Sıkıldınız mı? Ben çok sıkıldım. Ülkenin bu hale getirilmesini spontane çeviri eşliğinde naklen izlemekten ve gidişatı durdurmak için bir şey yapamıyor olmaktan sıkıldım. Bir şey yapamayanlar topluluğunun bir şey yapıyormuş gibi görünmeye çalışmasından sıkıldım. Ülkeyi bu hale getirenlerin, ülkeyi bu hale getirenlerle birlikte, ülkeyi bu hale getirenlere rağmen ülkeyi bu hale getirenlere karşı bir şeyler yapmaya çalıştığına safça inananların umut saçan yalanlarından sıkıldım.
Kaçıyorum sıkıldıkça. Filmlere, kitaplara kaçıyorum. Daha darlanırsam B-filmlerin kucağına atıyorum kendimi. Bir tutam aptalca iyimserlik, iki ölçü yalandan kahramanlık ile harmanlanıp yarım çay bardağı berbat diyalogda pembeleşinceye kadar kavrulunca, iyi geliyor yorgun beyinlere, tahammül stoğunu tüketmiş bünyelere.
Uzun süredir ne B-filmler hakkında yazabiliyordum, ne de B-film izleyebiliyordum. Twitter’da bilmediğim bir filmin afişini görünce eski aşkım depreşti. Adını daha önceden duymadığım Çetin Dağlar’ın oynadığı bir filmdi. Çetin Dağlar, Cihan Ünal, Fatih Mühürdar ve İrfan Atasoy’un kolajını andıran bir aktör. Bugüne kadar 7 filmde oynamış ve bunların 4’üne erişemedim. Afişini gördüğüm Ölüm Saçan Hayalet adlı filmi hiçbir yerde bulamasam da ondan aşağı kalmayacak başka bir filmini izleme fırsatım oldu: Kolsuz Kahraman.
Şunu baştan belirtelim ki bahsedeceğimiz film Nejat Saydam’ın 1966 yılında çektiği aynı ismi taşıyan Cüneyt Arkın’lı film değil. Yazımızın konusu olan Kolsuz Kahraman(1) Engin Temizer’in 1972 yılında çektiği avantür. Senaryoyu Mehmet Köz yazmış. Yapımcılar ise Mehmet Karahafız ve Hasan Çakır (Osmanlı Film). Mehmet Karahafız ve Hasan Çakır isimleri benim aklıma direkt olarak Çetin İnanç’ı getiriyor. Kolsuz Kahraman Engin Temizer’in ilk filmiymiş. Filmin birazdan anlatacağımız dağınıklığını falan hesaba katınca Temizer’in Çetin İnanç’ın yanında yetişmiş bir yönetmen olabileceğini düşündüm. Çetin İnanç’ın 1972’den önce çektiği bazı filmlerin kadrosunu inceleyince yanılmadığımı anladım. Temizer Çetin İnanç’ın birkaç filminin senaryosunu yazmış. Çetin İnanç ve Yılmaz Atadeniz filmleri için senaryonun ne demek olduğunu bilmeyenler için yazının ilerleyen kısımlarında bu bahse tekrar döneceğiz.
Filmi deşmeye başlamadan önce afişi konusunda birkaç kelime etmeden geçemeyeceğim. Afişte Çetin Dağlar, Kemal Hortoğlu (Cango Kemal) ve filmde hiç dövüşmeyen Nalan Çöl, kanlı karate elbiseleri ile arz-ı endam ediyor. Çetin Dağlar filmde yalnızca bir sahnede karate elbisesi giyiyor. Orada da kiremit kırıyor. Üzerine bulaşan kan değil olsa olsa kiremit tozudur! Kanlı şehvetli film isimleri bulmak, filmde olmayan ilginç, kanlı ve erotik görüntüleri afişe koyarak izleyicinin iştahını kabartmaya çalışmak o dönemin B-film yapımcılarının çok başvurduğu bir tuzak.
Her zamanki gibi filmin otopsisine hikayesinden başlayalım. Metin (Çetin Dağlar) dört yıllık hasretten sonra baba evine döner. Babasının (Atıf Kaptan) ustabaşı olarak çalıştığı taş ocağında çalışmaya başlar ama taş ocağının patronunun (Kudret Karadağ) burayı paravan olarak kullanarak pis işler çevirdiğini keşfeder. Metin’in babası bildiklerini anlatmaması için patronun adamları tarafından öldürülür ve Metin için bir intikam macerası başlar.
Şimdi gelelim en iyi ihtimalle 15-20 dakikası eksik olan bir kopyadan izlediğim filmin senaryo bahsine. Yılmaz Atadeniz, onun yanında yetişen Çetin İnanç ve İnanç’ın yanında yetişenler için senaryo ancak yönetmenin kafasında var olan, bazen birkaç sayfalık sinopsis ya da tretman halinde kağıda dökülen bir şeydir. Fakat bu aşamanın ilerisine asla geçmez. Bu bir. Bazı porno filmlerde sevişme sahnelerini birbirine bağlayabilmek için hikaye şeklinde bir şeyler olabilir. İşte bu ve benzeri avantür filmler için de hikaye blok dövüş sahnelerini (sokak dövüşü, karate dövüşü, kılıç dövüşü, kapalı alan dövüşü vs.) birbirine bağlayan gevşek bir dolgu malzemesinden başka bir şey değildir. Bu film de bu yüzden bir nevi dövüş pornosu olarak adlandırılabilir. Bu da iki
Örneğin filmin serim bölümünde kahramanımız Metin’i, ailesini ve yaşadığı yöreyi kabaca tanımamız gerekir. Gel gör ki serim bölümü bize Metin’in 4 yıl gurbetlikten sonra memlekete döndüğünden, memlekette taş ocağında ustabaşı olarak çalışan bir babasının olduğundan ve Metin’in kimseyle dövüşmemek için babasına söz verdiğinden başka bir şey anlatmaz. Metin neden 4 yıl gurbette kalmıştır? Hapiste mi yatmıştır? Üniversite okuyup okulu bitirince memleketine mi dönmüştür? Yoksa Metin askerde haytalık edip ceza üstüne ceza yiyerek askerliği 4 seneye mi uzatmıştır? Hiçbiri anlatılmaz. Babasına dövüşmemek için neden söz vermiştir? Bu konuda tek kelime edilmez. Bunun yerine filmin açılışındaki minibüs yolculuğu sahnesinde bize Yıldırım Gürses’in Bir Garip Yolcuyum şarkısı dakikalarca dinletilir. Halbuki Metin’in minibüs yolcularıyla gireceği 20-30 saniyelik diyalog serimdeki boşlukları doldurabilirdi. Ama ne gerek var değil mi? Bunun yerine seyircilere hikaye boşluklarını akıl yürüterek doldurma şansı bahşetmek daha havalı değil mi? Mesela Metin bu saçlarla askerden dönüyor olamayacağına göre askerlik seçeneğini eleyebiliriz. İşte bütün bunlar hep felsefe!
Kolsuz Kahraman, Chang Cheh’nin 1967 yılında çektiği, Jimmy Wang Yu’lu The One-Armed Swordsman(2) ve onu takip eden 2 filmin başlattığı furyanın ekmeğini yemeye çalışıyor ama orijinal filmi andıran tek şey filmin ortalarındaki kılıç dövüşü sahnesi. Temizer’in filminin, orijinal filmi sadece isim bazında taklit etmeye çalıştığını söylemek yanlış olmaz. Zira kahramanımız Metin filmin hiçbir yerinde kolsuz kalmıyor, sadece kolu kırılıyor. Metin kolunun kırık olduğu zamanlarda da tek kolla dövüşe girmiyor. Kırık kolunu çamura, balçığa bulayıp tedavi edip ondan sonra yeşil sahalara dönüyor. Neden? Ne için çekildi tüm bu çile? Bir sağlık ocağına veya hastaneye gidip o kolu alçıya saldırsan da “o çamur birikintisi senin, bu tezek yığını benim” şeklinde uğraşıp durmasan daha kolay olmaz mıydı Metin abim? Sonra finalde ne oluyor? Sürprizbozan verip işin tadını kaçırmak pahasına da olsa bunu yazmam lazım: Finalde iki kolu da yerli yerinde olan “kolsuz kahramanımız” kolundan vurulup ölüyor! Nasıl beğendiniz mi?
Kolsuz Kahraman, 1972 yılında krize yalnızca bir adım uzakta olan ve riski bölmek için büyük prodüksiyonlardan kaçarak küçük ucuz filmlere yönelerek bir yılda 300’ün üzerinde film çeken Yeşilçam’ın tipik, ucuz, dar kadrolu, uçuk ve savruk filmlerinden biri. Vasat dövüş sahneleriyle ve bu sahnelerin kötü görüntü kurguları ile B tipi avantürlerin en kazandibi örneklerinden biri. Çetin Dağlar’ın oynadığı filmleri yazmaya devam edeceğim. Sağlıcakla kalın efendim!
Öteki Sinema için yazan: S. Özgür Ilgın
(1) tsa.org.tr/tr/film/filmgoster/3738/kolsuz-kahraman