Çocukluğumun sinemalarında, özellikle yaz aylarında en çok gösterilen filmler “Şaolin” Kung-fu filmleriydi. Daha sonra entellektüel bilgi krıntılarına haiz olduğumuz zamanlarda bu “Dövüş” filmlerinin genel adının wuxia (bukyou) olduğunu öğrendik. Wuxia, Çince’de ki iki karakterin biraraya gelmesinden oluşan bir kelime. ”wu” dövüş sanatlari, savaş ve askerlige dayali kavramlara denk düşerken, ”xia” özel bir karakter tipini tanimliyor. ”xia”lar daha ziyade ”wuxia” türü içerisinde görülen savaşçilar. bu tür üzerine yazilan makaleler, ”xia”nin bati kültüründeki en uygun kar$iliginin Şövalye olduguna dikkat çekiyor. dövüş sanatlarindaki ustalik ve yetenek, ayrica etraflica bir egitimden geçmiş olmak ”xia”larin belirleyici özellikleri. ancak ”xia”larla şövalyeyi ayiran önemli bir fark var. ortaçag şövalyeleri krala bagli çalişirken, ”xia”lar hem aristokratik bir yapiya bagli olabiliyor, hem de halk içinde yer alabiliyorlar.
Çin, Hong Kong ve Tayvan sinemalarinda görülen ”wuxia” türü, ayni kaynaklardan beslenen ve ayni adi ta$iyan edebiyat tarzindan yola öikarak geliştirilmiş… kökeni, Tang hanedani döneminde yazilan ve bati’daki romantik edebiyatin bir benzeri olan ”chuanqi”lere dayanan ”wuxia”lar, dövüş sanatlarinin çeşitli ögelerle birleştirmeleriyle ayrıcalık kazaniyorlar. bunlarin arasinda intikam ve tutku kadar, sihir ve dogaüstü güçler de yer aliyor. özetle, kimi uzakdogu dövüş filmlerinde gördügümüz havada uçan insanlar ”wuxia”nin temel özelliklerinden birisi…
Acayip bir şeydi bu filmler Klişe karakterler, aynı mekanlar (muhtemelen tek bir set kurulup pek çok film seri halde çekiliyordu.) Bolo Yeung‘un FHM kızlarından daha büyük memeleri!, Uçan rahipler, dövüşmek için bahaneler üretilen kötü diyaloglu sekanslar, ani zoomlar, yarı çıplak şeytani kadınlar. uzun ve ağarmış saçlı sensei’ler… Hepsi hayal perdesinden aktı geçti.
Genelde “2 film birden” oynatan sinemalarda ön film olarak gösterilirdi bunlar. peşinden, her tarafı paramparça ve Tüm memleketi gezmekten yorulmuş çizikler içinde bir İtalyan erotiği… Çocukken ilk filmi izler eve kaçardık ama lise yıllarına geldiğimizde bu defa 2. filmin hatrına yine çok Kungfucu rahiplere katlanmışlığımız vardı. Hepsi genelde aynı şablona bağlı olarak çekildiğinden (Hocası, babası öldürülen genç ve acemi öğrencinin unutulmuş bir tekniği, pasaklı bir rahipten öğrenerek Kötü “Master”i pataklamasıyla Katarsis’e ulaşan senaryo yapısı – Bu klişe Star Wars‘da da Yoda – Luke Skywalker ilişkisinde aynen uygulanmıştır) bir zaman sonra bu sonu gelmeyen kavgalardan sıkılmıştım, Hele son zamanlarda çekilen filmlerde Dans koreografisi iyice abartılmış, adamların birbirine bir yumruk yada tekme atışını görebilmek için yarım saat hoplama zıplama izlemek artık çekilmez olmaya başlamıştı.
Tüm Dünya aynı kanıda olsa gerek Hong Kong sinemasından yükselen yeni ve daha sert bir dövüş filmi tarzı ile Şaolinciler yavaş yavaş unutuldular. Yeni dövüşenler vakit kaybetmiyordu. Michelle Khan ve Cinthyia Rothrock, deyim yerindeyse “Kodummu oturtarak” çok sert ve dublör becerisi isteyen dövüş sahneleriyle (In the Line of Duty serisi) kalbimizi fethettiler. Keza Bruce Lee’nin oğlu kadersiz Brandon Lee’de çıkışını bu stil bir Hong Kong yapımı olan “Legacy of Rage” ile yapmıştı. film az sayıda ama gerçekten çok sert dövüş sahnelerine sahipti.
Yeni gelen bu sert dalga, wuxia’ların ve Shaolin rahiplerinin dönemini Ang Lee’nin Kaplan ve Ejderha‘sına kadar kapattı. Biz de açıkcası geçen onca yıl içinde, bir zamanlar sıkıldığımız bu kafası kazınmış usta şilahşörleri çok özledik.
güzel paylaşım saolun :D bende shaolin kung fu ile ilgileniyorum . ve uzmanlaşmak istiorum.