Kozlarını tek taraflı paylaşan film!

Kod Adı Koz… Filmle ilgili son dakika haberim oldu. AKP’nin cemaati eleştirdiği bir film olmuş falan denince ister istemez ilgimi çekti. Tabii bir de vizyondan pıtı pıtı düşen ve 855 salona gönül rahatlığıyla yayılan bir film olduğunu görünce ilgimiz bir hayli kabardı bu filme. Film tam da söylendiği gibi nurtopu gibi bir ‘Aklama ve propaganda filmi.

Tabii ki propagandaya diyecek lafımız olamaz, hele de iktidarın tüm nefesi ülkeyi iyice bir üfürdükten sonra filmi çekilmese olmazdı. Sonuçta Hitler’in de propaganda filmleri vardı ve kitleler üzerinde bayağı büyük etkisi oldu. Hatta şimdi AKP’nin ve filmin hedefinde olan Gülen cemaatinin de özellikle yurtdışındaki okullarını büyük bir iştahla anlattığı filmler yapıldı. Bunlardan Selam filmini (şimdi ikincisi de vizyona girmeye hazırlanıyor) beyazperde.com için kaleme aldığımda bayağı hakaret, küfür yemiştim, aynı şey Said-i Nursi’nin animasyon filmi Allahın Sadık Kulu Barla’da da başıma gelmişti. Yani propaganda filmini eleştirmek karşılığında tonlarca hakaret yiyeceğin bi duruma dönüşüyor. Çünkü o propagandanın taliplisi, canını ortaya koyacak kadar fanatikleri var! Belki Selam filmine yaptığım eleştiride bana kızanlar bu filme yaptığım eleştiri de bana alkış tutarlar. Böyle ilginç bir dünya işte diyerek Kod Adı K.O.Z’a dalış yapalım.

Bazı filmler vardır ya,  dozu arttıkça absürdleşir ve komikleşir. Koz öncelikle bu tarz filmlerden. Filmin cemaate olan eleştirisi, yani işin o kısmı beni fazlaca ilgilendirmiyor. İlgilendiren kısım filmin üslubu, zamanlaması ve filmin içindeki alakasız zamanlamalar!

16459274826_95c54622db_z

Film bir zamanlar içtikleri ayrı gitmeyen cemaati gömmek için elinden geleni ardına koymamış hatta fazlasını yapmış. Bütün kirli ve pis işleri onların üzerine yıkıp, kenara çekilip uhrevi bir moda bürünmüş  gibi bir hali var. Sonuçta bir zamanlar ortak paydada olmanın getirdiği ‘kirli çamaşırlar’ı ortaya dökme durumu var, gerçekliği de olabilir bunların ama 12 yıllık süreci getirip bir yılla örtbas etmeye çalışmak da pek etik durmuyor. Sonuçta el ele çıkılmış, milli iradeye bağlanmış (bağlanacakken ucu kaçmış) bir yol bu!

Şimdinin cumhurbaşkanı, o zamanların başbakanı Erdoğan ise sütten çıkmış ak kaşık. Camilerden çıkmıyor, hayır duaları almadan şuradan şuraya adım atmıyor. O böyle pür-i pak yaşarken Pensilvanya’da dolandırıcılık, tehdit ve sinsilik gırla gidiyor. Filmin bir tek şu bakış açısı ilginç bu kadar taşlama arasında! Cemaat devletin tüm birimlerine sızmaya, insanları kafa kola almaya çalışırken önlerine sürdüğü belge, resim, video anında dikkate alınıyor ve karşı tarafın eli kolu bağlanıyor. Yani AKP başından beri söylediği şeyi tekrar ediyor. Biz yaptık ama bunlar bizi niye dinledi, izledi kardeşim! Film bu konuda gerçek hayattaki samimiyeti olduğu gibi almış ve dinleme skandalını sansürsüz taşımış!

Filmde ismi değiştirilen kişi ve kurumlar dışında bir de temiz kalmış gazeteci ve ailesinin dramı var. Bu yaşananlar kime yaradı, yani cemaat ve iktidarın kozlarını paylaşma durumu masum bir ailenin yok olmasına neden oldu gibi bir içeriye ve aynı zamanda karşı tarafa dönük bir eleştiri de var! Yani gerçekten de filler tepişirken olan çimenlere olur durumunu çok çaktırmadan alttan verilmeye çalışılmış.

Filmde Muhsin Yazıcıoğlu cinayeti, (zamanlama hatasının ayyuka çıkmış hali, film son bir yılı anlatırken birden yıllar öncesine gidiyor, sonra hop tekrar buradayız!) Hrant Dink’in kalleşçe öldürülmesi (yine zamansal hata) ve Gezi olayları da var ve hepsi cemaate kakalanıyor. Karlar arasında yaralı bir halde cep telefonundan birilerine ulaşmaya çalışırken kesilen telefondan da, Yazıcıoğlu’nu oracıkta katleden gizli adamlardan da cemaatin sorumlu olduğu filmde ayan beyan veriliyor. Gezi’de çadırları yakma emrini verenlerin de cemaatin polisi olduğu tekrar edilip duruyor. Emri kim verdi sözü pek bir çınladı! Filmin cemaatin okullarına da bir aksiyon filmi havasında yaklaşması da pek manidar olmuş!

16459269826_999158a118_z

Sonuçta karşımızda ‘ben iktidarım, temizim, her şeyi onlar yaptı’ filmi var! Kendi propagandasını kendi politikaları üzerinden yapsaydı belki bu kadar absürd ve komik olmayacaktı ama hep aynı hedefi vurması gerçekten de bir süre sonra sıkıyor ve komikleşiyor!

Filmde dikkat çeken bir yan da filmin yönetmeni. Benim de tanıdığım Celal Çimen ismini görünce şaşırdım elbet. Ve birçok kişi de bu şaşkınlığı yaşadı. Çünkü bildiğimiz devrimci bir adamdır kendisi. Ne olmuştu da koşullar onu bu filmi çekmeye kadara getirmişti? Arkasında sağlık nedenleri olduğu söyleniyor. Bir yere kadar anlayabilirim ama televizyonlara çıkıp da filmi savunmasını anlayamadım gerçekten. Kendisini bir televizyon kanalında son yılın en çok izlenen filmi olacak, boxoffice akışını değiştirecek derken bulunca açıkçası ‘bu kadar da değil’ dedim. Sonuçta iktidar partisi diye onun yaptığı sanatsal faaliyetleri, festivalleri görmezden gelmiyoruz, biz de yer alıyoruz, gidiyoruz ama işin içine bu kadar sinmek, bağrına basmak bana biraz fazla geldi! Bu yüzden eleştirimi sosyal medyadan dile getirmiştim buradan da getirmek istiyorum. Bi yandan bu filmi hala solcuların çekiyor olması da iktidarın adam gibi yönetmenlerinin, kalifiye yaratıcı adamlarının olmamasından kaynaklı diyebiliriz! Ama iktidarın bizi bu anlamda satın almasına da izin vermemeliyiz. Yıllarca didinip, karın tokluğuna çalışıp, sonra devreleri yakıp bu tarz işlere dalanımız çok, sistem bir yanıyla buna mecbur da bırakıyor. Bütün bunların farkındayım ve kuru kuru da eleştirmiyorum. Sadece üzülüyorum!

Hele de insan etrafında sistemle buluşup köşeyi dönmüş insanları görünce daha da içerliyor ve dalıyor bu kuyunun içine. Celal Çimen’i eleştirmemden de bundan kaynaklı. O kuyudan hiç çıkmasaydın be ağabeycim!

Bu konu daha çok konuşulur  mu bilmem ama karşımızda sinema demeye bin şahit, konusu, yolu, argümanı olmayan aslında propaganda filmi diyoruz ama neyin propagandasını yaptığı çok da belli olmayan bir film var! Hakan Fidan’ı gereksiz yere yücelten (istifasıyla teşekkür etti o da), elimizdeki bütün imkanları kullandık notunu sıkça düşen ve kitlesinden fazlaca hayır duası bekleyen bir film karşımızda. Bu durumda cemaatin yanıtı ne olacak diye beklememiz gerekecek sanırım. Ya da cemaat kendi fikirlerini yayan filmler anlatmaya devam edecek gibi. Bu arada cemaatin Birleşen Gönüller  filmi sinemasal olarak kesinlikle daha başarılıydı, öyküsü ve estetik bir bakış açısı vardı. Kod Adı K.O.Z ucuz bir gömme filminden öteye gidememiş ne yazık! Akıllıca bir film ülkenin iktidar partisine daha çok yakışırdı!

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

1 Comment Bir yanıt yazın

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

First Blood (1982)

Bir kez daha herkesin bilip de kimsenin seyretmediği bir şaheser
blank

The Changeling (1980)

Korku filmlerinde büyük aktörlerin, hatta öncesinde Oskar kazanmışların oynaması pek