Wars güzellemesinin gizli kahramanları R2-D2 ile C-3PO tadındalar. İtiraf edelim hangi birimiz bu ikilinin başrolde olduğu bir film izlemek istemeyiz?
Kült tanımına harfiyen uyan bu bilim kurgu harikasını mutlaka izlemenizi öneririm. Tabii hala benim gibi izlememiş olanlar varsa.
Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca
sadece görsellere bakarak bile kesinlikle Singh bu filmi seyretmiş ve etkilenmiş olmalı diyorum. Miyazaki konusunda kararsızım. Kim kimi seyredip etkilenmiş çözemedim.
Hmmm, o açıdan hiç düşünmemiştim. Tarsem Singh konusunda haklı olabilirsin.
Eğer filmi izlemedi isen bir de izledikten sonraki düşüncelerini merak eder oldum. :)
İzlemedim. Not ettim. İyice meraklandırdın ki zaten yazını okuyunca ağzımın suları akmıştı.
Murat böyle güzel bir filmden bizleri haberdar ettiğin için sonsuz teşekkürler. Hemen bulmak için işlemlere başlıyorum.
Filmin bende epey temiz ve türkçe altyazılı hali mevcut. Hollywood prodüksiyonlarına alışmış bazı bünyeleri sıkabilir ama “Aşık Garib”i izlemiş biz öteki’cilere şifa niyetinde. Bulamazsanız haber verin.
Bayıldım. Kapitalizm, sınıf sistemine dayalı toplum, ayrımcılık eleştirileri üzerinden 20 yy. toplumunun ve tüm toplumsal dayatmaların eleştirisi. Murat zaten ışık rengiyle ayırdedilen ırklardan bahsetmiş. Kleptoman üniversite öğrencisinin “gereksiz”, “işe yaramaz” olarak görülüp her fırsatta ortadan kaldırılmaya çalışılması, kapitalist düzende,üniversite öğrencilerinin, çalışmadıkları ve vergi vermedikleri halde devletten burs alan, yani diğer vatandaşların vergilerinden faydalanan, hırsız ve hatta sülük gibi görülmelerinin yansıması. Bu bağlamda, kleptomanisi bile manidar. Öte yandan, kemana sahip çıkışı, satmayışı, takas etmeyişi, ısrarla onu çalmadığını gruba teslim edeceğini dile getirmesi, hatta dünyaya dönebilmekten ümidi kestiklerinde yazdığı nota bile bunu eklemesi filmin bu görüşe karşı duruşunun olmasa da durumu iki yönüyle birden resmetme çabasının göstergesi. Nihayetinde Fiddler sağ kalabilmek için ve merakından, ilim bilime katkıda bulunmak ve tabii en önemlisi dünyaya döndüklerinde deli olmadıklarını kanıtlayabilmek adına eline ne geçerse kender misali ya ceplerine ya çantasına atıvermektedir. Kahraman ise elbette kafasının yanısıra el becerilerini de kullanabildiğini onu bunu şunu tamir ederek defalarca kanıtlayan mühendis Vovka Dayı.
Murat, Pyluk gezegeninde karşımıza çıkan ikiliyi R2-D2 ve C-3PO ikilisine benzetmiş. Zaten bu ikiliden uzun boylu hümanist olanı, filmin sonuna doğru, yodanın meşhur “… leads to suffering” öğretisine benzer bir laf edecek oluyor ki kısa boylu materyalist olanı felsefeyi kes diye susturuveriyor hemencecik onu. Film bir yol(culuk) öyküsü olduğundan ikilileri Don Quixote ve Sancho Panza’yla da özdeşleştirdim ben. Biri (uzun olan) zil zurna deli gibi görünüyor ama aslında kendisi istediği için böyle görünmeyi / davranmayı seçmiş, yoksa gayet aklı başında olan Don Quixote’yi ve kısa olanı da paragöz ve uyanık Sancho Panza’yı anımsatıyor.
Tekrar ediyorum görsel bağlamda Singh bu filmden etkilenmiş olabilir (çöl, kum tepecikleri, kırmızı, beyaz rüzgarda uçuşan balonumsu nesleler). Miyazaki etkilemiş mi etkilenmiş mi bilemiyorum (Laputa: Castle in the Sky, Howl’s Moving Castle, Nausicaä of the Valley of the Wind) ama bir etkileşim var. Ya da ben yüklüyorum.
Çok teşekkürler Murat, pek koo bir film.
Koo!